Fıtır Sadakası
Gücü yeten her Müslümanın, Ramazan ayı içinde, ailesinde bulunan fertler sayısınca vermekle mükellef olduğu sadakaya “fıtır sadakası” denir. Halk arasında buna “fitre” de denilmektedir. Esasen Ramazan ayının bereketinden istifade etmek niyetiyle verilen fıtır sadakası Müslümanlar için önemli bir uhrevî kazançtır. Resûlullah Efendimiz (sallallâhu aleyhi ve sellem) sadaka ve infakın mânevi bereketini anlatırken şöyle buyurmuştur:
“Allah, bir lokma ekmek, bir avuç hurma ve yoksulun faydalanacağı buna benzer basit bir şey vesilesiyle üç kişiyi Cennet’ine koyar: Sadakanın verilmesini emreden ev reisini, verilecek şeyi hazırlayan evin hanımını ve sadakayı yoksulun eline veren hizmetçiyi.”[1]
Fıtır sadakası verilmesi emri, hicretin ikinci yılında Ramazan orucunun farz kılınmasıyla birlikte gelmiştir. Efendimiz bir hadislerinde hür, köle, erkek, kadın her Müslüman adına fıtır sadakası verilmesi gerektiğini bildirmiştir.[2] Bu hadise dayanarak Şafiî, Malikî ve Hanbelî âlimleri fıtır sadakasının farz olduğunu söylemişlerdir. Hanefi mezhebine göre ise vaciptir.
Fıtır sadakasının hikmetleriyle alâkalı olarak İbn Abbâs (radıyallâhu anhümâ) şöyle der:
“Allah Resûlü, fıtır sadakasını, oruç tutanı anlamsız ve çirkin davranışlardan temizlesin, fakirlere de yiyecek bir lokma olsun diye emretmiştir.”[3]
İbn Abbâs hazretlerinin bu değerlendirmesine göre fıtır sadakası, âdeta namazdaki sehiv secdesi gibidir; Ramazan ayı boyunca bilhassa oruç tutarken yapılan hata ve kusurların bağışlanmasına vesiledir.
Fıtır sadakası aynı zamanda sosyal dayanışmayı da temin eder. Muhtaç durumda olanlara, en azından bayram günlerinde ihtiyaçlarını karşılamaları ve bayramın neşesini çocuklarına da hissettirmelerini sağlaması açısından önemlidir.
[1] et-Taberânî, el-Mu’cemü’l-evsat 5/278; el-Hâkim, el-Müstedrek 4/149..
[2] Buhârî, zekât 70, 71, 77, 78; Müslim, zekât 12, 13, 16.
[3] Ebû Dâvûd, zekât 17; İbn Mâce, zekât 21.