"Balık Baştan Kokar"

Tarihin tozlu sayfaları karıştırıldığında, umumiyet itibarıyla sosyal ve idârî bozulmanın temelinde tavanın yani idarecilerin; düzelmenin temelinde ise tabanın yani halkın yattığı görülecektir. Ender vak'alar mahfuz, bu, sosyolojik bir vâkıadır. Atalarımız, işin baştakilere bakan yönünü ifade sadedinde 'Balık baştan kokar.' demişlerdir.

Cenab-ı Allah bir toplumu, o toplum kendi içinde kokuşup tefessüh etmediği sürece helak etmez. Onlar bozulmaya yüz tutunca da bir kısım kalbsiz ve ruhsuz kimseleri başlarına getirir. Böylece, kalbî ve rûhî hayatı olmayan, beden ve cismâniyetin kulları üzerine kendilerine benzeyen müstebitleri musallat eder. Daha sonra da böyle bir toplumda kokuşmaları kokuşmalar takip eder gider. Nitekim 'Herhangi bir beldeyi imha etmeyi istediğimizde oranın lüks içinde yaşayan şımarıklarına iyilikleri emrederiz. Buna rağmen onlar dinlemez, fısk u fücûra devam ederler. Bu sebeple o karye hakkında cezalandırma hükmü kesinleşir. Biz de orayı yerle bir ederiz.' (İsrâ, 17/16) ayet-i kerimesi de bu hakikati dile getirmektedir. Evet, tarih boyunca bu gerçek, hep tekerrür edegelmiştir.. çok defa toplumdaki bozulmaları zalimlerin musallat olması, onu da çözülüp yıkılmalar takip etmiştir.

Şeriat-ı fıtriye icabı olarak toplum, kendi nizam ve âhengi yanında stratejik ve dinamik gücü elinde bulunduracak olan idarecileri iyi belirleyememişse, o toplumun bugün olmasa da yarın helak olması mukadderdir. Bu yüzden insanlar, başlarına idareci olarak getirecekleri kişilerin özelliklerine dikkat etmeleri gerektiği kadar kendi istikametleri konusunda da fevkalade hassas olmalıdırlar ki, baş ve beden âhengi korunabilsin. Hz. Ebu Bekir, Ömer, Osman ve Ali (ra) zamanında her şey yerli yerinde ve dengeli idi. Zira bu devâsa insanların, idareciliklerinin yanında Rab'leri ile olan irtibatları da tamdı. Onların döneminde devlet hazinesine dünyalar akıyordu. Toplum, müreffeh ve mutlu; ama onlar çok defa Mescid-i Nebevi'de kumlar üzerinde akşamlıyor, kumlar üzerinde sabahlıyorlardı. İşte bu idareciler idi ki, ellerinde ne kadar imkan olursa olsun onlar hiçbir zaman bozulma ve kokuşma bilmiyorlardı.

Yaşanabilir Bir Dünya

Burada konuya ışık tutacağı mülahazasıyla bir hadis meali nakletmek istiyorum: 'Sizin idarecileriniz hayırlılarınızdan, zenginleriniz cömert ve işleriniz de kendi aranızda meşveret edilerek planlanırsa, o zaman sizin için yerin üstü altından hayırlıdır. Ama idarecileriniz şerlileriniz, zenginleriniz cimri olur; işleriniz de cins-i sâniye bırakılırsa; o takdirde de yerin altı üstünden daha hayırlıdır.' (Tirmizi, Fiten, 78)

Hadisin ilk bölümünde, yaşanabilir bir dünya resmeden Efendimiz, hadisin ikinci kısmında bunun tersi, dünyayı zindan edecek hususları gayet veciz bir şekilde ifade etmektedir. Bu hadis aynı zamanda 'Siz nasıl olursanız öyle yönetilirsiniz.' hakikatini de tedâi ettirmektedir. Evet, toplum ne kadar iyi insanlardan oluşursa idareciler de o nispette iyilerden olacaktır.

Meşverete Açık Olmak

Birinci olarak, insanları yönetenlerin hayırlı insanlardan olmasına dikkat çekilen hadiste, ikinci dinamik olarak da 'sümehâekum' sözüyle ifade edilen, zenginlerin cömert ve civanmert olmalarından bahsedilmektedir. Dünyayı yaşanabilir kılan üçüncü bir özellik de, insanları yönetme işlerinin kimin elinde olduğu ile alâkalıdır. Eğer bir milletin işleri, -totaliter sistemlerde olduğu gibi- tepeden inme ve bastırmacı bir özelliğe sahip değilse, bununla birlikte meşveret de olmazsa olmaz bir esas ise, o zaman yerin üstü bir cennet koridoru demektir.. ve böyle bir dünyada yerin üstünde yaşanabilir. Zannediyorum bu üç husus birbiriyle iyi irtibatlandırılıp tahlil edilecek olursa, bizim sesimizi soluğumuzu dünyanın dört bir tarafına duyurduğumuz, siyasî, iktisâdî, sosyal ve idârî her alanda gücümüzü hissettirdiğimiz dönemlerdeki varlığımızın kanaviçesi ortaya çıkacaktır.

Hadisin son tarafında bir espriye dikkat çekilmektedir. Burada işlerin meşveret yörüngeli yürümesi ile tâife-i nisâya (tefvîzi) verilmesi meselesi arasında ince bir irtibat var. Aslında meşveret, işlerin kadınlara tefvîzi meselesinin zıddı olmamakla beraber, o makamda zikredilmesi bize, kadınların meşveret dışı hareket etmeye daha mâil oldukları hususuna işaret etmektedir. Şefkat kahramanı olan kadınların fıtratlarına daha uygun olan mesleklere kıyasla idarî işlerde meşveretsizliğe daha açık olmaları, fıtraten meyilli oldukları daha başka meseleler varken idârî işlerdeki başına buyruk davranmaları, bu hadisten çıkarılabilecek önemli nüktelerden biri olsa gerek.

Burada istidrâdî olarak, hadisi rivayet eden İmam-ı Tirmizî ile alakalı bir noktaya değinmek istiyorum. Tirmizî, Efendimizin (sav) sözleri arasında Cevâmiü'l-Kelim denen hikmetli nükteleri, diğer muhaddislere kıyasla daha fazla toplamış sayılır. Bundan dolayı, bu ve bunun gibi Cevâmiü'l-Kelim diyebileceğimiz pek çok hadis, büyük bir kısmı itibarıyla Tirmizi'nin sa'yi ve gayreti ile elimize ulaşmıştır, diyebiliriz.

Pin It
  • tarihinde hazırlandı.
Telif Hakkı © 2025 Fethullah Gülen Web Sitesi. Blue Dome Press. Bu sitedeki materyallerin her hakkı mahfuzdur.
fgulen.com, Fethullah Gülen Hocaefendi'nin resmî sitesidir.