Büyük Düşünmek
Türkiye'nin en büyük sıkıntısı, dar ufuklu olmaktan geçmektedir. Devamlı olarak, günlük düşünülmektedir. Bugünü atlatmak, marifet ve başarı sanılmaktadır. Gelecek, 10 yılın, 25 yılın, 50 yılın hesabı yapılmaktadır. Megatrend araştırma, fütüroloji, strateji tespiti gibi kavramlar gündeme gelmemektedir.
Genel başkanlar, devamlı olarak işin kolayına kaçmaktadırlar. Sen-ben kavgasını, dedikodulara dayalı politika tespitini, tercih etmektedirler. Konuşmalarında, projelere, gelecekle ilgili konulara, iddealere yer vermemekte, bu halleri ile halka moral aşılaması da yapamamaktadırlar.
Okuma, araştırma alışkanlığımız; proje üretim ve danışma birimi kullanma adaletimiz; uzun vadeli planlar uygulama özelliğimiz; yoktur.
Mevcut gücümüzü, harika potansiyelimizi, gündeme getirmiyoruz. Lider değil, tabi rollerine mahkum oluyoruz. İç ve dış politikada bağımsız tavırlar sergilemiyoruz.
Halbuki, biz daima liderlik etmiş bir milletin mensuplarıyız. Bu hasletler genlerimizde bulunmaktadır. Yeter ki, kullanmasını bilelim. Kendimize güvenelim. Büyük düşünelim. Cesur olalım.
Bakınız, Atatürk, 20 Kasım 1921'deki, konuşmasında neler söylemiş:
"Bugün, Sovyetler Birliği, dostumuzdur, komşumuzdur, müttefikimizdir. Bu dostluğa ihtiyacımız vardır. Fakat, yarın ne olacağını kimse bugünden kestiremez. Bugün, elinde sımsıkı tuttuğu milletler avuçlarından kaçabilir. Dünya yeni bir dengeye ulaşabilir. İşte, o zaman, Türkiye ne yapacağını bilmelidir.
Bizim, bu dostumuzun idaresinde, dini bir, inancı bir, özü bir, kardeşlerimiz vardır. Onlara sahip çıkmaya hazır olmalıyız. Hazır olmak, yalnız o günü susup beklemek değildir. Hazırlanmak lazımdır.
Dil bir köprüdür, tarih bir köprüdür. Köklerimize inmeli ve olayların böldüğü tarihimiz içinde bütünleşmeliyiz. Onların (dış Türkler'in) bize yaklaşmasını beklemeyiz. Bizim onlara yaklaşmamız gerekir..."
Nitekim bu tahmin gerçeklemiştir. Hazır olunması gereken tablo doğmuştur. Türkiye için, çok önemli bir fırsat zuhur etmiştir.
Gerçi, Atatürk, bu tablonun doğmasını beklemeden de aktif davranmıştır. Pakistan'dan, Afganistan'a, Lilya'dan Tunus'a kadar, birçok ülke ve yakın ilişkiler sağlamıştır. Öğretmenler yollamıştır. Öğrencileri davet etmiştir. Ve günü gelmiş, bu öğrenciler ülkelerinin yöneticileri, komutanları olmuştur. Devamlı olarak, bize karşı minnetlerini ortaya koymuşlardır.
Peki, sonra ne olmuştur? Yıllarca pasif, içine kapanık bir politika izlenmiştir. Bir Rus korkusu ile, bir ABD güdümü ile hakaret edilmiştir.
Rahmetli Özal, bu konuda, klasik davranışların üzerine çıkabilmiş, nadir yöneticilerden biri olmuştur. Kendisine, bu konuda çıkan engelleri de yakından bilen birisi olarak, çektiği sıkıntıları saymakla bitiremeyiz.
Bugün, önümüzde bir şans vardır. Ve tek davranış tarzı söz konusudur. Atak olmak, dışa açılmak, kendimize güvenmek, liderliğe soyunmak. Üzerimize serpilen ölü toprağını silkelemek, karamsarlık bulutlarını dağıtmak.
Biliyor muyuz ki, şu anda, sadece İzmirli hayırsever, sorumluluk sahibi işadamlarının destekleri ile, Kazakistan'da 30eğitim kurumumuz vardır. (Fatih Üniversitesi, 27 adet kız ve erkek koleji, 1 ilkokul, bir de yurt).
Bir öğrencinin yıllık maliyeti 900 dolardır. Bir kolejin aylık maliyeti de 15 ile 17 bin dolar arasında değişmektedir. (Geçen ay, Moskova'daki üniversite hayata geçirilecektir.) Ve bu destekle, şu anda 550 öğretmen, 5664 öğrenciyi eğitmektedir.
Aynı hayırsever, sorumluluğunu idrak eden ekip, dünyanın her tarafında (yaklaşık 40 ülkede) 4 üniversite ile 150'den fazla okulu finanse etmektedirler. (Geçen ay, Moskova'daki kolej açılmıştır. Yakında, İspanya'daki üniversite hayata geçirilecektir.)
Ben bu okulların bir kısmını ziyaret şansını elde ettim. Gerçekten tümü ile gurur duydum. Pırıl pırıl, modern donanımlı, okullara gıpta ettim. Ve bu ülkelerin tümünde (Arnavutluk(ta, Endonezya'da, velhasıl er yerde) tüm üst düzey yöneticilerin, "Acaba bizim evladımızın da burularda eğitim görmesine yardımcı olabilir misiniz?" tarzında taleplerle karşılaştım.
Bu harika hizmeti, bu başarılı uygulamayı, gerçekleştirenlere gerçekten minnettar olmamız gerekir.
Ancak, herkesin (kendi imkânları dahilinde) bu hizmete destek vermesi de şarttır. En ideal hayır işleme yolu, ülkeye en büyük desteği verme aracı budur. Sırada, açılması gereken yüzlerce okul (üniversitesi ve ilkokulları dahil) vardır.
Yükün ortaklaşa paylaşılması şarttır. Olay, sadece, Fethullah Gülen'in ve sevenlerinin olayı değildir. Ülkesini seven, büyük düşünen, lider Türkiye'yi özleyen, herkesin konusu olmalıdır.
Bol laf üreterek, Atatürk monopolcülüğü yapanlardan da, bu tür aktif davranışlar beklemek hakkımızdır.
Ülkemizde, (yukarıda zikredilen maliyetleri yüklenebilecek) mali durumu müsait çok kişi vardır. Ve ben, konuyu gündeme getirerek görevimi yapmaya çalışıyorum. 21. asra damgasını basması gereken, lider Türkiye yolu buradan geçmektedir. Zira, asra damgasını basması gereken, lider Türkiye yolu buradan geçmektedir.
- tarihinde hazırlandı.