• Anasayfa
  • Herkül Nağme - Fethullah Gülen Web Sitesi

Sevr sultanlığı ve kurbet sultanı

Fethullah Gülen Hocaefendi, Rasûl-ü Ekrem (sallallahu aleyhi ve sellem) Efendimiz ile alâkalı bir zaman, mekan ve nesne hakkında konuşacağı vakit kelimeleri daha bir özenle seçer; ifadelerine azami dikkat eder. Hocamızın sohbetlerinden ve yazılarından hatırlayacağınız üzere, İnsanlığın İftihar Tablosu hakkında “vefat etti, öldü, irtihal etti, hatta ahirete gitti” sözlerini çok kaba bulur, hiç kullanmamaya çalışır, bunlar yerine “ruhunun ufkuna yürüdü” ifadesini daha uygun ve oldukça geniş manaları ihtiva eden bir tabir olarak dile getirir.

Hocaefendi, Peygamber Efendimiz’in (aleyhissalatü vesselam) hayatında önemli yer tutan Hira ve Sevr için de “mağara” denmesini çok yakışıksız kabul eder; o mübarek mekanları “sultanlık” olarak adlandırır.

“Sevr Sultanlığı.. mağara değil. O (aleyhissalâtü vesselam), orayı teşrif buyurmadan önce öyleydi (mağaraydı). Belki ilmî vücud açısından o duruma muttali olanlar daha baştan oraya (mağara değil) sultanlık nazarıyla bakıyorlardı.”

  • Allah Rasûlü için Hira Sultanlığı Hazreti Musa’nın Tûr’u gibi bir mebde, Sevr Sultanlığı da atlama noktasıydı.
  • Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyuruluyor:

    مَا كَانَ مُحَمَّدٌ أَبَا أَحَدٍ مِنْ رِجَالِكُمْ وَلَكِنْرَسُولَ اللَّهِ وَخَاتَمَ النَّبِيِّينَ وَكَانَ اللَّهُ بِكُلِّ شَيْءٍ عَلِيماً
    “Muhammed (sallallahu aleyhi ve sellem) içinizden hiçbir erkeğin babası değildir, lâkin Allah’ın elçisi ve peygamberlerin sonuncusudur. Allah her şeyi hakkıyla bilir.” (Ahzab, 33/40)

    Elmalılı Hamdi Yazır hazretlerinin de dikkat çektiği üzere; bu ayet-i kerimenin aslında bulunan “hâtem” kelimesindeki “tâ” harfi, Asım kıraatinde fethalı, diğer kıraatlerde kesralı okunur. Bu iki okuyuş kelimeye iki ayrı mana kazandırır ki sona erdiren veya mühürleyen demektir. Mühür de bir şeyin belgelendirilmesi ve tasdiki için sona basıldığından hem son mânâsını, hem tasdik mânâsını içerir. Şu halde iki kırâat, “Hatemünnebiyyin” niteliğinin iki anlamına ayrı ayrı işaret eder. Yani, Rasûlullah hem peygamberleri sona erdiren son peygamberdir, peygamberlerin en sonuncusudur, hem de bütün peygamberleri tasdik eden ve belgeleyen ilâhî bir mühürdür.
  • Hicret esnasında Allah Rasûlü’nün yolu Sevr’e uğramıştı. Kendisini takibe koyulan Mekke müşrikleri bir aralık gölgeleri içeriye düşecek ve tehditleri Sevr’in duvarlarına çarpıp yankılanacak kadar yaklaşmışlardı. Arada bir metrelik mesafe ya vardı ya da yoktu ve Hazreti Ebû Bekir (radıyallâhu anh) telaş içindeydi. Çünkü o esnada Allah Rasûlü’nün, kendisine emanet olduğunu düşünüyor ve O’nun adına endişe ediyordu. Hâlbuki Allah Rasûlü’nün dudaklarındaki tebessümde en küçük bir değişiklik yoktu. O itminan ve emniyet insanı, dostunu teselli ederek, “Tasalanma! Allah bizimle beraberdir.” diyor ve ekliyordu: “İki kişi hakkındaki zannın nedir ki, onların üçüncüsü Allah’tır.”
  • Allah Rasûlü, Mirac yolculuğunda peygamberlere teker teker uğramış, onlara misafir olma şerefini tattırmış ve adeta “Bize de geldi!” dedirtmişti.
  • Kalbin tik-takları, doğumla başlamış ölüm bestesinin mırıltılarıdır.
  • Kaymama hususunda, Allah’a sığınma çok önemli bir teminattır. Abdest sırasında sağ ayağımızı yıkarken, “Allâhümme sebbit kademeyye ales’sırâtı yevme tezillü fîhi’l-akdâm - Allah’ım, Sırat köprüsünde ayakların kaydığı o günde ayaklarımı kaydırma, sabit eyle...” diyerek, ötede Sırat denen o cisr-i müthişte ayaklarımızı kaydırmamasını Cenâb-ı Allah’tan dilendiğimiz gibi burada da sırat-ı mustakimde sabit kadem olmamız için yalvarmamız bir emniyet vesilesidir. Bundan dolayı her fırsatta

    رَبَّنَا لاَ تُزِغْ قُلُوبَنَا بَعْدَ إِذْ هَدَيْتَنَا
    “Rabbimiz, bizi hidayete erdirdikten sonra kalblerimizi kaydırma...”

    dememiz ve o en ulu dergâha müracaat üstüne müracaatta bulunmamız gerekir.

Bu bölüm ilk olarak www.herkul.org'da yayınlandı.

Şeytan çağı ve iftirak tuzağı

Hadis-i şeriflerde, “şeytan çağı” şeklinde tercüme edebileceğimiz “karnü’ş-şeytan” tabiri geçmektedir. “Karn” çağ, asır, yüz yıl demek olduğu gibi, boynuz ve kuvvet manalarına da gelmektedir.

Unutkanlık hastalığı, Hıfz Namazı ve Yâsîn Sûresi

Bir gün Hazreti Ali (kerremallahu vechehu), Allah Rasûlü’ne (aleyhissalatü vesselam) gelip Kur’an’ı hâfızasında tutamamaktan yakınır; “Bu Kur'an göğsümden uçup gidiyor. Onu ezberimde tutamıyorum.” der. Bunun üzerine Rasûl-ü Ekrem Efendimiz ona, “Cuma gecesinin son üçte birinde kalk; o, meleklerin şahit olduğu zamandır, onda yapılan dualar kabul edilir. Şayet o saatte kalkamazsan, gecenin evvelinde veya ortasında kalk ve dört rek’at namaz kıl. Birinci rek’atında Fatiha ile Yasin’i, ikinci rek’atında Fatiha ile Duhan’ı, üçüncü rek’atında Fatiha ile Secde suresini, dördüncü rek’atında ise Fatiha ile Mülk suresini oku. Tahiyyâtı bitirdiğin zaman Cenâb-ı Hakk’a güzelce hamd ü senâda bulun. Bana ve diğer peygamberlere de salavât getir. Erkek-kadın bütün mü'minler için Allah’tan mağfiret dile. Bu okuduklarının akabinde de şu duayı söyle!” buyurur ve kitaplarda “Hıfz duası” adıyla yer alan duayı tekrar etmesini ister. (Bu dua, “Kur’an’ı hıfz etme namazı ve duası” başlığı altında Mealli Dua Mecmuası’nın 87. sayfasında mevcuttur.)

Hazreti Ali tarif edildiği üzere bunu beş veya yedi gece yapar ve Allah Rasûlü’ne gelip şöyle der: “Ya Rasûlallah! Ben daha önceleri dört-beş ayeti bile ezberleyemiyordum. Fakat şimdi kırk ayet kadar ezberleyebiliyorum. Onu okuduğumda da sanki Allah’ın kitabı gözümün önündeymiş gibi oluyor. Yine önceleri bir hadisi duyup tekrar ettiğimde tam ezberleyemezdim. Fakat, şimdi hadisleri işitip onları rivayet ettiğimde bir harf bile kaçırmıyorum.” (Tirmizî, Daavât, 114)

Fethullah Gülen Hocaefendi, sûreye giriş sadedindeki sözleri arasında yukarıdaki hadiseye işarette bulunup “Hıfz namazı” üzerinde durdu. Unutkanlığı yenmek ve Alzheimer hastalığına yakalanmamak için yapılması gerekenlerden bazılarına değindi.

Yâsîn Sûresi’nin Peygamber Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) tarafından “Kur’an’ın kalbi” olarak adlandırıldığını hatırlatan Hocaefendi “Ölülerinizin başında Yâsîn okuyun!” hadis-i şerifinin nasıl anlaşılması lazım geldiğini anlattı.

Bu bölüm ilk olarak www.herkul.org'da yayınlandı.

Üstad’ın Korucuk’a uğrayışı ve âlimlerin haşyeti

Cenâb-ı Hak şöyle buyuruyor:

إِنَّمَا تُنْذِرُ الَّذِينَ يَخْشَوْنَ رَبَّهُمْ بِالغَيْبِ وَأَقَامُوا الصَّلَاةَ وَمَنْ تَزَكَّى فَإِنَّمَا يَتَزَكَّى لِنَفْسِهِ وَإِلَى اللَّهِ الْمَصِيرُ
“Sen ancak Rabbi’lerini görmedikleri halde O’nu tazim eden ve namazlarını hakkıyla ifa edenleri (haşyet ehlini) uyarırsın (yani senin uyarman, peşin hükümlü inatçılara değil, ancak böyle yapmaya yatkın olanlara fayda verir). Kim günahlarından temizlenir, arınırsa kendi lehine olarak arınır. Hepinizin dönüşü Allah’adır.” (Fâtır, 35/18)

إِنَّمَا يَخْشَى اللَّهَ مِنْ عِبَادِهِ الْعُلَمَاءُ إِنَّ اللَّهَ عَزِيزٌ غَفُورٌ
“Kulları içinde ancak âlimler, Allah’ı lâzım geldiği tarzda tazim ederler. Muhakkak ki Allah, azîz ve gafurdur (mutlak galiptir, çok affedicidir).” (Fâtır, 35/28)

Fethullah Gülen Hocaefendi, her zaman olduğu gibi ders boyunca tashihlerde bulundu, tasdik ve tahlillerini dile getirdi. Bu arada şu konulara da değindi:

  • Namaz ile haşyet münasebeti.
  • Vaaz ve nasihatlerden istifade edebilmenin şartı.
  • Gayba imanın fazileti.
  • Hikmetin başında “mehafetullah”ın bulunuşu.
  • Hocaefendi daha on beş-on altı yaşında Korucuk köyünde vaaz ederken kendisini dinleyen insanların hıçkırıklarla ağlamaları ve heyecanları.
  • Hocaefendi’nin ardı sıra yürüyen merhum amcası.
  • Milletimizin irfan ufku.
  • Hazreti Üstad’ın sürgün olarak götürülürken Korucuk köyüne uğrayışı.
  • Kalbi titremeyene, ilmiyle amel etmeyene âlim denemeyeceği.

Bu bölüm ilk olarak www.herkul.org'da yayınlandı.

Yanık şair, kerâmetler ve kaliteli ilahiyatçı

Niyazi Mısrî’nin keşif ve kerametleri ile özellikle devrinin sultanına yazdığı meydan okuma yörüngeli mektupları üzerinde durduk. Hususiyle ahir ömründeki şiirlerinde ve mektuplarda sekr ve istiğrak haline aitmiş gibi görünen aşkın ifadelerin çokluğuna hayret ettik. Bu hayretimizi dile getirişimiz Fethullah Gülen Hocaefendi'nin yorumlarını almamıza ve bir kere daha mesleğimizin esaslarını hatırlamamıza vesile oldu.

Yanlış tutulan notlar ve ruha işlenen kayıtlar

Fethullah Gülen Hocaefendi, bazen yanlış yazma ve bazen de yanlış anlamadan kaynaklanan hatalı aktarımların çok büyük problemlere sebebiyet verdiğini misal olarak dile getirdiği şu hadise ile izah etti:

Yeni bir Kur’an dönemi ve Sebk-i Hindî

Nâilî-i Kadîm zikredilince “Sebk-i Hindî” de hatırlanıyor; zira, bu isimle anılan edebî türün edebiyatımızdaki temsilcileri arasında en başta Nâilî bulunuyor.

Yol yorgunluğunun çaresi

  • Marifetle beslenmeyen bir iman, insanda tökezlemelere sebebiyet verebilir.
  • İmanını marifetle bezemeyen, yol yorgunluğundan kurtulamaz. Marifetini aşk u muhabbetle derinleştiremeyen, formalitelerin ağında kıvranmaktan halâs bulamaz.
  • İman, İslam ve ihsanda derinleşme, mü’minler için bir sorumluluktur. Nitekim, Rasûl-ü Ekrem (aleyhissalâtü vesselam) Efendimiz’in ilk muhatapları olan sahabe-i kiram birbirlerine “Hele gel seninle bir saat iman edelim.” derler ve bu sözle şunları kastederlermiş: Gel, seninle şurada bir müddet oturalım, imanî değerlerimizi mütalaa edelim; kalbî ve ruhî hayatımızda bize seviye kazandıracak meseleleri tekrarlayalım; ibadet ve taat duygumuzu coşturacak, kulluk şuurumuzu artıracak mevzularla meşgul olalım; içtimaî hayatın üzerimize bulaştırdığı tozu dumanı bir silkeleyelim ve fıtrat-ı asliyemize dönelim.
  • Ashâb-ı Kirâm insibağ kahramanlarıdır; onların hepsi Rasûl-ü Ekrem Efendimiz’in maddî-manevî boyasıyla boyanmışlardır. Aslında, her “sohbette insibağ vardır”; Allah dostlarının sözlerinden, bakışlarından, yüz hatlarından, dudak ve el hareketlerinden öyle bir ruh ve ma’nâ akışı hâsıl olur ki, onun, muhataplarına kazandırdıklarını kitaplardan okuyarak elde etmek mümkün değildir. Bir hak erinin namazda kıvrım kıvrım kıvranmasının, huzur-u ilahîde iki büklüm olmasının, kalbinin haşyetle çarpmasının ve yanaklarının gözyaşlarıyla ıslanmasının o meclise dolduracağı manevî havayı doğrudan doğruya onun atmosferine girmeden ve onunla diz dize gelmeden teneffüs edebilmek imkânsızdır. Hele bir de söz konusu zat, İnsanlığın İftihâr Tablosu Hazreti Kutbu’l-Enbiyâ (sallallahu aleyhi ve sellem) ise, O’nun huzurundaki insibağ başka hiçbir yerde ve hiçbir şekilde bulunamaz.
  • Kul, Allah’a yönelince, Cenâb-ı Hak da ona mukabil bir teveccühte bulunur. İlahî mevhibe ve inayetlerin kesintisiz devam etmesi, sürekli Cenâb-ı Hakk’a teveccüh etmeye ve O’nun da bu aralıksız yönelişe karşı merhamet teveccühleriyle mukabelede bulunmasına bağlıdır.
  • Allah Rasûlü (sallallahu aleyhi ve sellem) Efendimiz, “Allahım beni kendi gözümde küçük, insanlar nazarında ise (yüklediğin misyona uygun şekilde) büyük göster!” diye dua ediyordu.
  • Hazreti Ali (kerremallahu vechehû) efendimizin, el-Kulûbü’d-Dâria’da da yer alan Kaside-i Mecdiyye’sindeki şu sözleri kendisine nasıl baktığını çok güzel yansıtmaktadır:

    إِلَـهِي لَئِنْ لَمْ تَعْفُ عَنْ غَيْرِ مُـحْسِنٍ
    فَمَنْ لِمُسِيءٍ فِي الْـهَوَى يَتَمَتَّعُ

    Allahım, şayet Sen ihsan ehlinden başkasını affetmeyeceksen, (benim gibi) nefsinin isteklerine dalmış düşe kalka yürüyen günahkarlara kim merhamet edecek, onların yüzlerini kim güldürecek!..

  • Allah Rasûlü (aleyhissalatü vesselam) şöyle buyurmuştur: “Kıyamet gününde iri cüsseli, semiz bir kişi getirilir. Fakat Allah yanında onun bir sivrisineğin kanadı kadar dahi ağırlığı olmaz.”
  • Marifete yürümenin önünü kesen güç, servet, dünyevî imkânlar, hâkimiyet, alkış tutkunluğu gibi gulyabaniler vardır.
  • İnsan, vicdan kültürü de diyebileceğimiz marifeti kazanacağı ana kadar yol yorgunluğundan kurtulamaz.

Bu bölüm ilk olarak www.herkul.org'da yayınlandı.

Telif Hakkı © 2025 Fethullah Gülen Web Sitesi. Blue Dome Press. Bu sitedeki materyallerin her hakkı mahfuzdur.
fgulen.com, Fethullah Gülen Hocaefendi'nin resmî sitesidir.