Gâye-i Hayalimiz
Bizim bir tek hedefimiz vardır o da, Zat-ı Ulûhiyet'in yine O'nun rızası için bütün sînelerde yer buluncaya dek anlatılmasıdır. Evet, bunun dışında başka hiçbir mülâhaza bizi ilgilendirmez. Biz sohbetlerimize rıza-yı Bâri'nin dışındaki şeyleri konu edinmeyi bir yanlışlık sayar ve içine girmişsek, farkına vardığımız an hemen keser ve konumuza döneriz. Böyle düşünmemiz, başkalarına karşı bir tavır olarak da algılanmamalıdır; aksine çizilmiş sınır içinde hareket ettiğimizin delili sayılmalıdır.
Burada bahsini ettiğimiz sınır, irşad ve tebliğ usulü ile ilgilidir. Yoksa İslâm hakikatlerinin ulaştırılacağı mekân adına değildir. Zira bu anlamda bir sınır tayini bahis mevzuu olamaz. Meselâ bir kutlu tarafından bize: Bu mesele, İlhanlılarla şu safhada, Selçuklularla bu merhalede, Osmanlılarla da şu seviyede insanlığa tanıtıldı bundan sonra da şuraya kadar size aittir..' denseydi, biz bunu yapmaya çalışacak, geriye kalan vaktimizde de yine boş durmayacak ve 'Bu sınırlar dışında başka yer yok mu?' deyip sesimizi duyurmak için uygun zeminler arayacaktık. Aslında mezmum bir şey olmasına rağmen, olanca hırsımızı da ortaya koyacak ve ruhumuzun ilhamlarını başkalarına da duyurmaya çalışacaktık. Zira bu hırs, zamanı büzüp daraltmanın, az zamanda çok iş yapmanın hırsı değil Nâm-ı Celil-i Muhammedî'nin bir bayrak gibi her tarafta dalgalandırılmasının hırsıdır. Mademki Allah Resûlü (s.a.s): 'Benim davam güneşin doğup-battığı her yere ulaşacaktır.' demiş, o hâlde bunun bizim için bir gâye-i hayal olmasında ne sakınca olabilir ki! Evet, bir mü'min için en önemli mesele, Nâm-ı Celil-i İlâhi'nin dört bir yanda duyurulması olmalıdır.
Bunun dışında, devletimizin dünya devletler muvazenesinde yerini alabilmesi için, Üstad'ın bundan yüz sene evvel çekirdek bir düşünce olarak ortaya attığı, ciddî bir ilim seferberliği başlatıp, insanları cehaletten kurtarmak ekonomik yönden esaslı tedbirler alıp halkın refah seviyesini yükseltmek ittifak ve vifak ölçüsünde olmasa bile, en azından ihtilâfların işletilmemesi şeklinde de olsa bir birlik sağlamak.. evet bütün bunlar da bir önceki düşünceye tâbi hususlardır. Zira temel düşüncemiz Allah rızası için, Allah adının her tarafta şehbal açmasını sağlamaktır. Böyle hareket edildiği müddetçe Cenâb-ı Hak, bu milleti tutacak, kaldıracak ve himaye buyuracaktır.
İkinci bir mesele ise, günümüz şartları da nazar-ı itibara alınarak, İslâm evrenselliğinin temsili hususudur. Bunun yolu da, ferden ferda İslâm'ın güzelliklerini başkalarına anlatmaktan geçiyorsa bu işi yarına bırakmadan yapmak belli bir seviyede yapılıyorsa, o zaman da mümkünse bunu ikiye, üçe katlamak...
- tarihinde hazırlandı.