Dünyada Yeni Tekevvünler
Dünyada her an yeni gelişmeler oluyor ve bu gelişmeler sonucu yeni oluşumlar meydana geliyor veya biz öyle zannediyoruz. Zira insanlığa yeni diye sunulan şeylerin çoğu genelde eski şeylerden ibaret. Bunlar, Necip Fazıl'ın ifadesiyle bir kısım insanların, Müslümanları farklı zamanlarda farklı şeylerle isimlendirdikleri ve itham ettikleri gibi, her dönemde farklı isimlerle ortaya atılmış dedikodu da olabilir. Dolayısıyla bunlara yeni demeden ziyade, aynı şeylerin tekrarı ya da eskilerin farklı versiyonları, değiştirilmiş taklitleri demek daha doğru olur zannediyorum. Dünyada ille de bir değişim olacak, yeni bir tekevvün meydana gelecekse, her hâlde bu uzun fetret döneminden sonra, tekrar İslâm'a, Kur'ân'a.. sahip çıkılması ve onların o diriltici düsturlarıyla bütün insanlığın yeniden dirilmesi şeklinde olacaktır.
Bu açıdan denebilir ki, Kur'ân'ın iki yüz ya da üç yüz yıldan beri yaşadığı gurbet yılları bitmek üzeredir. Evet, Efendimiz'in ifadesiyle öyle zamanlar olmuştur ki, insanlık bir vadide, Kur'ân da başka vadide; o orda yalnız, onlar da ayrı bir yerde Kur'ân'sız yaşamışlardır. İşte insanımız, böyle karanlık bir dönemden kurtulmak üzeredir. Bir zamanlar, folklor gibi icra edilen dinî hayat günümüzde kendi orijinine has ses ve soluk ile seslendirilmeye başlanmıştır. İnşaallah bir gün gelecek bu gariplik tamamen bitecek ve Allah'ın ipine sımsıkı sarılın.' âyetinin ifadesi olarak, insanlık yeniden Kur'ân'la buluşacaktır.
Evet, yıllar var ki Kur'ân hâlinden, dilinden anlaşılmaz, sahipsiz, yabancı bir kitap hâline getirilmiş mücerret, zayıf ve işe yaramayan bir saygı ifadesi olarak sadece mahfazalar içine yerleştirilip, evlerin başköşesine asılmış, ama ondan gerektiği gibi istifade edilmemiştir. Merhum Âkif, onun bu hâle getirilmesine şöyle isyan eder:
İnmemiştir hele Kur'ân, bunu hakkıyle bilin,
Ne mezarlıkta okunmak, ne de fal bakmak için!
Kimbilir, belki de bu muvakkat ayrılık, insanımıza yeni bir aşk ve şevk de kazandırmış olabilir. Bir yerde Bediüzzaman Hazretleri, İslâm dünyasının geri kalış sebeplerini dört maddede özetlerken, bu mesele üzerinde durur ve: 'Bu kadar zaman Kur'ân'dan ve Kur'ân'ın esaslarından uzak kaldıktan sonra yeniden O'na dönünce O'nu çok taze ve her derdimize derman bulacağız.' meâlinde sözler eder. Yani muvakkaten O'ndan uzak kalmamız, bizim birbirimizle daha sıcakça kucaklaşmamıza ve O'na sımsıkı sarılmamıza sebep olmuştur. İki-üç asırdan beri O'ndan uzak kalmanın vermiş olduğu hasretle, O'nu bağrımıza basacak ve gökten yeni inmiş gibi onu taze bulacaksak, hasenâtımızın seyyiâtımıza racih gelmesiyle sevineceğiz. Tabiî O da bizi, gökten inmiş Mesihler gibi bulacak bu iki gökten inmiş ses ve soluk, birbiriyle bütünleşince etrafta semavî düşünceler tüllenecektir.
İşte o zaman, bütün televvünleriyle Kur'ân'a sahip çıkanların temsil edeceği bir yenilik meydana gelecektir. Biz bu konuda ilk adımın atıldığını zannediyoruz. Zira bugün Asya'dan Amerika'ya, oradan da Afrika'ya.. ailesini, evini-barkını bırakıp giden her fert, gittiği her yerde bir ocak tüttürmeye başlamıştır bile. Yakın gelecekte bu aydınlık, bütün dünyayı kaplayacak ve topyekün dünyada kardeşlik, sevgi ve hoşgörü meltemleri duyulacaktır. Geçende bu duygularla dopdolu Japonya'ya giden iki genci görünce, öyle duygulandım ki, neyim varsa hepsini çıkartıp veresim geldi. Onlar, o hâlleriyle sanki yüzme bilmeyen, fakat yüzmeyi denizde öğreniriz düşüncesiyle kendilerini ummana salan insanlara benziyorlardı.
Burada bir hususa daha değinmek istiyorum. Şüphesiz bugün aynı gâye için çalışan başka insanlar da var. Ancak yıllarca Türk-İslâm anlayışını temsil etmiş Anadolu insanının kendine has bir sesinin, soluğunun olduğu da muhakkak. Bu ses, sekiz-dokuz asırdır tecrübe edilmiş bizim insanımızın sesidir. Bu ses, farklı bir sestir ve bütün insanların içini yumuşatacak bir üsluba sahiptir.
- tarihinde hazırlandı.