Sürekli hatırlanması gereken şey: Günah
Allah, kelâm-ı ezelîsinde “Allah onların günahlarını hasenata tebdil eder” buyuruyor. Bu, günahkâr insanlar için aslında büyük bir beşarettir; fakat bu âyete mâsadak olabilmek için kulun da yapacağı şeyler vardır: Bir; günah insanî ilişkiler alanında cereyân etmişse, yani kul hakkı söz konusu ise, mutlaka karşı taraftan helâllik almak. İki; işlenen o günahı bir ömür boyu hatırlamak, onun ıstırabını sînesinde dâima canlı ve taze olarak hissetmek. Bu hususu bir başka yerde şöyle ifade etmiştik: “Günah çok kötü bir şeydir; ancak bir yerde iyi sayılabilir. O da kulun bir günaha girdikten sonra bir ömür boyu onun için âh u vâh etmesi halidir. Mesela, harama im’ân-ı nazar ederek (dikkatlice) bakan, fakat yıllar sonra bile onu hatırladıkça iki büklüm olup “Rahmet Kapısı”na yönelen bir kul için o günah pek çok hayırlara gebe olabilir.”
Bu iki şey yapılabilirse şayet, Allah o kulu ahirette rezil etmez. Ama günah işlenmiş ve unutulmuş ise, aynı neticeden bahsetmek oldukça zor olsa gerek. Evet, aslında unutulması gerekli olan şeyler iyilikler ve güzelliklerdir. Zannediyorum günümüzde çok Müslümanlar bu iki hususu birbirine karıştırıyor; unutulması gerekli olanları unutmuyor, unutulmaması gerekli olanları da unutuyorlar.
Bu meselenin bir diğer buudu ise şudur: İnsan olan herkesin ve hepimizin, Rabb’i ile olan irtibatı adına eksiklikleri, işlediği günahları vardır. Arzu ederiz ki Allah affetsin onları. Fakat aynı arzuyu başkalarının günah ve hataları adına da duymak gerekmez mi? Niçin o arzuyu izhar etmiyoruz biz? Allah hepimizin Allah’ı; o Raûf, o Rahîm ve o Kerim. “Rahmetî vesiat külle şey” buyuruyor, yani rahmeti her şeyi ihâta etmiş. Onun âdet-i sübhânîsi, çamurun içinde duran kimseleri hemen tutup çıkarması, yıkaması, üzerine gül suları serpiştirmesi ise şayet, bizim onları çamur içinde görmeye hakkımız yok ki. Dilerse affeder onları. Dolayısıyla yukarıda ifade etmeye çalıştığımız “günahları unutmama”yı herkes kendi adına yapmalı. Elli sene evvel de işlemiş olsa, onu yeni işlemiş gibi bütün inciticiliğiyle duymalı. Bu açıdan “Ben biliyorum ki, falan zât falan zamanda şunu yapmıştı; ama bu günahın hacâletini hiç de üzerinde görmüyorum” demeye hiç kimsenin hakkı yok. Nereden biliyorsun onun içinde boyundurukların dönmediğini, için için ıstırap çekmediğini?!
- tarihinde hazırlandı.