Rabb'imiz hakkında hüsnüzan
Rabb'imizin her şeyi bizim hesabımıza planladığını, hep bizi kurtarmaya matuf, bizi hep bir yere celbetmeye, cezbetmeye matuf olarak yarattığını görmek lazım. Namazı, orucu, haccı, zekatı.. bela ve musibetler karşısında tavır değiştirmeden sağlam bir duruşu.. ahirete gitme isteğine rağmen O'nun emrine inkıyaden biraz daha burada kalmaya tahammül etme zorluğunu.. hepsinin bizim lehimize planladığını görmek ve hatta kendisine mülâkî olma (kavuşma) hususunda bile durumumuzu bu çizgide ayarlamak lazım. Mülakatımızın (buluşma, görüşme) daha derince olması için "Benim burada kalmamı murat buyuruyorsan ben Sana firaka da katlanacağım. Vuslata da 'Bir miktar daha dur.' diyeceğim." deyip dünyanın boğucu atmosferini nimet bilmek lazım. Evet, bütün bunları bizim lehimize olan şeyler görmeli. Bu, Rabbi Rahîm hakkında hüsnü zandır.
"Kulum Beni nasıl zannederse Ben öyleyim." hadisi şerifini dar çerçevede anlamamalı; yani, "Beni affeden bir Rabb'im var, mağfiret eden bir Rabb'im var, iyi yola sevk eden bir Rabb'im var." bunlar hüsnü zandır. Fakat bir de hayatımız adına takdir buyurulan her şeyde, her hesapta biz esas alınmışız. Profil gibi her şey bizim üzerimize işlenmiş ve biz nazara verilmişiz. Sürekli bu yönüyle Rabb'imize bakmak, Rabb'imiz hakkındaki hüsnü zannın ifadesidir. Sizi sürgün eder, bir başkasını zindana atar, bir başkasını başka bir imtihana tâbî kılar; hep hüsnü zan etmek lazım. O gaddar (zulüm ve haksızlık yapan) değildir. Hâşâ Gaddar diye bir ismi yoktur O'nun. Hattar diye bir ismi yoktur.
Kahhâr ismi bazı şeyleri tedmir etmek (mahvetmek, perişan etmek) içindir. Mesela, küfrün ve küfür düşüncesinin hakkından gelme Kahhar isminin tecellisiyle olur. Yoksa, genelde Allah (cc) kullarına Rahman ve Rahîm'dir. Rahman ve Rahîm... Tesbihat yaparken ne diyorsunuz; Ya Cemîlu Ya Allah, Ya Karîbu Ya Allah, Ya Mucîbu Ya Allah.. Bir yerde Ya Kahhâru Ya Allah diyorsunuz; ama hemen arkadan son isim geliyor; gönül kapılarını açan, insanları fetheden Ya Fettâhu Ya Allah...
Bazılarınca seyr u sülûkun son mertebesinde de "Kahhâr" zikrediliyor. Masivayla alakalı duygunun, düşüncenin, dünya bağlarının yok olup gitmesi adına öyle bir duada bulunuluyor. Tabiri diğer ile; kalble Allah arasındaki engellerin, maniaların yakılması, kavrulması, parçalanması adına bu isim zikrediliyor. Bu ismin gölgesinde bir fırtına esiyor; ama o fırtına tohumları taşıyor, yeşermelerine fırsat veriyor.
Evet, her şeyin bizim için yaratıldığını farkedip Rabb'imiz hakkında hüsnü zanlı olma çok önemlidir. O'nu çok sevmek lazım. İnsan O'na delice aşık olsa hayatında en isabetli işi yapmış olur. Müslümanlar hakkında ne "dallîn" (Fatiha, 1/7) denilmiş ne de "magdûbîn"; (Fatiha, 1/7) onlar, "sıratallezîne en'amte aleyhim" (Fatiha, 1/7) ehli olarak vasıflandırılmış. Bunu hem dua ve talep olarak söylememiz istenmiş, hem de bir hedef gösterilmiş; "Aman, sakın hidayet yolundan sapmayın. Semtine uğranılmaması lazım gelen şeylerin semtine yaklaşmayın. "İhdinassıratal mustakîm sıratallezine enamte aleyhim" (Fatiha, 1/67) fırsatını da kaçırmayın."
Bismillâhirrahmânirrahîm ile başlıyor bizim kitabımız. Bazı dinlerde çok sert, kıran geçiren, öfkeli bir tanrı imajı çiziliyor. Hadiseler sadece dış görünüşleriyle değerlendirildiğinden ya da olaylara yalnızca bir açıdan bakıldığından dolayı yanlış yorumlamalar oluyor. Meselenin tek bir yönüyle Allah'ın icraatını değerlendiremezsiniz ki. Onlar neden öyle olmuş, orada adaleti ilâhî nasıl tecelli ediyor, muradı ilâhî nedir onu anlamaya çalışmak, hepsini birden değerlendirmek lazım.
- tarihinde hazırlandı.