Babil Sokakları
Olay artık etik, kekik boyutunu aştı. Tragedya kalıplarında Türk işi bir komedi. Döktürdükçe dökülüyorlar. Döküldükçe bu ülkedeki bazı zihniyetlerin makyajsız yüzü ortaya çıkıyor. "Kamyon Konfüçyüsü"nün 'Ağzı olan konuşuyoo...' dediği gibi, eline kalem alan rapor yazıyor, tiraj almak isteyen manşet atıyor, sarma sarıyor, yufka açıyor. On numara bir komedi filmi var önümüzde. Buram buram 'sazan'lık ve 'ahmak'lık kokuyor.
Kararımı verdim. Ben de raporun raporunu yazacağım size. İster okursunuz, ister evladiyelik olarak büfenizin camına yapıştırırsınız. Ama lütfen rapora 'saygı'lı olunuz. Günün menüsü: Deprem. Aman da aman... Bi deprem bi deprem ki sormayın. 'Hınk, gık' gibi 'kastırmalar'la bile kıpardamıyo araba, 2. vitese takıp 'vurdurcaz' ama, paletli alet yahu, kıpırdamaz ki? Spot tüyler ürpertici. Hassas çevrelerin kuyruk sokumundan, ense köküne doğru dalgalar şeklinde korku hormonu salgılayıcı: 'İşte, Cumhuriyet rejimine karşı en sinsi örgütlenmenin gerçek yüzü. Türkiye'yi sarsacak Fethullah Hoca Raporu'nun tam metni...' Yalanınızı yesinler. Daha manşet spotunda yalan mı söylenir be kardeşim? Hani metin "tam"dı; neden Kitab-ı Mukaddes'ten alıntılar gibi; 'Sayfa 4, paragraf 6' türü kısaltmalara başvurdunuz? Neyse hadi başlayalım raporu okumaya. Koltuklara sıkı tutunun, acil çıkışlar 6 yerdedir, ikisi önde, ikisi ortada, ikisi plazada çekirge yuvasında. Bir '80 bin altın' geyiğidir gidiyor; ama başı sonu, ucu bucağı yok. Kaale almayalım. En komik bölümlerden biri 18. sayfa. Fethullah Gülen'in babasının 'Sahabe efendilerimize cinnet derecesinde sevgisi vardı.' (s18-p 4,5) sözlerini inandırıcılıktan uzak buluyor raportörlerimiz. Gerekçe ise dahiyane: 'Hani niye çocuklarına sahabe ismi koymadı?' Ne isim koymuş merhum, Orçun, Tarçın falan mı? Hayır; (Fatih Çekirge ve Saygı abilerimiz, ya da raporu yazan abilerimiz, ablalarımız, Mustafa Kemal isimli çocuklarınızın nüfus fotokopilerini yarın verin. Saygı abi yayınlasın; yoksa ben de bindircem ha!) Fethullah, Sıbgatullah, Mesih... Esas komedi Mesih isminin yorumunda. Dahi raportörler bu ismin Yahova Şahitleri'nin metinlerinde geçtiğini söylüyorlar. Kimdi ya hu bu Mesih. Bir yerlerden hatırlayacağız; ama... Meryem validemiz ile ilgisi var mıydı? Raportörler Gülen'in merhum babasının Alvar Köyü'nden ayrılış sebebine dair bir veri olmamasını da kuşkulu buluyorlar. 'Bu son derece ciddi ve açıklama gerektiren bir konudur.' diyorlar.
Sıkı durun, bu süper beyinlerimize göre 'Bir imam görev yaptığı bölgeden şu sebeplerden dolayı ayrılabilir:
1. İmamlığa ehliyeti olmamasından (Sürücü kursu var mıydı o zamanlar?)
2. Ahlaki yönden bozuk olmasından.
3. Mevcut rejime muhalefetinden.
4. Bulunduğu beldede huzursuzluğa sebep olmasından.
5. O kisve altında başka bir dini ya da sapık bir cereyanı empoze etmeye çalışmasından...' (s 20-p 2,4) Bizim semtten tayini çıkan imam hakkında bile şüpheler oluşmaya başladı bende. Acaba sapık bir cereyandan mı gitti!!!
Peki şöyle bir kontra soru sorsam, ne cevap alabilirim: Bir gazeteci Sabah grubundan Star'a ancak şu sebeplerden geçebilir mi?
1. Gazeteciliğe ehliyeti yoktur. (Çünkü direksiyonu kuvvetli değildir.)
2. Ahlaki yönden bozuk olmasından.
3. Tetikçilik yapmak istemesinden.
4. Geçmişini özlemesinden.
5. Din ile sorunu olmasından.
Hiçbir şıkkı yoktur. Saygı abi affeder mi? Aşk mı bu derin gazetecilik. Yok öyle! Bu raportör uzmanlarımıza göre, 'Yahu kardeşim, buranın havası suyu sarmadı beni.' deyip o beldeyi terk etme hakkın yok. İlla bir kabahat işleyeceksin. Seç hangisini seçersen... Soy ağacı kısmına da feci takmış raportörlerimiz. Ailesinin S. Eyyubi'ye ve Hz. Ali'ye dayanmasına inanamıyorlar. Bit yeniği girişiminde bulunurken, bir de malumatfüruşlar ki sormayın: 'Hemen belirtelim ki, soy olarak Hasan ve Hüseyin'e dolayısıyla Peygamberimize dayanan kişilere 'Seyit', Hz. Ali'nin diğer eşlerinden olan çocuklarından olan çocuklara 'Şerif' denir...' (s 27-p 1,2) NH3 de bazdır, bilmeyen kazdır. Yahu insan en yakın mahalle camiine gidip, bir Mızraklı İlmihal edinse bu kadar komik olmaz. Hz. Hasan soyuna Şerif, Hz. Hüseyin soyuna Seyyid (seyit değil) deniyor. Ülkemizin karpuzla meşhur olan ili de Diyarbakır'dır. Sağolsunlar raportör abilerimiz, ablalarımız bir de isim bulmuşlar tarikate: 'Anlaşılacağı üzere Fethullah Gülen, Işık Tarikatı'nın kurucusu...' Bir de şiir bulmuşlar, lafı kuyruk sokumundan anlayarak; 'Arkadaşlar, arkadaşlar (ne var), Şevk mezhebi yoldur bize, diyerek tarikatın adını şevk (yani ışık) olarak açıklamıştır....' (s 36-p 2,3). Buna güleceğiz; ama Hüseyin Hilmi Efendi'nin ahı tutacak çarpılacak bu herifler, ben yazıyorum buraya!
Bunca senedir deriz, madem yiyeceksiniz bir nane, asgari bir alt yapı edinin. Bakınız şu cümleye: 'F. Gülen ilahi kelimatullaha sığınarak medrese, tekye ve kışlaya ne kadar özlem duyduğunu dile getirmektedir...' (s 60-p 2) 'Tekye'yi hadi 'tekke' diye anladık, 'İlahi' değil güzel abilerim 'İla-yı kelimetullah'. İnsan, cuma sabahları Ayşe Özgün'ü izlese bile bilir bunları! Devam edelim kaptırmışken... Raporun en art niyetli ve mide bulandırıcı kısmı ise şöyle: 'Son zamanlarda ordu, polis ve MİT teşkilatları arasına sızma faaliyetlerine ağırlık verdikleri bilinmektedir... Sızmalardan emniyet teşkilatının en çok istihbarat, bilgi işlem, personel birimleri hedef yapılmıştır...' (s 82-p 3,4). Esas şimdi siz hedef gösterdiniz. Bu birimlerde çalışan herkes otomatikman 'tarikatçı' yaftası yiyecek ve kimler hedefine ulaşmış olacaktır. Bu nasıl bir oyundur, maşalar, maskeler kalksın artık ortadan... Ve komedinin zirveye ulaştığı cümleler: 'F. Gülen'in kitaplarıyla birlikte büyüteç altına alındığında kendi niyet ve hislerini gizleme yönünde bile mantığını, aklını yeterince kullanmaktan aciz bir kişi olduğu görülmektedir...' (s 88-p 2-5) Elbette yasal dava açma hakkı Gülen'in avukatlarına aittir; ancak ortadaki tek rakamlı IQ'ların bile fark edeceği paradoksu görememeleri ilginç. Hem 'İşte, Cumhuriyet rejimine karşı en sinsi örgütlenmenin gerçek yüzü. Türkiye'yi sarsacak Fethullah Hoca Raporu' diyeceksin, hem de aklını mantığını kullanamadığını, aciz, gariban biri olduğunu ifade edeceksin. Perhizde misiniz ordaki beyler; bu lahana neyin nesi peki? Sevgili okurlar, bu cümlelere gülerken lütfen ağzınızı kullanınız. Gazeteyi gülmekle acımak arasında bir yerde durarak kapadık. Sonra Amin Maoluf'un bir kitabını açtık, giriş ithafında şu cümle yer alıyor: 'En aşağılık yol arkadaşlarıyla, geçtim Babil sokaklarından...' Okumaya devam edeceğiz raporu. Bizden ayrılmayın.
- tarihinde hazırlandı.