Fıkıh ve Tasavvuf Alimleri Arasındaki Çekişme
Tasavvufu; bâtın ilmi, esrâr ilmi, ahvâl ve makâmât ilmi, sülûk ilmi, tarikat ilmi gibi bir kısım farklı ünvanlarla ifade etmek, onun şer'î ilimlerden ayrı olduğu manâsına gelmez; bu ad ve ünvanlar, asırlar ve asırlar boyu, şeriatı yaşama zevkinin farklı mîzaç ve meşrepler tarafından değişik şekilde duyulup hissedilmesinden kaynaklanmıştır. Tasavvufçuların nokta-i nazarlarını ve şeriat hâdimlerinin düşünce ve istinbatlarını esasta birbirinden farklı göstermek, işi çarpıtmak sayılır. Vâkıa, her zaman bir kısım mutaassıp tasavvufçular bulunduğu gibi, öteden beri bir kısım zâhirperest fakîhler, muhaddisler, tefsirciler de olagelmiştir. Ne var ki, bu müfrit ve mufarritlere nisbeten sırât-ı müstakîm erbâbı hep ekseriyeti teşkil etmiştir. Buna binâen, bir kısım fakîhlerin sofîler hakkında, bir kısım sofilerin de fakîhler hakkında yakışıksız söz ve düşüncelerine bakarak, bu iki ehl-i hak cephe arasında ciddî bir münâfât varmış gibi bir yaklaşım katiyen yanlıştır. Zira, her zaman kavga çıkarıp, kavgaya karışanların sayısı, müsâmaha ve afv u safh yolunda olanlara nisbeten deryada katre kalmıştır. Aslında böyle olması gayet tabiiydi; çünkü her iki tarafın başvurduğu kaynak da aynıydı.. fukahâ, şer'î hükümlerde Kitap ve sünnete müracaat ettikleri gibi, mutasavvifîn de aynı kaynaklara dayanıyordu.
- tarihinde hazırlandı.