Tansu Çiller Arayışta...
Sabahın köründe arayan bir gazete yöneticisinin ilk cümlesi, "Biliyordun da bana söylemediysen çok ayıp ettin" oldu. Kasdettiği, Sabah'ta manşet olan, "Çiller Fethullah Hoca'yla görüştü" haberiydi. Yönetici dostumun konuyla yakından ilgilendiğini biliyordum, bir ara, Başbakan Tansu Çiller'in ağzından, "Cemaat liderleri benimle görüşmüyor" yakınmasını sütununda dile getiren de oydu... Ancak ne çare, o görüşmeden, ben de tam anlamıyla haberdar değildim...
Sabah, 'geçen Perşembe' diyor, ama görüşme, öğrendiğime göre, bir önceki hafta Çarşamba günü gerçekleşmiş... Talep, Başbakan Çiller'in kendinden gelmiş... Arzunun sebebi de, DYP'nin Meclis'ten geçirmeye çalıştığı Terörle Mücadele Yasası konusunda, Tansu Çiller'in zihninde oluşan tereddütler... Hükümet başkanının, böylesine hassas ve geniş kitleleri ilgilendiren bir konuda tereddüt izhar etmesi ve aydınlanmak için konuya âşina kişilere başvurması sevinilecek bir gelişme...
Terörle Mücadele Yasası, aslında 1991 yılında, Yıldırım Akbulut'un başbakanlığı döneminde çıktı. Yasaya eklenen bir maddeyle TCK 141, 142, 163 mevzuattan çıkartılıyor, buna karşılık bugün de tartışma konusu olan bir çok nokta yasaya ekleniyordu. 'Anti-lâik terör' kavramı da, vakıf, dernek ve sendikaların faaliyetlerinin sona erdirilebilmesi de, o zaman, o yasayla mümkün hale getirildi. Biz, yapılan yanlışlığı bugün ne kadar güçlü bir sesle dile getiriyor isek, o günlerde de bağırıp çağırmış, ama sesimizi duyuramamıştık... Herhalde, az satıyor olmanın bir cilvesiydi bu...
Başbakan Çiller, yakınlarından methini işittiği Fethullah Gülen Hocaefendi ile görüşmek için epey çaba sarfetti. Telefonla, aracı kullanarak, dileğini birkaç defa iletti; istediği, geniş bir zaman içinde, bu yasa vesilesiyle yapmak istediklerini kendisine aktarmaktı. Başbakan, çevresindeki inançlı kişilere, "Biz 163'ü geri getirmiyoruz" deyip duruyordu zaten... Niyetlerini bir de Hocaefendi'ye tasdik ettirmek istemiş olmalı... Anladığım kadarıyla, tam tersi gerçekleştirmiş ve üç saatten fazla süren görüşme sırasında, Başbakan Çiller yapmaya çalıştıklarının yanlışlığını en sonunda kavramış...
Tansu Hanım'ın yetişme tarzı farklı; hayatının büyük bölümü yurtdışında, Türkiye'deyken de Boğaziçi'nde geçmiş, halkla, Anadolu'yla ilk teması 1,5 yıl önce başbakanlık koltuğuna oturmasından sonra olmuş bir insanın, dindar insanlar kimlerdir, ne yapmak istiyorlar, vakıflar hangi tür faaliyetlerde bulunur gibi konuları bilmesi mümkün değil... Yakınında bulunan Nevzat Ercan, İhsan Saraçlar, hatta Yıldırım Aktuna onu bilgilendiriyorlar tabii, ama Amerikan eğitiminden geçmiş bir insan olduğu için, Tansu Çiller, 'birebir temas' uygulamasını tercih ediyor...
Fethullah Gülen Hocaefendi nâzik bir insan, böyle bir görüşme talebini ilk aldığında,bu nezaketi sebebiyle epey üzülmüş... Konu önemli, talepte bulunan bir başbakan, ancak kendisi yanlış yönlere çekilebileceğini düşünerek, mümkün olduğunca siyasilerle görüşmekten kaçınıyor... Görüşmenin gerçekleşebilmesi için epey ısrar edilmesi gerekmiş... Yakınları böyle anlattı...
Sabah'ın haberine göre, Başbakan Çiller, Meclis'ten geçirmeye çalıştıkları yasaya karşı açılan kampanyadan yakınmış... DYP ve SHP yöneticileri, 'kampanya' adını taktıkları hareketlilikten epey şikâyetçiler; Zaman'da haberler, yorumlar yayınlanıyor, millet parasını ödeyerek niyeti kınayıcı ilân ve reklâmlar veriyor, ayrıca tasarının yasalaşması için çaba gösterdiği bilinen milletvekillerine mektup, faks ve telefon yağıyor, heyetler akın akın Ankara'ya taşınıyor... Çok sayıda siyasi, bana, "Yahu ne oluyoruz" diye sorma ihtiyacını duydu.
Oysa, olan-bitenin, bizimle, bir gazeteyle, bir cemaatle ilgisi yok; hak ve özgürlüklerin daraltılmasına, ülkenin her kesiminden, her cemaatten insan tepki gösterdi, sadece Zaman değil öteki sağduyulu gazeteler de çalışmaların önünü kesmek için yoğun yayınlar yaptı... Belki bizler biraz daha önce çıkmış olabiliriz; ne de olsa, Zaman, bugün 400 bine vuran bir satışa sahip...
On gün önce gerçekleşen bir görüşmenin haberi Sabah'a nasıl ulaştı? Bu sorunun cevabı çok basit: Başbakanlık'tan... Artık Tansu Çiller'in onayı ile mi, yoksa bir gevezelik sonucu mu bilemem, ama kendisine epey yakın bir bürokrat, görüşmeyi bazı gazetecilere duyurdu... Sabah'ın çıkaracağı ve adı "Yeni Yüzyıl" olarak konan gazetede çalışan tecrübeli gazeteci Metin Işık'ın elde ettiği haber, geciktirilmeden Sabah'ta kullanıldı.
Bu tür doğrudan görüşmeler her bakımdan yararlı. Çıkartılmak istenen yasa, ülkenin çok geniş bir kesimini yakından ilgilendiriyor. Hayatında teröre bulaşmamış, terörü her zaman kınamış insanlar, 'terörist' sıfatıyla mahkum edilmek isteniyor, yaptıkları hayırlı hizmetlere takoz konuluyor... Birileri, dindar, din adamı, cemaat lideri gibi sıfatlar taşıyan insanları, bilip tanımayanlara başka türlü tanıtmayı iyi beceriyorlar...
Bütün siyasi parti liderleri, siyasete soyunmayı düşünenler, inançlı kesimin itimat edip sevdiği insanlara saygı duymaya, onlarla görüşüp fikirlerini almaya çaba gösteriyorlar artık... Tansu Çiller'in Fethullah Hoca ile görüşmesi, devletin de, inançlı kesimle arasındaki buzları kırma arayışının bir göstergesi bence...
Önümüzdeki günlerde, her gazetede değerlendirilebilecek daha çok ve çeşitli ilginç haberler duyacağız... Gazete yöneticisi dostumun üzülmesine gerek yok...
- tarihinde hazırlandı.