Mananın Adı Türkçe…

Yedinci Türkçe Olimpiyatları'ndaydım önceki gece… Aslında bu gecenin üzerine birkaç yazı yazabilirim ama o kadar çok soru ve onca güzelliği bir anda yaşamının tedirginliğini de hissediyorum açıkça…

Herkesin farklı bir şeyler söylediği bu okulların ne müfredatı ne de eğitim yöntemleri hakkında gerçekten bilgi sahibi değilim. Yazılan ve söylenenlerin de bende "kanaat oluşturacak" bir yönü yok. Söz konusu olan okul, eğitim ve çocuklar olunca işi tutup da sadece "siyasi" yönden ele almayı da kişisel olarak yeterli görmüyorum.

Türkçe olimpiyatları ile ilgili de "perde arkası" polemiklere girmeyeceğimi en azından "şimdilik" girmeyeceğimi özellikle belirtmeliyim.

Yurt dışındaki Türk Okulları'na karşı da olunabilir ama bana biri çıkıp Vietnam'lı çocuklara efe oyunu öğretmenin, Alman çocuğuna Türkçe şiir okutmanın "manasını" söylemeli… Söylemeli diyorum çünkü Türkiye'deki okullarda Türkçe ilgisizliğinin yarattığı boşluğa dolan saçma sapan bir tarzancanın dolduğunu sanırım kimse inkâr etmez. Yani en azından toplu taşıma araçlarına binen kimse inkâr etmez…

Türkiye'de "Türkçe" yani anayasaya göre "ana dil" inanılmaz sorunlar yaşıyor… Üstelik okuma ve tarih öğrenme merakımız da olması gereken oranlarda değil. Adeta 50 sözcükle düşünüp, 30 sözcükle konuşur hallerimiz var. İşyeri isimleri Türkçe olmadığı gibi bazı Türkçe sözcükler de İngilizceye uydurulmaya uğraşılıyor. Ne hükümetlerde ne de yerel yönetimlerde kahredici bir şekilde vurdumduymazlık hâkim. Ama bir bakıyoruz dünyanın 115 noktasında, üstelik en ücra ülkelerde açılan okullarda Türkçe "sevgi dili" olmuş. Halkapınar'daki etkinlikten önce öğrendim ki, öğle yemeğinde iki Rus çocuk aralarında Türkçe konuşuyorlarmış… Bunu nasıl "yok" sayabiliriz ki? Türkiye'de Amerikalısından Fransıza, Almana türlü ecnebi okullarına bu toprakların çocukları aralarında Türkçe dışı dil konuşmaya teşvik edilirken, ana dil önemsizleştirmeye uğraşılırken adeta çocukların hafızalarına darbeler indirilirken mesela Kongo'da, Litvanya'da hatta Çin'de, Vietnam'da, Almanya'da, Makedonya'da, Kosova'da çocuklar Türkçeyi öğrenip bunu en doğal "sevgi gösterisine" çeviriyor…

Konu sadece Türkçe… Başka şeyleri yazmıyorum, tartışmıyorum. Atatürk'ün "Türkçe hassasiyetinin" Türkiye'de yaşandığına kimse beni inandıramaz. Çünkü otobüsle, metroyla seyahat ediyorum. Bu okullara kızıp öfke duyacağımıza "nasıl yapıyorlar" diye inceleyip bunu öğrenmemiz gerekiyor.

Gece muhteşemdi her şeye rağmen… İçeride "sevgi" sözcükleri uçuşurken "protokolde" bazı muhteremlerin "selama karşı" duyarsızlığı dikkatimden kaçmadı. Aslında ben İzmir'in başka simalarını da görmeyi düşünmüştüm ama gelmediler. Bir ara Işılay Saygın'ı gördüm lakin görüşemedim. Görüşseydim çok önemli "bir bilgi" verecektim, olmadı. Ve Selim Gökdemir de oradaydı, Aydın Şengül de…

Neyse… Ben sadece okullara bakıyorum ve sadece Türkçeye… Türkçe dünyanın "sevgi dili" olur mu bilemem ama galiba biz önce "sevginin" ne olduğunu öğrenmeliyiz. Sevgi yaşam biçimi olursa gerçekten… Hem de çıkardan önemli bir duygu olursa…

Zaten "yeni bir dünya da" o vakit kurulur…

Gece onlarca yabancı çocuğun kendi kimlikleri kaybetmeden Türkçede buluşmalarının gecesiydi… Kimbilir belki de "mazi" bir gün "bu çocuklar" sayesinde "dirilir"… Ama sadece kendi ayakları üzerinde ve tıpkı "mazideki" gibi…

Pin It
  • tarihinde hazırlandı.
Telif Hakkı © 2025 Fethullah Gülen Web Sitesi. Blue Dome Press. Bu sitedeki materyallerin her hakkı mahfuzdur.
fgulen.com, Fethullah Gülen Hocaefendi'nin resmî sitesidir.