'Paralel' derken...

'Paralel' derken...

Paralel, yan yana ve birbirini kesmeden, birbirine kavuşmadan uzanıp giden demektir. Ayrıca Ekvator'a paralel olarak dünya üzerinde doğu-batı yönünde uzandığı varsayılan dairelerdir.

Matematikte, geometride sıkça kullanılan "paralel" son sekiz aydır her gün onlarca defa duyduğumuz meşhur bir kelime oluverdi. "Paralel"in meşhur olması yukarıdaki tanımlarından dolayı değil, Aralık 2013'te Erdoğan'ın yüklediği anlam ile oldu. Ecnebi asıllı olup lügatimize giren, hiçbir kelimeye nasip olmayan bir teveccühe mazhar olan bu kelimenin bir gecede evrim geçirerek "cemaat", "hizmet" ve mensupları anlamına gelmesi dil bilimcileri açısından manidar, vicdan sahipleri için üzücü olsa gerek.

Evet, Cemaat veya Hizmet Hareketi "devlet içinde devlet" anlamı yüklenen "paralel yapı" tanımlamasını kabul etmese de, AKP'nin eski Genel Başkanı, 61. Başbakan ve 12. Cumhurbaşkanı Erdoğan ve yandaşı havuz medyası sayesinde "paralel = Hizmet Hareketi = Cemaat ve mensupları" anlamına geldiğini siyasilerden sıradan vatandaşlara kadar hepimiz biliyoruz. Sanki cemaat veya hizmet demekten "kutsal bir haram" ya da "yasal bir günah"mış gibi imtina ediliyor. Bu açmazın da üstü kapalı (açık) bir riyadan mı yoksa az da olsa kalplerde kalan merhamet ve saygıdan mı kaynaklandığını anlamış değilim.

AKP Genel Başkanı, başbakan ve cumhurbaşkanı sıfatlarını aynı anda zatında barındırırken Tayyip Erdoğan kendisinden sonra "paralel" ile mücadeleyi sürdürecek olan "müstakbel ve paralel" parti genel başkanı ve "müstakbel ve paralel" başbakan Davutoğlu'nu vezir-i azamı olarak ilan ederken yine "paralel" kelimesini kullandı. Çevik Bir'in "28 Şubat süreci bin yıl sürecek" demesi gibi, Erdoğan'ın Çankaya yolunda "paralel yapı" ile mücadele devam edecek demesi arasında sadece "riya" farkı vardı. Çevik Bir açıkça Müslümanları hedef alıyordu. Erdoğan "paralel" derken Hizmet'i, Cemaat'i, mensuplarını ve Hocaefendi'yi kastediyor ama, oy potansiyeli olarak gördüğü "saf, kandırılmış, ihlaslı kardeşlerimi kastetmiyorum" diyordu.

Hizmet Hareketi mensupları, sevenleri, çalışanları da "paralel" olarak tanımlanmayı kabul etmiyorlar, yok yere bir suçlama, bir hakaret ve iftira olarak telakki edip itiraz ediyorlar. Ancak öte taraftan "paralel" yaftası ile yapılan hakaretlere, atılan iftiralara ve yalanlara karşı savunmaya geçiyorlar. Yani içinden çıkılması zor bir durum karşısında, zorla kendilerine yapıştırılan "paralel" etiketini zımnen ve kerhen ve belki de çoğu zaman farkında olmadan kabul etmiş görünüyorlar. Dikkat edilirse, sadece etiketten bahsediyorum. Cemaat adına konuşmak bana düşmez ancak gördüğüm kadarı ile lisan-ı haliyle: "Madem devlet gücüyle, hükümetin güçlü tutkalıyla üzerime yapıştırdığın bu etiketi sökemiyorum, madem bütün insani ve ahlaki değerleri hiçe sayarak beni illaki böyle tanımlıyor ve elindeki tüm imkânlarla beni topluma öyle tanıtıyorsun, ben de dünya âleme "paralel" olmadığımı ilan ederek, mecburen "paralel" yaftası ile gelen saldırılara reaksiyon gösteriyorum diyor.

Sosyolojik açıdan bu "paralel" safsataya ve ahlaksızlığa baktığımızda da son derece fıtri/doğal olmayan bir durum ile karşı karşıya olduğumuzu görüyoruz. Fıtri/doğal olmayan toplumun bir kısmının bu süreçteki tepkisizliği ya da diğer bir kısmının kraldan daha fazla kralcı olup krala cesaret vermesi anlamında negatif tepki vermesidir. Hakperest ve kadirşinas olan diğer bir kısmının da tepkisini koymasına rağmen iletişim ve haberleşme kanallarının kısmen tıkalı olması nedeniyle sesinin duyulmaması gibi bir çıkmaz ile karşı karşıyayız.

Daha düne kadar resmi ve özel kurumlar içinde en güvenilir kurumlar olarak gördükleri Hizmet'in eğitim kurumlarına çocuklarını teslim edenlerin iftira ve yalan seline kapılıp eğitim gönüllülerine karşı tavır almalarını, onları rencide edici sözler söylemelerini, devlet imkânları ve havuz medyası kullanılarak oluşturulan olumsuz algı ve dezenformasyon bombardımanı ile bir nebze izah edebilsek de, şimdilik içinden çıkılması zor bu durum toplumsal bir fenomen olarak duruyor karşımızda. Devletin içinde "paralel" bir yapılanma varsa da, Erdoğan'ın dediği gibi Hizmet Hareketi değil, kendisinin de çok iyi bildiği başka derin bir "paralel"dir. Sonuç olarak, emin olduğum şudur ki: "Paralel" bir başka Türkiye yoktur, bu yüzden her şeyi paralele bağlayıp şahsi istikbalimiz ve küçük çıkarlarımız için ülkemize zarar vermeyelim, kısmi de olsa ülkemizi kaybetmeyelim.

Kaynak: http://www.zaman.com.tr/yorum_paralel-derken-_2242862.html

Pin It
  • tarihinde hazırlandı.
Telif Hakkı © 2024 Fethullah Gülen Web Sitesi. Blue Dome Press. Bu sitedeki materyallerin her hakkı mahfuzdur.
fgulen.com, Fethullah Gülen Hocaefendi'nin resmî sitesidir.