Yeis Batağı
Dünyanın ve hâssaten ülkemizin bugünkü hali insanı ümitsizliğe sevk ediyor. Bu konudaki tavsiyelerinizi alabilir miyiz?
Mevzuyu tahlile geçmeden önce şunu ifade etmeliyim ki, dünya ve Türkiye'nin bugünkü hali, hiç de ümitsizlik ve yılgınlığa sevk edecek durumda olmadığı gibi, bugünlerde yaşanılan kriz de, günümüze has bir problem değil. Geçmişte de bu kabil durumlar tekrar tekrar yaşanmış ve netice itibarıyla hepsi de bertaraf edilmiştir.. evet hâlihazırdaki durum ne ilktir ne de son olacaktır.
Şimdiye kadar kim, yürekten ve samimî olarak kendi dâvâsına bağlanmışsa, Allah ona zafer ve muvaffakiyet ihsan etmiştir. Tarih, bunun örnekleriyle doludur. Meselâ, Havarilerin Hz. Mesih'ten aldıkları mesajla koca Roma İmparatorluğunu sarsmaları buna güzel bir örnektir. Hz. Mesih'in Eyle'de veya bir kısım Hıristiyanların iddia ettiği gibi eğer İzmir civarında neş'et etmişse, bu insanların o günkü şartlarla nasıl çoğalıp Roma İmparatorluğu'nu sarstıklarına ve arslanların ağızlarına atılmalarına rağmen nasıl yılmadıklarına hep hayret etmişimdir. Bir avuç insanın, insanlık tarihinin seyrini değiştirecek şekilde o günün en mütegallip, en mütehakkim, en müstebit hükümdarların hükmettiği ve aşılmaz lejyonları bulunan bir ülkeyi temelinden sarsmaları akıllara durgunluk verecek bir hadisedir. İşte bu, Allah'ın gücü, Hz. Mesih'in kudsiyeti ve onun mesajının nuraniyetindendir.
İkinci olarak, imanı olan bir insan, hiçbir zaman şu bezdirici ve yıldırıcı durumlardan dolayı ümitsizliğe düşmemelidir. Zira Allah'ın sonsuz kudretini mülâhaza ederken ümitsizliğe düşmeye ne hakkımız vardır ne de haddimizedir. Zira bizi mülkünde istihdam eden O'dur. Mülk O'nundur ve O, mülkünde dilediği gibi tasarruf eder. İsterse gecede gündüz; kışta da bahar yaratır.. ve isterse gündüzü geceye, yazı da kışa çevirir. Ayrıca âyetin ifadesiyle, 'Allah'ın rahmetinden kafir bir cemaatten başka kimse ümidini kesmez.' (Yusuf, 12/87) Söz buraya gelmişken, mevzumuzla alâkalı Akif'in, kendi döneminde değişik hadiselerle sarsılan insanımıza her zaman tekrar ettiğim bir sözünü hatırlatmak istiyorum:
Ye's öyle batak(lık)tır ki: Düşersen boğulursun.
Ümmide sarıl sımsıkı, seyret ne olursun!
Azmiyle, ümidiyle yaşar hep yaşayanlar;
Me'yus olanın ruhunu, vicdanını bağlar.
Hz. Sâhib-i Zaman'ın ifadesiyle, 'Yeis, mâni-i herkemâl-dir.' Bu itibarla olgunlaşma yolunda ve yükselme helezonunda bulunan insanlar, 'bu bâdireyi de atlatabilir miyim!' tereddüdüne düşmemelidirler. Himmetler fevkalâde âlî, ruhlar gayet fâtihâne, azimler peygamberâne tutulmalı ve 'Allah bizimle beraberse, aşamayacağımız engel yoktur.' duygu ve düşüncesi içinde hareket edilmelidir. Yine o Ümit Güneşi, kaldığı Marmara Oteli'nin denize nâzır penceresinden parmağını ufka doğru uzatarak, 'Kardeşlerim, ye'se düşmeyiniz, ilhadın bel kemiği kırılmıştır. O, ölüm heyecanları içinde çırpınmaktadır.' diyerek çevresine hep ümit aşılamıştır. Bu söz, bundan senelerce evvel söylenmiştir ve o zamanın dünyası ile günümüz dünyası arasında kıyaslanamayacak kadar büyük farklar vardır. Bugün dünyanın dört bir tarafında ümit tomurcukları -Allah'ın inayet ve keremiyle- boy atıp yeşermektedir. Öyle ise, ruhlarımızı coşturacak bunca ümitbahş gelişmeler varken neden ümitsiz olalım ki!
Öte yandan, 'cihanın şarkında ve garbında 20. asırda kan seylapları, insanları kütükler gibi önüne katıp sürüklüyor ve 21. asra da yine aynı duygu ve düşünce içinde giriyoruz. Şimdi, böyle bir durumda nasıl ümitli olabiliriz ki?' gibi bir soru akla gelebilir. Zannediyorum soruda kasdedilen mânâ da bu olsa gerek. Burada bütün samimiyetimle ifade edebilirim ki, Allah birgün Kur'ân'ın elmas düsturlarını kendilerine rehber edinenlere, mutlaka dünyaya kendilerini ifade etme fırsat ve imkanını verecektir. Bunda hiç kimsenin zerre kadar şüphesi olmasın. Bugün dünyanın değişik yerlerinde öldürülen o masum ve savunmasız insanlar, bizim hesabımıza yeni yeni sürgünlerin meydana gelmesi için, tıpkı baharda ağaçların budanması gibi bir mânâ ifade etmektedirler.. bu sebeple 21. asır inşaallah 20. asır gibi olmayacaktır. Şimdilerde biz, değişik yerlerde çiçeği başka, rengi başka, gülü ve bülbülü başka bahar edalı yamaçlar görüyoruz. İnşaallah her yerde ayrı ayrı baharlar açacak ve on asırlık o müsâmahakâr Müslümanlığımızla, ayrı ayrı yerlerde meydana getirilen bu kanaviçeyi birbirine bağlayıp bütünleştireceğiz. Ne var ki bütün bunlar, durup dururken kendi kendine de olmayacaktır. Bunlar için azami ızdırap, dua, tazarru ve gayret gerekir. Evet, Allah'tan inayet için gayret göstermek şarttır. Şayet âhesterevlik edilmez, gerekli ceht ve gayret de gösterilirse, Cenâb-ı Hak -inşallah- bu son dünya kışını da bahara tebdil edecektir.
- tarihinde hazırlandı.