Hareket ve Düşünce Sahası Daraltılmamalı
Temel bazı prensiplere riayet esas olmak kaydıyla insanların hareket ve düşünce sahası daraltılmamalıdır. Temel meselelere bağlı olarak, ortaya konan hareketin gidişatıyla alâkalı içtihat edebilecek serbestiyet akla verilebilmelidir. Yeter ki, fikr-i sâbitlere takılı kalıp ısrarcı tavırlar içinde olunmasın.
İnsan, her mesele karşısında hakperestçe hareket ederek gerektiğinde doğru bildiklerinden dahi dönmesini bilebilmelidir. Ebû Hanife Hazretleri'nin, hakperest davranarak, içtihat ettiği meselelerin yüzde altmışından döndüğü bilinmektedir. Zira kendi görüşünde ısrar edip dönmesini bilmeyenler, hem inkişafı inkıtaa uğratıp önünü kapatmış olurlar, hem de neticeden dolayı Allah'a hesap verirler. Herhangi bir insanın ortaya koymuş olduğu bir görüş, kendi dar dairesinden bakıldığında doğru olabilir. Ancak aynı görüş, daha geniş bir dairede yorumlandığında veya yorumlatılabildiğinde o dar dairedeki doğrunun geniş dairede yanlış olduğu her zaman ihtimal dahilindedir. Onun için insan, kendi idrak seviyesine takılıp kalmamalı ve kendisinden daha doğru düşünen veya düşünenlerin olabileceğini de kabul etmelidir.
Maalesef bazı insanlar, kendilerine gölge etmesin diye etrafındakileri hep düz insanlardan seçmektedirler. Böyle olduğu için de, o tür insanların arkalarında, bırakabilecekleri vârisler yetişmemektedir. İnsan, etrafında bulunan insanların gelişip inkişaf etmesi için onlara hep fırsat tanımalıdır. Aksi takdirde "Herkes beni dinlesin, benim dediğimi desin, ben ne yapıyorsam, nasıl düşünüyorsam öyle olsun" anlayışı kişinin yakınlarına bir baskı kurması demektir ki, bu baskı da onların kabiliyetlerini bütün bütün köreltme demektir.
- tarihinde hazırlandı.