Size sabun getirdim
Cakarta'da bulunan Devlet İslam Üniversitesi'nde açılan Fethullah Gülen Kürsüsü tarafından düzenlenen seminere katıldım. Seminere Endonezya'nın siyaset, iş, medya ve akademi çevresinden elit bir dinleyici kitlesi katıldı.
Açılış konuşmasını Devlet İslam Üniversitesi Rektörü Prof. Kamaruddin Hidayat yaptı. Prof. Kamaruddin, konuşmasında, "Fethullah Gülen, bütün insanlığı kucaklayan bir enginliğe sahip. İnsanlığın hastalıklarının ilacı olan eğitimi ve insanlığa hizmeti hedef alması itibarıyla Fethullah Gülen ile aynı fikirdeyiz ve aynı hedefe sahibiz." dedi.
Prof. Dr. Muhammed Din Syamsüddin (Şemsüddin) Bey'i ziyaret ettik. Kendisi de bir cemaatin başına seçimle gelmiş.
Prof. Din burada, yıllardır Türk eğitim gönüllülerinin kuruluşu PASİAD ile çok iyi irtibatları olduğunu, gerek eğitimde gerek sosyal ve yardım faaliyetlerinde PASİAD'ın çok aktif ve iyi bir kuruluş olduğunu söyledi. Tsunami felaketinde Açe halkına vermiş olduğu yardımlar ve açılan iki Türk okulu dolayısı ile çok teşekkür etti.
Prof. Din, İslam dünyasının en temel problemlerinin cehalet, fakirlik ve tefrika olduğunu kendisinin de kabul ettiğini, Muhammediye Cemaati'nin de 1912 yılı kuruluşundan itibaren eğitime önem verdiğini, Endonezya'nın bütün şehirlerinde okulları ve üniversiteleri olduğunu hatta Hıristiyan nüfusun yoğun olduğu Papua bölgesindeki üniversitelerinde öğrencilerin yüzde 80'inin Hıristiyan olduğunu söyledi.
Prof. Din, konuşmasına şöyle devam ederek, "Muhammediye'nin ilk kuruluşunda Muhammedî ruh, yani tam manası ile Allah rızası için eğitim verme ve halka hizmet etme ruhu çok iyiydi. Zamanla geçmişinde sahip olduğu ruh giderek kayboldu ve geçmişteki ruhunu yakalayamadı. Bu konuda PASİAD'a hayranız." dedi.
Prof. Din ayrıca bir derdini paylaşmak istediğini belirterek, Endonezya'da medyadan dert yandı. Bunun kendisini büyük bir ızdırap içine soktuğunu, bu konu ile ilgili olarak PASİAD ile somut bir işbirliği yapmaya hazır olduklarını söyledi.
Endonezya'da büyük bir trafik problemi var. İnsanların çoğunun beş-altı saati yollarda geçiyor. Hızlı tren veya İstanbul'da olduğu gibi toplu taşımacılık sistemi bu sıkıntıyı rahatlatabilir. Bu çözümü, Endonezya'ya araba satan bazı şirketlerin engellediği söyleniyor.
Gazetelerde çıkan bir haberden bahsetmek istiyorum:
Endonezyalı bir Müslüman, ülkenin Papua bölgesine gidiyor. Orada bazı kabileler hâlâ putperest... Böyle pagan bir kabilenin sınırlarından içeri girince bunu zehirli okla vuruyorlar. Yere düşünce yanına varıp bakıyorlar, üzerinde hiçbir silah yok...
"Bu kötü niyetli değilmiş" diye acıyorlar ve şehre, hastaneye yetiştiriyorlar. Tedavi olup iyileştikten sonra yanına sabunlar da alıp tekrar aynı kabileye gidiyor. Bu sefer onu kabile reisinin yanına götürüyorlar. Reis, "Yine niye geldin?" diye soruyor. O, "Size sabun getirdim. Bunlarla temizlenebilirsiniz." diyor. Reisin hoşuna gidiyor. Sonra dost oluyorlar. Buna İslamiyet'i anlatıyor. Reis kabul ediyor; bütün kabile de kabul ediyor. Bu kabile yüksek bir yerde yaşadıkları için soğuğa karşı ısıtır diye vücudlarına domuz yağı sürüyorlarmış, o adeti de terk ediyorlar...
Cenab-ı Hakk'ın pek çok İslam ülkesine olduğu gibi yer üstü ve yer altı zenginlikleri lütfettiği Endonezya'yı asırlarca sömürgeciler sömürmüş. Hâlâ devam etmek isteyenler var. Yakın zamana kadar uçaklarla taşıdıkları altın cevherinin ne kadar olduğunun bilgisini bile verme lüzumu duymadan bunu yapmışlar. Ama eğitim ilerledikçe ve dünyayı tanıdıkça artık maddi-manevi servetlerine sahip çıkmaya çalışıyorlar....
- tarihinde hazırlandı.