Bid’at ı hasene tabiri
İmam Rabbânî gibi eâzım‑ı eimme, bid’at‑ı haseneyi kabul etmezler.[1] Ancak, kabul eden bir hayli ulema da var.[2] Onların tariflerine bakılırsa, bid’at‑ı hasene, aslı dinde olup, faslı şer’an formüle edilmeyen şeylerden ibaret amel demektir. Bid’at‑ı seyyie ise, hem aslı hem de formülü dinde olmayan.[3]
Şimdi bunu biraz daha açalım. Mesela Kur’ân, “Ey iman edenler! Allah’ı çokça zikredin.”[4] der. Acaba buradaki çokluk nedir? Eğer Allah’ın (celle celâluhu), Ganiyy‑i ale’l‑Itlak olduğunu, bizim de nihayetsiz muhtaç olduğumuzu nazara alırsak, devamlı O’nu zikredip, takdiste bulunmamız gerekmez mi?
Hem mesela, tekrarlanması sevap olan ve aynı zamanda mesnun bulunan سُبْحَانَ اللهِ وَبِحَمْدِهِ ve سُبْحَانَ اللهِ الْعَظِيمِ kelimesini[5] formüle etmişler ve demişler ki günde 500 defa, “Lâ ilâhe illallah” kelimesini de 1000 defa tekrar etmeliyiz. Bu adet 600‑700 de olabilir. İşte Resûlullah’tan (sallallâhu aleyhi ve sellem) mervi olmayan a’mâl ve ezkârın formülü buna benzer şekillerde ve daha çok da ilhamla tespit edilmiştir. Bu itibarla, bir şey Sünnet‑i Sahiha’da yoksa hemen inkâra gidilmemeli, onun Sünnet’te bir mahmilinin bulunup bulunmamasına bakılmalıdır. Ayrıca bu ezkârın cehrî ya da hafî şeklinde yapılması da mesnun değildir. Biz bunları, kendi ruh hâlimiz itibarıyla bazen hafî, bazen cehrî yapmak isteyebiliriz. Tabi, bütün bunların aslı dinde olduğu için bunlar bid’at‑ı hasene tarifine girerler.
Mevlid de böyledir. Mesela Ka’b İbn Züheyr, Efendimiz’in (sallallâhu aleyhi ve sellem) huzurunda O’nu övmüş ve teşvik görmüştür..[6] keza, Hassan İbn Sabit de teyit ve teşvik görmüştür.[7] Mevlid de çok rahatlıkla aynı şekilde mütalâa edilebilir. Belki formül olarak aslı yoktur denebilir. Ama, dinde hiç yeri yoktur, denmez. Ne var ki, bu güzel âdette işi ticarete döküp, yozlaştıranlar mesul olurlar. Zaten ticarete dökülürse, bunların değil mevlid okumaları, Kur’ân okumaları bile tasvip edilemez. Zira Kur’ân, böyle ağızlarda renk kaybına uğrar ve tesirini yitirir.
[1] İmam Rabbânî, el-Mektûbât 1/159 (186. Mektup).
[2] Bkz.: el-Îcî, Kitâbü’l-Mevâkıf 1/159; el-Gazâlî, İhyâu ulûmi’d-dîn 1/275, 2/256.
[3] Bkz.: et-Tehânevî, Keşşâfu ıstılahâti’l-fünûn 1/133.
[4] Ahzâb sûresi, 33/41.
[5] Bkz.: Buhârî, daavât 65, eymân 19, tevhîd 58; Müslim, zikir 31.
[6] Bkz.: el-Beyhakî, es-Sünenü’l-kübrâ 10/243; el-Hâkim, el-Müstedrek 3/673.
[7] Bkz.: Buhârî, salât 68, bed’ü’l-halk 6; Müslim, fezâilü’s-sahabe 151-152.
- tarihinde hazırlandı.