İlim, Kur'ânî Gerçekle Çelişmez
Günümüzde din ve ilmin birlikte ele alınması, zannediyorum bize yeni bir ufuk açacaktır. Çünkü her meseleyi götürüp Big Bang'a (büyük patlamaya) bağlamak ve kaostan nizam ve ahenk beklemek er ya da geç yolda kalmayı netice verecek bir yaklaşımdır.
Günümüzde de sıkça münakaşası yapılan bir mesele ki, o da âlemin varlığı hakkında ilim adamları kaostan nizam çıkılamayacağını açıkça ifade etmektedirler. Bediüzzaman da ısrarla bu yaklaşımın üzerinde durmakta ve özellikle de "Tabiat Risalesi"nde sebepleri anlatırken kendi kendine teşekkül etme meselesinin (Abiyogenez) olamayacağını aklî ve ilmî bir şekilde ortaya koymaktadır.
Binaenaleyh bugün din ile ilmi birleştirmek için yeniden çalışmalar yapmak gerekmektedir. Bu çalışmalara imza atarken belki işin başlangıcında biraz zorlanmamız gerekebilir. Bugün başkalarının yanlış da olsa hazırlayıp belli bir blokaj üzerinde istif ettiği sistem ve teorileri değerlendirerek bir yere varmaya çalışmak söz konusu olabilir. Evet, şimdilik belki mevcut neticeleri transfer ederek değerlendirip ulûm-u diniye ile bir bütünlük oluşturacak şekilde kendi dünyamızı kurmaya çalışmalıyız. Şimdilerde mevcut ilmin karşılaştığımız bir kısım aşırı pozitif yanlarını ayıklamaya tabi tutmalı, hakikate uyum içinde olanlarını almalı, sonra da yeni açılımlara geçmeliyiz. İhtimal böyle bir meşguliyet değişik alternatifleri oluşmasını da netice verecektir. Ama bununla uğraşırken fizikî dünya içinde onun bir buudu olarak metafiziği ihmal etmemeli ve onu da mutlaka düşünmeliyiz. Hatta bu yaklaşım, işimizi sadece fen sahasında kolaylaştırmakla kalmayacak aynı zamanda, bizim estetik ve sanat anlayışımıza, romandan tiyatroya kadar hemen her hususta kendisini hissettirecektir. Yani meseleye kaos bir dünyadan yaklaşma söz konusu olduğu gibi, yaratılmış olmanın aydınlığıyla beslenen bir başlangıçtan yaklaşma da söz konusu olabilir. Yani daha da açacak olursak, meseleyi hem götürüp Allah'a dayandıracak bir yaklaşım içinde bulunmak, hem de tecrübî alanda kusur etmeden varlığı doğru yorumlayarak varlık ile hakikat arasında çelişkiye düşülmemiş olacaktır.
Burada şunu da ifade etmekte yarar var: Bugün ilim ve dini tekrar barıştırma şansına zannediyorum sadece Müslümanlar sahip. Zira din ile ilmi telif adına Hıristiyanlığın ve İncil'in vaat ettiği herhangi bir referans yoktur. Çünkü o din, tam hayatın içinde değildir ve ilimden kopuk bir hali vardır. Bir dönemde Avrupa'da Orta Çağın karanlığında skolastik düşünce ile din ve ilmi telif etme gibi bir tekellüf içine girilmiş ise de işin tabiatı müsait olmadığı için bu hususta bir ilerleme kaydedilememiştir. Ancak Müslümanlar bu konuda çok şanslı sayılırlar. Zira şimdiye kadar onların ilim adına keşfettikleri çok şey vardır ve bundan sonra da pek çok şey olacaktır. Ben burada aşağılık duygusu içinde, "İlim adına ne keşfederseniz onu Kur'an daha önceden söylemiştir" şeklinde bir yaklaşımda bulunmayacağım. Fakat ilim adına ortaya konan hususların hiçbirinin Kur'ânî gerçeklerle çelişmeyeceğini en gür sesle haykırmadan da geri kalmayacağım. Evet, günümüzde ilmî gerçekler incelendiğinde eskilerin ifadesiyle her bir gerçeğin Kur'an ile telif ve teellüf (uyum) içinde bulunduğunu görmek mümkündür.
Pozitif bilimlerde ihtisas yapan uzmanlar, imkan el verdiği ölçüde keşke ihtisaslarının arasında hiç olmazsa biraz da Kur'an tefsiri okuyabilseler. Hatta bu konuda daha tercüme edilmemiş olsa ve biraz tekellüflü yorumları ihtiva etse de Tantavî Cevherî'nin (v. 1940) "el-Cevâhir fi Tefsîri'l-Kur'âni'l-Kerim" adlı tefsiri okunabilse çok faydalı olabileceğini zannediyorum.
- tarihinde hazırlandı.