Mü’min İslam’ı Temsil Çizgisinden Ayrılmamalı
Burada hemen şunu da belirtmeliyim ki; varlık ve hâdiselerin tâbi bulunduğu ilâhî nizam ve bu nizamın ahenkle işleyişini, şu ya da bu sebebe bağlı gibi göstererek izah etmeye çalışmamız, katiyen hâdiseleri determinist bir mülâhaza ile değerlendirme mânâsına hamledilmemelidir. Biz sadece, insan davranışlarındaki küllî ve cüz'î iradenin ilâhî meşiet televvünlü bir teveccüh olduğunu ve şart-ı âdî plânında bunun önemini hatırlatmak istedik.. bu arada hatırlatmak istediğimiz diğer bir husus da şudur: İrade ister bir temayül, ister o temayüldeki cüz'î tasarruf olsun, her mü'min, vicdanında hissettiği böyle bir tercih kabiliyetini Hakk'ın isteyip dilediklerini yerine getirme istikametinde kullanmalı ve hep bu tür azim ve kararlılık içinde bulunmalıdır.. evet o, her zaman Şer'in çirkin gördüklerinden uzak durmalı, mârûfun peşinde bulunmalı ve tavırlarıyla kararlı bir şekilde her an İslâm'ı temsil çizgisinde olmalıdır; hem öyle bir olmalıdır ki, hayatının her karesi İslâm'ın bir yanına örnek teşkil etmeli ve o, dinin sadık bir mümessili gibi hep onu göstermeli, onu seslendirmeli, onu temsil etmeli ve Allah'ın kendisine bahşettiği bütün imkânları, onu hayata hayat kılma yönünde kullanmalıdır; kullanmalı ve şöyle-böyle her işinde Rabb'in hoşnutluğunu görüp gözetmeli ve Bediüzzaman üslûbuyla: Allah için işlemeli, Allah için başlamalı, Allah için görüşmeli, Allah için konuşmalı; hep lillâh, livechillâh, lieclillâh dairesinde hareket etmelidir.. etmelidir ki şu fani ömrün gün, saat, dakika ve saniyeleri bekâ yolunun zaman parçacıkları hâline gelsin ve onun ebedî saadetine vesile olabilsin...
- tarihinde hazırlandı.