El-Kulûbü'd-Dâria (Yanık Sîneler)
Kâinatta ulvî bir mûsikî hâkimdir. Cırcır böceklerinden bülbüllere kadar her şey kendine göre evrâd ve ezkârını terennüm etmektedir. Hatta zelzeleler ve benzeri müthiş hâdiselerde bile zikirler, tesbihler ve tekbirler gizlidir. Evet onlar, kendi dilleriyle, kendilerine göre üzerlerine tecellî eden ilâhî isimleri haykırmaktadırlar.
"Eğer bu yüksek hakikatları yakından temaşa etmek istersen, git fırtınalı bir denizden, zelzeleli bir zeminden sor, 'Ne diyorsunuz?' de. Elbette "Yâ Celil, Yâ Celil, Yâ Aziz, Yâ Cebbar' dediklerini işiteceksin. Sonra deniz içinde ve zemin yüzünde merhamet ve şefkatle terbiye edilen küçük hayvanattan ve yavrulardan sor. 'Ne diyorsunuz?' de. Elbette 'Yâ cemîl, Yâ Cemîl, Yâ Rahîm, Yâ Rahîm' diyecekler. Semayı dinle. Nasıl 'Yâ Celîl-i Zülcemâl' diyor. Ve arza kulak ver. Nasıl 'Yâ Cemîl-i Zülcelâl' diyor. Ve hayvanlara dikkat et. Nasıl 'Yâ Rahman, Yâ Rezzak' diyorlar. Bahardan sor. Bak nasıl 'Yâ Hannan, Yâ Rahman, Yâ Rahîm, Yâ Kerîm, Yâ Lâtif, Yâ Atûf, Yâ Mûsavvir, Yâ Münevvir, Yâ Muhsin, Yâ Müzeyyin' gibi çok esmâyı işiteceksin." (24. Söz, 1. Dal)
Kâinatın meyvesi, halifesi ve ahsen-i takvîm üzere yaratılmış harika nüshası olan insanoğlunun enbiya, asfiya ve evliya olarak büyüklerimizin de, değişik şartlar altında yaşadıkları olaylar itibariyle, bazen de maddî-manevî işkence mengeneleri altında kalblerine doğan manaları, çoğu kere unutmamak için tespit etme maksadında iken ifşa ettikleri sırlı, feyizli, nurlu ve bazen de rumuzlu ifadelerinin tezyin ettiği evrâd, ezkâr, niyaz, dua ve münacâtlarını, seleflerimiz, kitaplarında ve mecmualarında toplayıp koruma altına almışlar. Böylece o manevî hazine ve güzelliklerin asırlarca dillerde terdâdına vesile olmuşlar. İhlaslı dillerden dökülüp arş-ı a'zam'ı ihtizaza getirme istidadında olan o gönül meyveleri, ter ü taze dalından koparırcasına alıp istifade edecek hüşyar vicdanlar için sanki bir Firdevs bahçesine benzeyen o evrâd ü ezkâr mecmualarının en mühimlerinden birisi de Mecmuatü'l-Ahzâb'dır.
Mecmûatü'l-Ahzâb, son devrin Osmanlı âlimlerinden A. Ziyâeddin Gümüşhanevî Hazretleri tarafından derlenmiş üç ciltlik bir dua mecmûasıdır. 1813 tarihinde Gümüşhane'nin Emirler köyünde doğmuş olan A. Ziyâeddin Hazretleri, devrin meşhur âlimlerinden ders alarak dersiâmlığa kadar yükselmiştir. Zâhirî ilimlerin yanında bâtınî ilimlerden de icâzet almıştır. Kendisi bilhassa hadis ve tasavvuf ilimlerine vukufu ile temâyüz etmiştir. 1393 Harbine (Osmanlı Rus Savaşı) da iştirak ederek erlerin ve subayların mâneviyatve cesaretlerini kuvvetlendirmiştir. Mısır'da üç seneyi aşkın ikamet ederek Nâsıriyye ve Câmiü'l-Ezher Medreselerinde kendi hadis kitabını (Râmüzü'l-Ehâdis) okutmuş ve pek çok kimseye icazet vermiştir.
Gümüşhânevî Hazretleri kendi döneminde İstanbul'da Nakşiliğin Hâlidiyye kolunun yegâne mercii ve Piri idi. 1893 senesinde ömrünü tamamlayarak Allah'a yürümüştür. Türbesi Süleymaniye Câmii haziresinde bulunmaktadır. Allah, onun feyzinden mahrum etmesin.
Mecmûatü'l-Ahzab'ta, Gümüşhanevî Hazretleri İslâm Büyüklerinden pek çoğunun dualarını, münacatlarını evrad ve ezkârlarını toplamıştır. Bu mübarek mecmuada, ve bilhassa el-Kulûbü'd-Dâria'da: Hz. Ali'nin (R.A.) evradları, Gavs-ı Azam Abdülkadir Geylanî'nin (k.s.) hizip ve münacatları, Muhyiddin-i İbn-i Arabî'nin (k.s.) evradları, İmam-ı Gazali'nin (k.s.) duaları, İmam-ı Şâzelî'nin hizib ve duaları, Ahmed el-Bedevî'nin (k.s.) vird ve duaları, Şah-ı Nakşibendî'nin (k.s.) Evrad-ı Kudsiyesi, Şeyh Ahmed er-Rufâî Hazretlerinin (k.s.) Vird ve Hizb-i İhlası, Abdulgani en-Nabkîsî'nin virdi ve salavât-ı şerifesi, Cafer-i Sadık Hazretlerinin duaları, İmam-ı Nevevî'nin hizipleri, Maruf el-Kerhî'nin vird ve duaları, İbrahim İbn Edhem'in dua ve münacatı, Hasan el-Basrî Hazretlerinin Haftalık İstiğfar Hizbi, Hz. Üsame'nin (r.a.) Haftalık Virdi, Üveys el-Karanî'nin virdi ve münâcâtı, Enes İbn Mâlik'in virdi, İmam Şâfii'nin Virdü'l-İstiğâsesi, Fahreddin Râzi'nin Haftalık Virdi, Râbiatü'l-Adeviyye'nin Münacât-ı Seheriyyesi, Bâyezîd el- Bestamî'nin es-Salâtü'l-Vasfiyesi, Hacı Bayram Veli'nin duası, haftalık vird ve hizibleri, Efendimize (s.a.s.) salât ve selamlar, Esma-i Hüsnâ ve İsm-i Azam duaları, Peygamberlerin, sahabelerin ve bazı büyük zâtların duaları ve daha başka dualar da mevcuttur.
Mecmûatü'l-Ahzâb takriben iki bin sayfalık bir eserdir ve Gümüşhanevî Hazretleri, eserini talebeleriyle beraber dikkat ve itina ile hazırlamıştır. Bediüzzaman Hazretleri takriben üç Kur'ân-ı Kerîm büyüklüğündeki bu mübarek eseri her on beş günde bir hatmetmiştir.
İspanyolca, Fransızca, Almanca, İngilizce ve Arapça olarak beş dil bilen Fransa ve Fas'ta iki doktora yapmış Prof. Dr. Taha Abdurrahman Hoca, Risale-i Nurları okuyup inceledikten sonra çok hayran kalıp İhsan Kasım Bey'e "Bu fikirlerin arkasında mutlaka bir evrad olması lâzım... Evrad, çok özet görünür... Ancak her bir kelimeye kodlanmış birçok mâna vardır." deyince de İhsan Kasım Bey ona "Üstad Hazretleri, on beş günde üç ciltlik Mecmûatü'l–Ahzab okuyordu..." diye cevap vermiştir.
Çok yönleriyle Üstad Bediüzzaman'a benzeyen ve 35 kilo ağırlığı ile beden insanı olmaktan çok ruh insanı olan Gümüşhanevî Hazretlerinin bu bereketli "Mecmûatü'l-Ahzâb" isimli üç ciltlik dua külliyatından, Muhterem Fethullah Gülen Hocaefendi bazı tekrarları tecrid ederek güzel bir intihap ve ihtisarda bulunmuş ve bu müfîd ve muhtasar kitaba "El-Kulûbü'd-Dâria" ismini vermiştir.
El-Kulûbü'd-Dâriâya (Yanık Kalbler), Fethullah Gülen Hocaefendi bilhassa yeni nesillere sevdirmek ve onların bu bereketli eserden istifadesini sağlamak gayesiyle bu şekli vermiştir.
Mehmet E. Ergene Bey'in tesbitiyle:
Mecmûatü'l-Ahzâb'ta, Gümüşhanevî Hazretlerinin hassasiyet, itina ve dikkatine rağmen ciddi olmasa da tashihe muhtaç yazma ve harekelemede hatalar vardır. (...) Bu yüzden hem onu daha geniş kitlelere mâl etmek ve hem de daha kolay okunmasını ve takip edilmesini sağlamak maksadıyla böyle bir muhtasara (el-Kulûbü'd-Dâria) ihtiyaç duyulmuştur. Muhtasarda; tashihat yapılarak, bugünün kuşaklarının rahatlıkla okuyup takip edebileceği bir dizgi ve başlıklandırma yöntemi izlenmiştir. Ayrıca paragraf ve pasajlar arası mâna bütünlüğü sağlayacak şekilde düzenlenerek rahatlatılmıştır. Haftalık ve günlük dua başlıkları daha belli ve görünür hâle getirilmiş; ayetler, âyet parantezine alınarak dua metinleri ayrıştırılmıştır. Dualarla tekrar edilen cümleler ortalanmak suretiyle belirgin hâle getirilmiştir. Mecmuatü'l-Ahzâb'daki Ashab-ı Bedir gibi evradda ismi geçmeyip de kaynaklarda yer alan sahabe isimleri el-Kulûbü'd-Dâria'ya dercedilmiştir.
Hâsılı, el-Kulûbü'd-Dâria, her açıdan bugünün hizmet ve irşad erlerinin rûhen beslenmelerini ve mânevî gerilimlerini temin edecek güzel bir irfan kaynağı olarak hazırlanmıştır.
Bu feyizli ve bereketli kitaplara dikkat edecek olursak, mana âleminin sultanlarının kimisinin şeb-i arus heyecanını, kimisinin hata ve kusur saydığı şeylerden arınma telaş ve ürpertisini, kimisinin nâdim bir vicdan iniltisini, kimisinin feyizlere gark olmuş rûhânî hazzını, muhabbetullah zevkini, kimisinin vuslat hasretiyle döktüğü yaşlarla ıslak nâlesini, kimisinin bilemediğimiz hissiyatından veya mecazî nefs-i emmaresinin işkencelerinden dolayı hissettiği feryatları görürüz.
Bunların hepsinde de bizim istifademiz için serilmiş sofralar gibi nimet ve lütuflar var... İnşaallah bol bol feyizler almayı biliriz...
- tarihinde hazırlandı.