Günümüz Hizmet Erlerinden Müjdeli Hikâyeler
Kırık Testi'yi yakînen tâkip edenler, geçen haftaki şu bölümü çok iyi hatırlayacaklar: "Diyelim ki; evinizin içi suyla doldu. Siz bunu olumsuz görebilirsiniz. Fakat bu, bir seyahate çıkacağınızı, muvakkaten o evden ayrı kalacağınızı ve neticede üzerinize bereket yağacağını ifade ediyor olabilir… Selin sebebiyet verdiği zâyiat kalıcı bir sarsıntıya yol açmaz; o muvakkat bir meşakkatin remzidir. Onun arkasından bolluk ve bereket gelecektir."
Evet, bir yerde su ve su baskını görmek, mânâ âleminde ve te'vîl-i ehâdîs ilminde "kısa bir yolculuğa" işârettir, deniyor. O yazı çıktıktan iki gün sonra, bendeniz kendimi rüyâda, Bangladeş'e gitmiş gördüm. Birtakım abilerimizle ziyâret ettiğim Bangladeş'i su basmış, orası sular seller altında kalmış… Neyse… O sabah, on küsur yıldır göremediğim, ilk ortaasya muhâcirlerinden ve ilâhiyât fakültesinden tanıdığım hizmet eri bir hocam aradı ve bizi bir gönül meclisine (Fethiye-Alanya) dâvet etti. Fethiye'nin civanmert esnafıyla, uhuvvet ve kardeşliği en üst seviyede temsil eden güzel hizmet insanlarıyla, her yönüyle mükemmel bir mekânı beraber soluklama ve birlikte dertleşme imkânı buldum. Dolayısıyla, inşallah, sanki Bangladeş'e gitmiş, oralardaki hizmet erlerini ziyâret etmiş gibi hissettim kendimi… Belki de mânâ âleminde bu tür ziyâretler, böyle sevâplara sebep oluyordur, kim bilir!
Günümüzün hizmet erlerinden birisinin annesi… Bir zaman çayını çorbasını bizim de içtiğimiz bu ablamız, önceleri şehirde oturur ve oradayken şu, gözümüzün nuru hizmetlere uzaktan yakından iştirâk etmeye çalışır, muhabbetlere gider gelirdi. Ancak sonraları, içinde vefât ettiği bu küçük beldeye taşınınca, bu gibi güzelliklerden biraz uzak kalmış, nihâyet orada daha ziyâde Kur'ân öğretme hizmetiyle belirginleşen güzel insanlara müdâvim olmuştu. Bundan beş-altı ay önce de, namazına niyâzına düşkünlüğüyle temâyüz eden bu güzel insan ablamız, bir gece âniden vefât etmişti. Vefâtından beş-on gün sonra, bir başka beldede yaşayan gelini, vefât eden bu kayınvâlidesini rüyâsında görür. Gelini, "anneciğim şimdi nasılsın!" der, kayınvâlidesinin durumunu merak edip sorar. "Kızım!" der, "Durumum, hamdolsun şimdi iyi. Beni, filân arkadaşlarla hizmetimden ve sohbetlerimden dolayı affettiler. Ancak burada, îmân ve Kur'ân hizmeti için koşturan arkadaşlarınızın makâmı, üç beş derece daha fazla ve onlar, bizden çok daha rahatlar." diye cevap verir.
Şüphesiz bu ve benzeri rüyâlar, insana aşk-u şevk veriyor. Binbir meşekkatle yapmaya çalıştığı güzel hizmetlerin önemine bir kez daha vurgu yapıyor. Rabbim, bu güzelliklerden hepimizi nasiptâr etsin. Öteden beri büyüklerimiz hep söylerler, bu öyle bir hizmettir ki, siz bunun kıymetini ötelere gidince, oradaki sürprizlerle karşılaşınca anlayacaksınız. Siz, nasıl bir bezmde olduğunuzu tam olarak idrak edemezsiniz. Ameller ortaya konduğu gün, ister istemez yapılan şu küçük büyük güzelliklerin mânâ âlemindeki azametini ancak idrâk edeceksiniz. Büyüklerimiz bunları defâetle ve ısrarla söylemişlerdir, söylemektedirler. El-hak ki, doğrudur.
Bir beldeye, öğretmen bir arkadaşımızın tâyini çıkıyor. Daha henüz oradaki hizmetleri ve müesseseleri tam kavrayamadan bir rüyâ görüyor. Rüyâda, gözbebeğimiz olan bir Zât'ı müşâhede ediyor. Ona şöyle buyuruyor: "Sizin orada yapılmakta olan üniversite öğrenci yurdunuzun inşaatı nasıl gidiyor!" Bu soru üzerine arkadaşımız, meseleye vâkıf olamadığını ihsas ettirince, bu muhterem Zât, o yurtla olan ilgisini, yardımını, inşaatı yakından tâkip ettiğini öğretmenimize bir şekilde bildiriyor. O da sabah kalkar kalkmaz, hemen gidip yetkililere soruyor ve inşaatın yerini ve durumunu öğrenmiş oluyor.
Günümüzün hizmet erlerinden Zeki Yağmur abimiz anlatmıştı. 2006'da Fildişi Sahilleri'ne ilk gidince, orada öncelikle okul binası arıyor. Ancak günlerce koşuşturmanın ardından hiçbir uygun yer bulamıyor. En sonunda Türkiye'ye döneceği sırada bir ilân gözüne ilişiyor ve hemen, verilen telefonu arıyor. Sonunda bir bayana ulaşıyor. Bu kadıncağız, Fildişi'li bir müslüman. Bir aralık Hicaz'a gitmiş. Orada Türklerle görüşmüş. "Türkiye'nin dünyanın her yerinde okulu var, Fildişi'nde yok mu!" diye soruyorlar kendisine. Kadıncağız anlatılanları dinleyince günlerce dua ediyor. Bu okullu Türkler de gelsinler, boş olan okulumu onlara vereyim, diye bekliyor. İşte Zeki bey, tam inkisâr içerisinde dönecekken bu kadıncağızın verdiği ilandan haberdâr oluyor. … ve yapılan görüşmeler sonunda, kadıncağızın, bir dönem Fransızlara verdiği bu büyük okul binası, Fildişi'ndeki ilk Türk okulu olarak kayıtlara geçiyor.
İki hafta önce Azerbaycan'dayız. Orada işi gücü, makam ve mevkisiyle temâyüz etmiş etkili bir zatın evine götürdüler bizi. Bu abimizin çocuğu, oradaki bir Türk Okulu'nda okuyor. Bu güzel insan, şu hizmetlere gönül vermiş bir işadamı. "Biz de neler yapabiliriz?"i düşünüyor, tüm bu eğitim faaliyetleri adına. Seviyeli ve meseleyi kavramış bir insan. Bizler, 15-16 kişiydik. Sağolsun, evine aldı, izzet-ü ikramda bulundu. Meğersem üç-beş gün önce, biz gelmeden bir rüyâ görmüş. Rüyasında 15-16 kişi ve en önde Fethullah Gülen Hocaefendi, bu abimizin evine ziyârete gelmişler. Tıpkı bize yaptığı gibi, rüyasında da ziyâretçilerine ilgi alâka göstermiş. Çok sevinmiş. "Ya ben de, bu rüyanın tabiri ne ola ki diye düşünüp duruyordum. Sizleri görünce, tam işte sayınız da bu kadar, sanki Muhterem Hocamızı ağırlamış gibi oldum. Rüyâmın tabiri de çıktı. Sizlerle benim evime, o mübârek zâtın kokusu, güzelliği ve bereketi geldi" diyerekten bizleri mahcup etti, veya sevindirdi.
Yakın zamanda, gerçekten adı gibi gönlü de yüce ve sâmî, samîmî olan bir abimiz, içinde bir kabz hâli var, canı sıkkın. Baskıcı havadan kurtulmak için bâzı mübârek zâtların türbelerine ziyâret planlıyor. Bu şekilde kendi ruh dünyasında bir açılım arıyor. Filanca mübârek zâtın türbesine doğru giderken, telefonu çalıyor. Arayan, bir arkadaşı. "Hocam" diyor, "şimdi Murat bey aradı, rüyâsında Allah Resûlü'nü (Aleyhisselâm) görmüş, iltifatta bulunmuş, en sonunda, hocanıza da selâm söyleyin, buyurmuş. Sizi arayıp durumu bildirmek istedim!" diyor. Murat bey de, bir Kırgızistan-Talas gezisinde gözü gönlü meâlîye açılmış, yeni bir civânmert hizmet eri. Onun sâfiyâne gönlüne, mânâ âleminde teşrif buyruluyor.
Yine yakın biz zamanda, bir ilçede civânmert bir amcamız bir yurt arsası bağışlıyor. O gece rüyâsında, o beldeye, bir helikopterle muhterem bir büyüğümüz iniyor, şehre teşrif buyuruyor. O arsayı dolaşıyor, bu fedâkâr zâtın evine de uğruyor ve ona çeşitli iltifatlarda bulunuyor… Nasıl izâh edersiniz! Zât-ı âlileri (Aleyhisselâm), "Benden sonra geriye, ancak rüyâ-i sâlihâ-i sâdıkalar mübeşşirâttan olarak kalacak; sâlih kimseler bunları görecek ya da onlara gösterilecek; sabah aydınlığı gibi de rüyâları çıkacak" buyurmuyorlar mı!
Sadece yakın zamanda gördüklerimi ve duyduklarımı yazsam, sayfalar epey uzayacak. Onları bir başka zaman ve zemine öteleyelim. Öyle ya da böyle… Bunlar birer hakikattir ve herbirisinin bir anlamı, bir işâreti muhakkak ki vardır. Rabbim bizleri, bu güzelliklerden sonsuza dek ayırmasın. Bu tür şekerlemelerle, kendimizde birşeyler var-mış gibi davranmaya, böyle bir vehme sevketmesin. Bizler inanıyoruz ki, Kudret-i Sonsuz'un meşîet elinde birer figüranız. O ne dilerse, o oluyor. Biz de ufak tefek adımlarımızla birşeyler yapıyor-muş edasıyla günahlarımıza keffâret arıyoruz. Herşey O'ndandır (celle celâlüh). Bütün bunları küçük bir kısım teşvikler olarak görüyoruz. Rabbim, asıl meseleye, O'nun rızâsına odaklanmayı ihmâl gafletine düşürmesin, dualarıyla sizleri selâmlıyorum.
- tarihinde hazırlandı.