Madalya

Yasaklar câzip olur derler ya, bu sözün gerçekliğini kamuoyu yoklaması merakımla bugünlerde yaşıyorum. Aynen hâmile kadının aşermesi gibi bir şey bu; içinizdeki iştahı 'öldür Allah' önleyemiyorsunuz. Ulaşabildiğim kaynaklardan topladıklarım yetmiyormuş gibi bendekileri başkalarıyla değiş-tokuş yaptığım bile oluyor.

Geçen gün, deprem konusunun tartışıldığı bir mecliste oturur konuşulanları dinlerken ilginç olaylardan haberdar oldum. Duyduklarım, ülkemizdeki yanlış uygulamalardan kimsenin kurtulamadığına işaret ediyordu.

Radikal'de yazan Murat Belge Helsinki Yurttaşlar Meclisi adlı uluslararası kuruluşun Türkiye'deki başkanıdır. Deprem olunca, pek çok gönüllü kuruluş gibi onlar da, "Ne yapabiliriz?" diye düşünmüş, dışta ve içte toplayacakları bağışlarla işe başlamak istemişler... "Yanlış bir iş yapmayalım diye başbakanlık kriz merkezinden izin istedik" dedi Murat Belge. Hiç ses çıkmamış kriz merkezinden... Bir ay sonra çıkagelen bir görevli, "Siz bağış topluyormuşsunuz" diye girmiş söze ve derneğin bütün mâlî ilişkilerini incelemeye almış... "Depremde ne yapabiliriz?" diye yola koyulan bir kuruluşu böyle düşündüğüne pişman ettirmekle meşgulmüş o görevli hâlâ.

İstanbul Üniversitesinin eski rektörü Prof. Bülent Berkarda 100'ün üzerindeki dernek ve vakıftan oluşan Sivil Toplum Örgütleri Birliğinin dönem başkanı. Bir ara, Fethullah Hoca ve onun yönlendirmesiyle kurulan okulları hedef alan örgüt bu. Depremle ilgilenmeye başlayınca onların kapısına da görevliler dayanmış, valilikten saygısızca mektuplar almışlar... Birliğin önemli isimlerinden Prof. Türkan Saylan da, deprem konusundaki çalışmaları yüzünden, bir geceyi nezarette geçirmişti...

Helsinki Yurttaşlar Meclisi muhalif bir kuruluş, Sivil Toplum Örgütleri Birliği ise 28 Şubat'a destek veren devletle iç içe bir yapı; ama görüyorsunuz, devletin bazı organları açısından iki kuruluş arasında bir fark yok; ikisini de tâcize lâyık görüyor o görevliler...

Geçenlerde deprem konusuyla ilgilenen büyük bir kuruluşun başındaki kişi, bir gözlemini aktarmıştı bana. Yardım malzemelerini teslim almaya gittiğinde feryadını kimselere duyuramayan bir 'Alamancı' ile karşılaşmış havaalanında. Türkiye'den Almanya'ya maişetini kazanmaya giden ve çalıştığı sürece 300 bin marktan fazla tasarrufta bulunan işçi, depremi duyar duymaz, bankadaki bütün parasını çekip satın aldığı en son sistem çadırlarla İstanbul'a inmiş. Atatürk havalimanında çadırlarına el koymuşlar adamın. İşadamı dostumuzun, "Feryat ediyordu" dediği kişi o. Aynı işadamı, kendi malzemeleriyle birlikte bölgeye gönderilen işçinin çadırlarının âkıbetini de görmüş; "O muhteşem çadırlarla Adapazarı'ndaki Rotary Çadırkent kuruldu" dedi bana...

İşe bakın siz. Rotary Kulüp kendi üyelerinden veya yurtdışında bağlantılı oldukları öteki kulüplerden toplayacağı paralarla kaç tane çadırkent oluşturabilirdi; ama adını taşıyan çadırların fedakâr bir işçiden gasp edilmesine ses çıkarmamışlar... Geçen akşam, Siyaset Meydanı programına çıkan bir kişi, "Ben Rotary Çadırkent'te kalıyorum" dedi; pek memnun kaldığı o güzelim çadırı Almanya'daki bir işçimize borçlu olduğunu biliyor mu acaba?

Çadırlar konusundaki tek vukuat Dr. Kemal Demir'in Kızılay'dan istifası oldu. Kamuoyu baskısının bile başını yiyemediği Kemal Bey'in işini Arena programı bitirdi. Kendisi ayrıldı, ama Kızılay'ı bir başka 'dul kadının çocuğu'na bıraktığı için gönlü herhalde rahattır. Kızılay'ın yeni başkanı, Hacettepe Üniversitesi rektörlüğünden ileri yaşı sebebiyle ayrılmak zorunda kalan Prof. Yüksel Bozer...

Türk masonluğu hakkındaki en yansız kaynak sayılan İlhami Soysal'ın "Dünyada ve Türkiye'de Masonluk ve Masonlar" kitabından öğrendiğimize göre, Kızılay, kuruluşundan bugüne, başkanları ve yöneticilerinin çoğunluğu masonlardan oluşan bir örgütümüz. Aynı kaynak, 1979 yılından beri Kızılay'a başkanlık yapan Dr. Kemal Demir'in mason olduğunu özellikle kaydediyor. Kemal Demir'in istifa kararını açıkladığı Renda Köşkü'nün (Kızılay'a o köşkü bağışlayan Abdülhalik Renda da masondu) bahçesinde büstü olan kuruculardan Prof. Besim Ömer Paşa da masondu; tıpkı Prof. Recai Ergüder ve Prof. Saim Bostancı gibi asker kökenli tabip eski başkanlar gibi...

Benim anlayamadığım, Kemal Demir'in, kendisiyle yapılmış bir mülâkatta mason olduğunu neden inkâr ettiği... Nuriye Akman, Sabah'taki görüşmede, o sıralarda henüz 'Kızılay başkanı' sıfatını taşıyan muhatabına, "Ara sıra gazetelerde mason olduğunuza dair haberler çıkıyor; masonluğun ruhunuzun hangi ihtiyacını karşıladığını sorabilir miyim?" diye sorunca, Kemal Demir, "Ben mason değilim; aynı haberler 80'li yıllarda da çıktı, cevap dahi verme gereğini duymadım" deyiveriyor...

"1980'li yıllarda da çıktı" cümlesiyle İlhami Soysal'ın ilk baskısı 1978 tarihini taşıyan kitabını kast ediyor olmalı. Gerçekten de çok kez basılan kitabın her baskısında, hem de birkaç yerde, adı 'mason' olarak geçmesine rağmen, Kemal Demir, inkâr yoluna başvurmamıştı. "Bana müracaatla 'mason ol' diyen olmamıştır" da demiş Nuriye Akman'a...

Benim bildiğim, bir mason başka bir kişinin mason olduğunu açıklayamaz, ama kendisinin mason olduğunu da inkâr etmez. Tek istisna, önümüzdeki günlerde Kemal Demir'e 'üstün hizmet madalyası' verecek olan bir devlet büyüğümüzdür. Ona, "Dul kadının çocuğuna yardım" faslından böyle bir kolaylık sağlanmış (Kulis, "Koruma zırhı", 2 Eylül 1999), ancak masonlar, bunun ceremesini, ikiye bölünerek çekmişlerdi.

O büyüğümüzün Kemal Demir'e takacağı madalya bu bakımdan da mânidar.

Pin It
  • tarihinde hazırlandı.
Telif Hakkı © 2025 Fethullah Gülen Web Sitesi. Blue Dome Press. Bu sitedeki materyallerin her hakkı mahfuzdur.
fgulen.com, Fethullah Gülen Hocaefendi'nin resmî sitesidir.