Emniyet raporu üzerinden üretilen iftiralara açıklama
Gazetelerde, emniyet tarafından hazırlanmış olan “Rapor” ibaresi taşıyan bazı yazılar haber konusu yapılmıştır.
Öncelikle, söz konusu yazılar Savcılığa ya da Mahkemeye sunulmuş olsa dahi, kimin tarafından hazırlandığı, somut hangi delil ve vakıalara dayandığı hususunda hiçbir bilgi içermemektedir. Soyut bazı ifadeler ile ağırlıklı olarak düşünce ve inançlar gösterilmek suretiyle hazırlanmış bir metindir.
Bilindiği üzere Ceza Yargılamasında bir şeyin delil olarak değerlendirilebilmesi için, söz konusu şeyin kaynağının ve elde ediliş biçimin belli olması gerekir. Bu nedenledir ki, kimin tarafından, hangi usullerle hazırlandığı ve ne şekilde elde edildiği belli olmayan yazılar hukukumuz bakımından delil olarak kabul edilemez.
Resmi yazışmalarla dosyaya intikal etmekle birlikte içeriğindeki bilgilerin somut vakıalara dayanmadığı, hazırlayanı ve hazırlanış biçimi belli olmayan ve soyut bilgiler içeren teknik anlamda bir belge niteliği taşımayan bütün bu “Bilgi Notu” ya da “Rapor”lar, bir ceza davasında delil olarak kullanılamazlar.
Bununla birlikte, söz konusu “bilgi notu” ya da “rapor” isimli yazıda dahi , Cebir ve Şiddet içerikli bir faaliyete emniyet kayıtlarında rastlanmadığı belirtilmek suretiyle, cebir ve şiddet içeren bir eylem olmaksızın örgüt tanımlaması yapıldığı belirtilmek zorunda kalınmıştır.
Yine söz konusu yazıda bir yapılanmanın örgüt olup olmadığına ancak, kovuşturma neticesinde mahkeme tarafından karar verilebileceği belirtilerek yazının hukuki geçersizliği açıkça ifade edilmiştir.
Yazıda sadece Sayın Fetullah Gülen’e ait yazılı veya sözlü olarak açıklamış bulunduğu düşüncelerinden, yazdığı kitaplarından ve bazı tanıkların ifadelerinden yola çıkılarak bir “amaç” çıkarsaması yapılmaktadır. Halbuki, yazılı ve sözlü eserlerden yola çıkılarak eser sahibinin amacını belirleme açısından eserlerin bir bütün olarak değerlendirmeye tabi tutulması gerekmektedir. Oysa yazıda, söz konusu kitapların içerisinden, kendi içlerindeki anlam bütünlüğünden tamamen farklı yorumlara yöneltecek şekilde bir nevi “kolaj metin” oluşturulacak tarzda cümleler acemice alıntılanarak, Sayın Gülen’e izafe edilen önyargıya dayalı “amaç” yönünde belirli çıkarımlarda bulunulmuştur. İtiraf etmek gerekir ki, bu yöntemle kanun metinlerinden dahi suç çıkartmak mümkündür.
Kaldı ki, Sayın Gülen’e ait eserlerden yapılan alıntıların hiçbirinde, cebir-şiddete tahrik, teşvik içeren bir ifadeye rastlanmamaktadır.
Tanık ifadeleri ise somut hiçbir bilgi ve belge içermeyen, kanaat, düşünce, değerlendirme ve yakıştırmalardan ibaret olup, bu tanıklardan birisi tarafından saygın bir hanımefendi ile ilgili atılan iftiranın kısa sürede nasıl değiştirdiği, anlatılanların dayanaksız iftira olduğunu göstermesi açısından önemlidir.
Yazıda yer alan açıklamaların, tamamen bir anayasal hak olan düşünce açıklama ile din ve vicdan özgürlüğünün kapsamında kaldığı görülmektedir. Söz konusu açıklamalarının hepsi, dinsel, sosyal, tarihsel ve kültürel içerikli olup, cebir ve şiddete tahrik, teşvik niteliği taşımamaktadır. Sayın Gülen, sosyal, tarihsel, kültürel ve dinsel eser, öğüt ve açıklamaları dolayısıyla tanınmış ve geniş kitleler nezdinde “saygınlık” görmüş bir kişidir. Bu nedenle, özellikle eğitimin yaygınlaştırılması kapsamındaki düşünce ve öğütlerine itibar eden bazı yurttaşlar tarafından gerek yurt içinde gerek yurt dışında pek çok öğretim kurumu açılmıştır. Bu kurumlar, Milli Eğitim Bakanlığı’nın gözetimi altında eğitim ve öğretim faaliyetini sürdürmektedirler. Bunların yönetimi, müfredatının belirlenmesi veya mülkiyeti ile Sayın Gülen’in bir ilgisinin olmadığı açıktır. Yurtdışındaki okulların ise bulundukları ülkelerin mevzuatına bağlı olduklarını belirtmeye bile gerek yoktur.
Demokratik düzende, örgütlenmek özgürlüğü “kural”, sınırlama ise “istisna”dır. Örgütlenme hakkı, Anayasa’nın 2. maddesinde yer alan, bireyin kendini geliştirme ve yaratma, topluca düşünce açıklama özgürlüğünün, çoğulculuğun, siyasal, ekonomik, dinsel, kültürel, sportif katılım hakkının güvencesini oluşturmaktadır. Bu açıdan, demokratik düzene karşı eleştirisel düşünce açıklaması ve düşünce etrafında örgütlenilmesi, demokratik toplum düzeni açısından “zarar tehlikesi” yaratmayacağı için suç oluşturmaz. Bu nedenle tamamen yasalara uygun bazı örgütlenmelerin bir suç gibi sunulması da kabul edilemez.
Terörle Mücadele yasası, düşünceyi değil, “terör” amacına yönelik eylemleri cezalandırmayı amaçlamaktadır. “Şiddet yöntemi”ni içermeyen düşünce ve düşünce etrafında birleşme özgürlüğünü suç kabul etmemektedir. Bu nedenle, yasal olmayan ve yasaları referans almayan bir yazı gerekçe gösterilerek hukuken bir suçlamada bulunulması kabul edilemez.
Söz konusu yazı ehli vicdan ve ehli insaf kim tarafından okunursa okunsun, bizimle aynı kanaatte olacaklarından şüphemiz yoktur. Çünkü, biliyoruz ki hakikatler kişilere göre değişmez.
Fetullah Gülen vekili
Av. Nurullah Albayrak
Fethullah Gülen Hocaefendi’nin ismi, resmî nüfus kaydında “Fetullah” olarak geçmektedir.
- tarihinde hazırlandı.