İki can taşıma
“Mü’minin her davranışı ‘hayır’ yörüngelidir. O, herhangi bir musibete maruz kalsa sabreder; bu onun için hayır olur. Ve yine o, herhangi bir nimete erse, şükreder; bu da onun için hayır olur.”[1] İşte mü’minin çift can taşıma mânâlarından biri herhâlde bu olsa gerek. Onda ne dünya sevgisi ne de ahiret endişesi vardır. Cennet sevdasına tutulmadığı gibi, Cehennem korkusuyla da kilitlenmiş değildir. O, bütün yaptıklarına sadece ve sadece tek bir mihrap tanır: Cenab‑ı Hakk’ın rızası. Mü’min, bu maksada erebilmek için her şeye katlanır. Bir yerde malını vermek gerekiyorsa, o bunu seve seve yapar. Bir yerde canını vermek iktiza ediyorsa tereddüt etmeden can pazarına koşar. Mağlubiyetler onu biler, muvaffakiyetler ise canına can katar. Dehrin hâdiseleri başında değirmen taşı gibi dönse ona tavır değiştirtemez. İşte onlardan biri olan Bediüzzaman, şöyle der: Ben elimde iki can taşıyorum, tek can taşıyanlar karşıma çıkmasın![2]
[1] Müslim, zühd 64; İbn Ebî Şeybe, el-Musannef 1/322.
[2] Bkz.: Bediüzzaman, Münazarat s.115.
- tarihinde hazırlandı.