Beklenen değişimin adı
Beşerî sistemlerin hiçbirinin yenilik, değişim ve dönüşüm adına vaad ettiği bir şey yoktur. İnsanlık, kapitalizmi yakından tanıdı. Liberalizmi tanımak hiç de zor değil. Komünizm ve sosyalizm zaten sahneden silindi. Binaenaleyh yeni dünyaya bunlar ve benzeri sistemlerin vaad edecekleri hiçbir yenilik olamaz. Eğer dönüşümü, dolap beygirinin dönmesi şeklinde anlamıyorsak.. ve şayet dünya yeni bir değişim görecekse hiç şüphesiz bu, Müslümanların eliyle gerçekleşecektir. Zaten insanlık bir hayli zamandan beri böyle mecburi istikamet diyebileceğimiz bir zemine doğru kaymaktadır. Müslümanların mazi ve istikbalini hazırlayan şartlar da yine bu istikamettedir.
Efendimiz (sallallâhu aleyhi ve sellem) bir hadis‑i şeriflerinde “Ümmetimin üzerine bir zaman gelecek; onlar bir vadide, Kur’ân bir vadide bulunacak.”[1] buyururlar. Bu dönem, ümmetin ve Kur’ân’ın gurbet yıllarıdır. Kur’ân onlarsız, onlar da Kur’ân’sız kaldıklarından gariptirler. Bu dönemde Kur’ân, dilinden anlaşılmayan bir kitaptır. Ümmet, bağı kopmuş tesbih taneleri gibi dağınıktır. Çünkü, bu ümmet, onları birbirine bağlayan “Urvetü’l‑Vüskâ”dan mahrumdur.
Evet, ümmet ve Kur’ân böyle bir gurbet yaşamıştır ve yaşamaktadır. Ne var ki şimdilerde Kur’ân, bulunduğu vadiden bize doğru yönelmiştir. Biz de bütün gücümüzle ona yönelme sath‑ı mailindeyiz. Hatta şu anda, o sağlam kulpa elimiz hafifçe tutunmuş gibi görünüyor. Zannediyorum bu kadarcık tutunma bile bizleri evc‑i kemale çıkaracaktır. Dolayısıyla da denebilir ki, gurbet yılları artık bir mânâda gerilerde kaldı. Ondan ayrılığın hasretli olması ölçüsünde buluşma da vuslat gecesi gibi sevindirici olacaktır. Zira bu kadar zaman Kur’ân’dan ve onun getirdiği nurlu mesajlardan uzak kaldıktan sonra, yeniden ona dönünce, onu çok taze, müşfik ve her derdimize derman olabilecek mahiyette bulacağız.
Evet, sanki geçici olarak ondan uzak kalmamız aşk ve iştiyakımızı daha bir artırarak bizi, onun azat kabul etmez köleleri hâline getirdi. Böyle bir buluşmada biz Kur’ân’ı gökten yeni inmiş gibi cedit bulurken, Kur’ân da bizi herhâlde öyle semavî bulacaktır. İsterseniz Hazreti Mesih’in şahs‑ı mânevî olarak gökten inmesini bu mânâya da hamledebilirsiniz. Evet, hem gökten masumlar ordusu hem de Kur’ân yeniden inmiş gibidir. Bu iki yeni şey birbiriyle bütünleşince semavî düşünceler sergilenecektir. Ve işte gerçek yenilik de budur! Herkesin hecelediği yenilik de bu olsa gerek.
Eski şeylerden sadece yamalı bohça olur; ama kat’iyen yeni bir şey olmaz. Beşer eskiden beri deneyip durduğu beşerî sistemlerden böylesine yamalı bir bohça edinmektense, bir de her zaman yeni ve taze kalabilmiş ilâhî sisteme göz atması onun ufkunu açacak ve insanlığa yararlı olacaktır.
[1] el-Hakîm et-Tirmizî, Nevâdiru’l-usûl 4/98.
- tarihinde hazırlandı.