Şaşırtan Okullar
Almatı'dan Moskova'ya Geleceğin Devlet Adamları
Kısa bir istirahatten sonra Fethullah Hoca'nın Almatı'daki okuluna hareket ettik. Bu yolculuk sırasında Mehmet Arslan'dan, başka nerelerde okullar bulunduğunu sordum. Aldığım cevaptan hayrete düştüm. Liselerin ve üniversitelerin sayısının bu miktara ulaştığını bilmiyordum.
Nihayet okula ulaştık. Öğrenciler geleceğimizi önceden haber alıp, öğretmenleri ile birlikte bize bahçede bir karşılama töreni düzenlemişlerdi. Ellerimizi sıkıp, Türkçe "Hoş geldiniz" dediler. Sonra da Kazak ve Rus çocuklarından oluşan topluluk, bize İstiklâl Marşımızı söylediler. Tüylerimin diken diken olduğumu hissettim. Yurdumdan kilometrelerce uzakta, başka bir millete mensup çocuklar benim İstiklâl Marşımı, bana ve benim lisanımda okuyorlardı.
Tören bitince binadan içeriye girdik ve ikinci bir heyecan dalgası bedenimi sardı. Tam girişte kocaman bir Türk bayrağı, büyük Atatürk'ün fotoğrafı ve ulu önderin Gençliğe Hitabesi yer almıştı. Tabiî yanında Kazakistan bayrağı ve Nur Sultan Nazarbayev'in fotoğrafı ile birlikte. Okulda 3 dil öğretiliyordu. İngilizce, Kazakça ve Türkçe. Fizik, kimya, matematik gibi dersler İngilizce veriliyordu. Yani öğretim Ankara Koleji gibiydi. Sonra konuştuğum Kazaklar, çocuklarını bu okulda okutabilmek için, bakanlarla falan torpil aradıklarını itiraf ettiler. Herkes çocuğunun bu okulda okumasını arzu ediyordu. Ama bu okullarda torpil işlemi yoktu.
Gerçekten gerici mi yetiştiriliyordu? Din dersi yoktu. Burada çocuklara verilen ananevî Türk terbiyesi idi. Bugün ülkemizde yok olmaya yüz tutmuş, büyüğe saygı, küçüğe sevgi, hoşgörü, sabır, iyilik, doğruluk, müfredatta bulunan dersler dışında yatılı okuyan bu talebelere belletmenler kanalıyla aşılanıyordu.
Kazakistan bağımsızlığına kavuşunca yabancı ülkeler mal bulmuş mağribi gibi buraya akmışlardı. Koreliler bakır madenlerinde, Amerikalılar petrol kuyularında, Almanlar bankacılıkta egemenlik kurmuşlardı. Oysa en önemli kaynağa Fethullah Hoca sahip çıkmıştı: insana. Bakır bir gün biterdi ama, insan en değerli yatırım unsuru idi. Aslında Türk devletinin yapması gerekeni, bir şahıs başarmıştı. Kendisini alkışlamak, kutlamak, omuzlarda taşımak gerekirken biz tipik Türkler olarak, çamur imal etmek ve bunu atmakla meşguldük.
Türkiye Sevgisiyle Büyüyorlar
Bu okullarda eğitilen, Kazakistan'ın bu en zeki ve akıllı öğrencileri, yıllar sonra bu ülkenin idarecileri olacaklardı. O zaman, ana dili gibi öğrendikleri Türkçe ve pırıl pırıl eğitmenlerinden aldıkları Türkiye sevgisi devreye girecek ve hiçbir şey Türkiye'nin önüne geçemeyecekti.
Kazak-Türk liseleri,1992 yılında önce 4 yerde açılmıştı. Şu anda sayıları 29'u bulmuştu. Bir de Süleyman Demirel adını taşıyan üniversite mevcuttu. Bu okullarda okuyabilmek için her yıl 15 bin öğrenci başvuruyordu ama, 1.000 kişi alınıyordu. Bugün Kazakistan'da en çok talep edilen okullar, bizim bu okullarımızdı. Ayrıca burslu olarak Türkiye'den gelip Kazakistan'da okuyan 616 Türk öğrenci de eğitim görüyordu. Verilen olağanüstü eğitim sonucunda 5. Dünya Biyoloji Olimpiyatları'nda 3 gümüş, 1 bronz; 6. Dünya Biyoloji Olimpiyatları'nda 2 bronz; 7. Dünya Biyoloji Olimpiyatları'nda ise 2 altın 1 bronz madalyanın sahibi olmuşlardı. Ayrıca Türkiye'nin 3 yıldan beri düzenlediği Uluslararası Avrasya Bilim Olimpiyatları'nda toplam 4 altın, 4 gümüş, 2 bronz madalya ve 23 ülkenin katıldığı Uluslararası Matematik Olimpiyatları'nda 2 altın, 1 gümüş ve bronz madalya bu okulumuzun olmuştu.
İtiraf etmek gerekir ki, bu okulların açılmasında Kazakistan devlet yöneticilerinin inanılmaz desteği olmuştu. Ayrıca Türkiye Devleti yetkilileri de yardımlarını esirgememişlerdi. Ama katkıların en büyüğü, Türkiye'nin Kazakistan Büyükelçisi Kurtuluş Taşkent'ten gelmişti. Gerçekten büyükelçi, hem çok başarılı bir şekilde ülkemizi temsil etmiş, çalışkanlığı ile temayüz etmiş, Türk işadamlarının problemlerinin hallinde baş rolü oynamış hem de bu okulların oluşmasında ve gelişmesinde elinden geleni ardına koymamıştı.
- tarihinde hazırlandı.