MGK'nın 'Gülen kararı' ne anlama gelir?

Bugünü daha iyi anlamamız için önce kısa bir hatırlatma yapmakta fayda var. (Detaylı bilgi ve örnekler Bi Ermeni Var; Hrant Dink Operasyonunun Şifreleri isimli kitabımda mevcut.)

Son dönemdeki demokratikleşme hamleleriyle göreceli olarak etkisi azalsa da MGK hâlâ önemli bir kurum. 12 Eylül darbecilerinin hazırladığı yasaya göre MGK Genel Sekreterliği, (2945 Sayılı Yasa) hükümete tavsiye ettiği konuları 'takip ve kontrol etme, yönlendirme, koordine ve denetleme' yetkisine sahip.

Yani, 'tüm bakanlıklar, kamu kurum ve kuruluşları ile özel hukuk tüzel kişilikleri' MGK Genel Sekreterliği'ne 'gerekli olan açık ve her derecede gizli bilgiyi, belgeyi sürekli ve istenildiği takdirde' vermek zorunda.

Sekreterliğin ayrı bir bütçesi olduğu için 'gölge hükümet' olarak da tanımlanabilir.

Uygulamalar da bu tanımı doğrular türden.

MGK'da belirlenen bir 'tehdit' ve 'hükümete tavsiyeler' ile ilgili neler yapıldığını bir örnekle açmakta fayda var. 12 Mart 2003 tarihinde MGK Genel Sekreterliği'nden Org. Tuncer Kılıç imzasıyla Başbakanlığa 'gizli' bir belge gitti.

'Misyonerlik Faaliyetleri' başlıklı yazıda 'ülke güvenliğini tehdit eder hale gelen misyonerlik faaliyetlerine karşı alınacak tedbirler' ek halinde sunulmuş.

Söz konusu bildirimin bir benzeri 8 ay sonra bu kez de Org. Şükrü Sarıışık imzası ile 40 sayfalık bir endoktrinasyon belgesi halinde Kara, Deniz, Hava, Jandarma komutanlıkları ile İçişleri, Diyanet ve Genelkurmay'a yollandı.

Milli Eğitim'den RTÜK'e kadar gönderilen bu tip bildirimlerde izlenecek yol haritaları anlatılıyor. Devamında sistem şu şekilde işliyor:

Cumhurbaşkanı ve hükümet üyelerinin katıldığı son toplantı öncesinde ise istihbarat birimlerinin elindeki bilgilerin masaya yatırıldığı ön toplantılar yapılır. Genel sekreterliğin bu çalışmaları daha sonra MGK'da devlet politikası haline getiriliyor. Tekrar örnek talimatlara bakalım.

Türkiye'nin 2004 ve 2005'te hararetle tartıştığı misyonerlik ve ulusalcı tepkimenin temeli bu toplantılara kadar uzuyor. Hatırlanacağı gibi söz konusu tarihlerde Türkiye'nin gündemi misyonerlerin oluşturduğu tehdit ve yabancılara satılan topraklardı.

AB yolunda adımlar atan hükümete karşı Kuvayi Milliye dernekleri kuruluyordu.

Sonrasında neler yaşandığı herkesin malumu.

Sokak gösterileri, meydanlarda İncil dağıtan, ekran ekran dolaşan istihbarat elemanları gördük.

Hrant Dink medyadaki yayınlardan etkilenen (!) bir çocuk tarafından öldürüldü. Malatya'da misyonerler yine çocuk yaştaki 3 kişi tarafından hunharca katledildi.

Engellenmese başka trajik cinayetler olacaktı. Türkiye'nin muhtelif yerlerinde gösteriler, saldırılar ve eylemler yapıldı. Bu noktadan geriye dönüp baktığımızda senaryonun şu şekilde oluşturulduğunu net olarak görüyoruz: MGK birilerini tehdit olarak kabul edip planlar yapıyor, devletin kurumları istihbarat üretiyor, daha sonra da uygulama safhasına geçiliyor. İlginç olan ise her defasında aynı yöntemin tekrar etmesi.

Uygulamalar o belgeleri tekzip etmeli

Başka birçok olayda da husumetler ve büyük projeler hep MGK eliyle üretildi.

Mesela Sedat Peker mahkemede Kürt işadamlarına yönelik cinayetlerin arkasında MGK'nın bulunduğunu anlatmıştı. Bu detayları Taraf'ın manşetlerinin daha iyi anlaşılabilmesi için anlattım.

Kamuoyuna 'Ülke genelindeki güvenlik ve asayiş durumunun değerlendirilmesi yapılmış, Irak'a ilişkin gelişmeler ayrıntılı biçimde gözden geçirilmiştir' diye açıklama yapılan 25 Ağustos 2004 tarihli MGK toplantısında meğerse 'Gülen'i bitirme kararı' alınmış.

Taraf'ın haberinde Başbakan Erdoğan başta olmak üzere MGK üyelerinin imzaları da yer alıyor.

Hükümet kaynakları 'belge doğru ama uygulamadık' dedi. Açıkçası AK Parti iktidarının böyle bir planı uygulamaya koyduğuna ihtimal vermiyorum.

Ancak az önce anlattığım sistem ve yaygın uygulamalar gösteriyor ki MGK bir karar aldığı zaman devletin değişik kurumları ona uygun hareket planları geliştirir. O açıdan söz konusu tavsiye kararından sonra 'hükümetin bilgisi dışında hazırlanmış eylem planları, fişlemeler, çalışmalar olmuş mudur? MİT bu konuda neler yapmıştır' soruları kritik hale geliyor.

Üstelik Balyoz ve Ergenekon sürecinde çok fazla fişleme gördükten sonra insan ister istemez düşünüyor; hükümetin bilgisi dışında bu eylem planı bir yerlerde uygulamaya konmuş olabilir mi?

Şahsen dershane kararını da 2004 MGK'sına bağlamayı doğru bulmam. Ama günlerdir cevabını aradığım ve hâlâ bulamadığım bir soru var:

Cumhurbaşkanı Gül, AK Parti'nin tüm yetkili kurulları, bakanları, milletvekilleri, eğitimciler, işadamları, öğrenciler hep bir ağızdan 'Dershaneleri kapatmayın, kaos çıkar' demesine rağmen izah edilemeyen bir motivasyonla 'Dershaneler kapanacak, dönüş yok' deniyor. Peki bu kararlılığının makul, mantıklı ve geçerli bir izahı var mı? Veya keşke o imzayı atmasaydınız ama velev ki attınız, 'Cemaati bitirme operasyonu' olarak algılanan, tasfiyeler, kamu gücüyle baskı kurmalar ve dershanelerin kapatılması projelerinden vazgeçin ki geniş kitleler ortaya çıkan belgelerin 'yok hükmünde' olduğuna inansın.

O belgeleri tekzip etmek hâlâ mümkün!

Pin It
  • tarihinde hazırlandı.
Telif Hakkı © 2025 Fethullah Gülen Web Sitesi. Blue Dome Press. Bu sitedeki materyallerin her hakkı mahfuzdur.
fgulen.com, Fethullah Gülen Hocaefendi'nin resmî sitesidir.