Avrasya'nın Umudu BuraDA
'Döndüğümde Japonya, Güney Kore ve Çin'in de içinde bulunduğu bölgemizde böyle bir oluşum yapabilir miyiz, ona bakacağım.' 30 saat uçak yolculuğundan sonra Kiev'e ulaşan eski Güney Kore Milli Eğitim Bakanı ve şimdinin Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Prof. Dr. Mun Yong Rin, iki gün sonra yine 30 saatlik dönüş yoluna hazırlanırken mutluydu. İki gün boyunca dinlediklerinden ziyade gördükleri onu etkilemişti belki. Sürekli iletişim halinde olan bir aydınlar zümresi, farklı kültürel ve siyasal geleneklere yaslansalar bile ortak noktalardan hareketle ahenkli bir yapı oluşturabiliyorlardı. Rahatsızlığı nedeniyle sadece telefonla açılışta bir konuşma yapan Cengiz Aytmatov'un dediği gibi, bu, "eşi benzeri olmayan bir hareket" idi.
Bundan yaklaşık sekiz yıl önce, eski Sovyet ülkelerinin önemli aydınlarının 'kendi meselelerini' konuşmak amacıyla oluşturduğu Diyalog Avrasya'dan (Da) söz ediyoruz. Bugün Avrasya aydınlarının buluşabildiği yegâne platform özelliğine sahip. Yukarıda geçen diyaloglar Ukrayna'nın başkenti Kiev'de gerçekleşiyor. Konu, kültürler arası diyalogdan birlikte yaşamaya medya ve eğitimin rolü.
Putin ve Erdoğan Kime Ortak Röportaj Verir?
Cengiz Aytmatov, Anar, Prof. Dr. İlber Ortaylı, Prof. Dr. Kemal Karpat, Muhtar Şahanov gibi ünlü aydınların oluşturduğu platformun çıkarttığı yayın organı Da, son sayısında Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı Tayyip Erdoğan'ı kapağına taşıdı. Platformun dönem başkanı Prof. Dr. Rastivlav Ribakov, "Bu iki lider başka hangi dergiye ortak röportaj verir." diyor. Aynı zamanda Rusça 'evet' anlamına gelen Da'nın çalışmaları yıllar yılı kendi havzasını bulmuş, sessiz ve derinden çok işler yapmıştı. Güney Kore ve Hindistan'dan da katılımcılar vardı Kiev'deki buluşmada.
Daha önce birkaç uluslararası toplantısını izlemiş bir kişi olarak Da'nın her ülkede karşılık bulduğunu ve derinleştiğini gözlemlemek mümkündü. Ukrayna'nın en önemli yazarları oradaydı sözgelimi. Bu yıl şu da görüldü ki, Da'nın her ülkede bir komitesi var ve bunlar çok iyi çalışıyor. Bir Kırgız katılımcı "Da kongrelerinden sonra kendi aramızda bir mutabakata varmaya çalışıyoruz. Gazetecilikte etik kuralların daha iyi oturması konusunda uğraş veriyoruz." derken konuşulanların salonda kalmadığı anlaşılıyor.
28-29 Nisan'da yapılan toplantının iki ana başlığı vardı: eğitim ve medya. Kazakistan, Gürcistan gibi ülkelerin kendi eğitim tecrübelerini anlatmaları, sorunlarını tartışmaları, Güney Kore'den öneriler sunulması elbette ilginçti. Gürcistan heyeti üniversite eğitimini tek çatı altında toplama konusunu iyi bir gelişme olarak anlattı. Muhtemeldir ki çay arasında tek merkezin mahzurlarına dair görüşler de tartışılmıştır.
Huzur Değil Düşmanlık Pompalayan Medya
Eğitim ciddi bir konu şüphesiz; lakin medya daha gözde bir tartışma konusuydu doğrusu. Medya bağlamında demokratikleşmeyi ve sivilleşmeyi konuşmak konusunda daha arzuluydu insanlar. Türkiye'den katılan Prof. Dr. Mümtaz'er Türköne, Prof. Dr. Naci Bostancı ve Ali Bayramoğlu'nun tebliğleri hem iyi bulundu hem de zaman zaman bunlara atıflar yapıldı. Mümtaz'er Türköne'nin demokrasi manifestosu niteliğindeki konuşması kayda değerdi. "Sadece demokrasi, muhalefeti meşru olarak kabul eder", o konuşmadan geriye kalan bir söz. Ali Bayramoğlu Türkiye bağlamında yaptığı konuşmasında hâlâ devletten bağımsız gazetecilik yapmanın zorluğundan söz etti. Sivilleşme ciddi bir sorundur, medya patronu ile gazeteci arasında inanılmaz mesafe oluşmuştur ve her şey şimdiki vakitte özneye fokuslanmıştır. Bayramoğlu'na göre her meslekte olduğu gibi bir şey işlevini aşarsa bazı sorunlar baş gösteriyordu. Sıraladığı sorunlardan sonra "Gazeteler olmasa kültürler arası diyalog daha kolay kurulurdu sanki" demekten alıkoyamadı kendini. Bir Rus katılımcı da bu görüşlere destek verdi: " Rusya'da da gazeteciler her şey hakkında yazmaya çalışıyorlar; ama hiçbir şey yazmıyorlar."
Avrasya coğrafyasında ciddi bir medya sorunu olduğu bu toplantıdan çıkan en önemli mesajdı. Bir konuşmacı kendi ülkesinden bahsederken isim belirtmediğinde, kastettiği, orada temsilcileri olan herhangi bir ülke olabilirdi. Dolayısıyla kimse diğerinin anlattığına şaşırmadı. "İşadamlarının kendi iş kolu var, kendi çıkarlarını korumak için bir basın koluna sahip oluyor. Mülk sahibi ile maddi çıkarlar arasında gazeteci sıkışıp kalıyor. Haberin kendisini değil, sunucunun yorumunu dinliyoruz." Bu sözler Ukrayna Basın Akademisi Başkanı Prof. Dr. Valeriy İvanov'a ait. Medyanın düşmanlık dili ürettiğini söylüyor. Ayrıca Ukrayna'da bulunan Çingeneler, Romanlar, Yahudiler hatta Kırım Tatarları bu dilden zaman zaman nasipleniyorlar. İvanov, bazı siyasi, hatta adi olayların bile 'etnik çatışma, sürtüşme' gibi gösterilmesiyle sıklıkla karşılaşıldığını ve bunun ülke basını için kaygı verici olduğunu vurguluyor. "Gazeteciler daha önce cumhurbaşkanının boyunduruğu altındaydı, şimdi de doların..." sözü de ona ait.
Her ne kadar "bu nevi konular, çoğunluğu gazeteci olan bir topluluk önünde tartışılsaydı" temennileri yapılsa da, iletişim aracı olan medyanın iletişim kazalarına yol açtığına dair bolca örnekler sayıldı. Avrasya ülkelerindeki medya sorunlarının bu kadar benzer olması sivilleşme ve demokratikleşme sorunuyla doğrudan ilişkiliydi şüphesiz. Tacikistan'dan katılan bir delege, kendi ülkesinde muhalif bir gazetenin vergi dairesince kapatıldığını aktardı. Yani devletin farklı kurumları düzenleyici rol üstlenebiliyordu. Bir Kırgız katılımcı, bir komşu ülke televizyonunun, kendi sporcularının aldığı madalyaları saydıktan sonra "Kırgızlar hiç madalya alamadılar" demesini düşmanlık üreten medya bağlamında örnek gösterdi.
Platformun Resmî Prestiji Sağlam
Diyalog Avrasya Toplantıları entelektüel mevzuların konuşulduğu bir platformdu; ancak yıllarca oluşturduğu güçlü yapısı ve güven, "keşke bazı somut sorunlara ilişkin çözüme yönelik klinik toplantılar yapılsa" önerilerine muhatap olmasına yol açıyor. Ukrayna Cumhurbaşkanı Danışmanı Sergey Teleşun, birkaç kez tekrarladı bu önerisini. Açılış konuşmalarına her ülkeden akademisyen ve yazarların yanı sıra o ülkenin devlet başkanı danışmanlarının katılması ya da selamların iletilmesi platformun ülkeler arasında resmî güven oluşturma konusunda bir hayli yol kat ettiğini gösteriyor. Bu, Avrasya'nın sorunlarına ilişkin önerilerin, ortaya çıkacak fikirlerin entelektüel bir karşılık bulmakta sınırlı kalmayacağının da kanıtı. Genelde her ülkeyi ilgilendiren konuşmalarla birlikte üç beş kişinin kendi arasında yaptığı 'klinik' müzakereler ilginç olabilir aslında.
Diyalog Avrasya toplantıları esnasında Türkiye ile birlikte Ukrayna da siyasi bir kriz yaşamaktaydı ve bu kriz toplantının genelini olmasa bile Türk ve Ukraynalı katılımcıları bir hayli etkiliyordu. Ukrayna Cumhurbaşkanı Danışmanı Teleşun'dan her iki ülkedeki siyasi krizin Anayasa Mahkemesi'ne intikal etmesinden hareketle bir benzetme yapılıp yapılamayacağını sorduğumuzda Türkiye'yi çok yakından izlediğini gösteren ayrıntılı bir cevap alıyoruz. Bir Ukraynalı katılımcının "kültürler yüzyılların birikimiyle oluşur" şeklinde başlayan bir hayli güzel tebliği, "kültürsüz başbakanlar bunu yıkabilir" şeklinde neredeyse siyasi taraf tutan bir konuşmaya dönüştüğünde ortaya çıkan gülüşmeler aslında hoşnutsuzluğun bir göstergesi gibiydi. Bu da platform katılımcılarının sıcak siyasi tartışmaların hakikaten uzağında bir konumda olduğunu gösteriyor.
Sadece Türkiye'de bile bir konuyu farklı kültürel yapılardan gelen insanlarla tartışmanın zorluğu göz önüne alınırsa, her ülkenin farklı siyasi kültürel süreçlerden geçmiş farklı ideolojik yapılardan beslenen aydınlarının ortak bir dil arayışı zordu; ama beyhude bir çaba değildi. Sözgelimi küreselleşme konusunda farklı görüşler vardı; "Bu kaçınılmaz, gereğini yapalım" diyenler de vardı; "Evet öyle ama bireysel milli özelliklerimizi korumalıyız" diyenler de... "Küreselleşme materyalizmi taşıyor, bu kazanma hırsı bizi mahvedecek" kanaatini serdedenler ise bir başka gruptu.
Diyalog, En İyi Alternatif
Üretilen kavramların yapıcılığı ve işlevselliği önemliydi. Bir kere çatışmacı olmamalıydı. Diğerine saygı duyan ve dinleyen bir kültür yayılmalıydı yayılacaksa. Mısırlı katılımcı Prof. Dr. Magdi Ali Muhammed Said bir meslektaşının çalışmasını aktardığı tebliğinde, diyalogun yaraya ne kadar merhem olup olmadığını sorguladı. Asıl sorun diyalogun dünyadaki güç dağılımını dengelemede işlevsel bir rol üstlenip üstlenmediğidir ona göre: "İslam'a karşı yapılan saldırılarda bir düşüş yok. Ancak hâlâ ihtilaflar varsa diyalog daha önemlidir ve hâlâ krizden çıkmak için en iyi alternatiftir."
Hindistan'da 20 milyon takipçisi olan Swami Agnivesh, kıyafetiyle toplantının en dikkat çeken kişisiydi. "Hayatımda ilk defa İngilizce'nin domine etmediği bir toplantıya katıldım" sözü ona ait. Agnivesh'in farklılığı sadece suretinde değildi. Toplantılara aktif katıldı, bazı itirazlarda bulundu. Bu tutumunu, Hindistan'da acil çözüm isteyen fakir kesimlerle içli dışlı olmasına bağlıyor: "O yüzden doğrudan söylüyorum ne söylenecekse. Gerçekten özgürlük insanın kendini içinden geldiği gibi ifade etmesidir." Eski Sovyet ülkeleri ve maneviyat üzerine konuşmaya başladığımızda ise karşımızdaki kişinin sadece bir din adamı değil, sosyal bir aktivist olduğunu da anlıyoruz. Aslında maneviyatın özünde kaynaşma ve başkalarının sorunlarıyla ilgilenmek olduğunu, Sovyetler Birliği'nin bu anlamda maneviyatsız olmadığını vurguluyor: "30 yıl önce yazdığım gibi Marksist ruh maneviyat taşıyordu; ancak burada yaşanan, devletçilikten başka bir şey değildi." Siyasal İslamcı ideolojinin 'sol'cu kimliği bir hayli belirgindi; ancak Hindistan metafiziğinin bundan azade kalmadığı görülüyor.
Çeşitlilik İçinde Birliktelik
Kültürler arası gerginliklerin olmaması toplantıdan umulan amaç sayılırsa, konuların dönüp dolaşıp geldiği yer de bu oluyor haliyle. Nasıl bir kişi olmalıydı ki, hem kendi kültürünü taşısın hem de evrensel değerlere sahip olsun. Rus Katılımcı Prof. Dr. Rastislav Ribakov'a göre Türk tarih kitaplarında Türk-Rus savaşlarının irdelenmesinden vazgeçilmesi takdire şayan bir durum. Bazı katılımcılar sadece 'demokrasi'nin insanları bir arada tutabileceğini söylerken Ribakov'a göre yeni bir dönem başlıyor ve bu dönemin adı ahlâk: "Yalnızca ahlak (etik) insanların birleşmesine yol açacak." Hindistan'dan katılan Swami Agnivesh'in "Her kişi 18 yaşından itibaren kendi dinî, ideolojik yolunu çizebilmeli" önerisi bu nedenle bazı eleştiriler aldı. Prof. Dr. Naci Bostancı ise kişilik ve kültür oluşumunda sosyalleşmeye dikkat çekti: "Bir kültür içinde doğmasaydık, bu kültür bizlere sosyalleşme yoluyla aktarılmasaydı, hayatta çok mücadele etmek zorunda kalırdık. Cangılın içinde yol çizmek gibidir bu. Bu nedenle okur-yazar kişilerin kendi kültürlerine mesafeli yaklaşımı normaldir; ama herkes için istemek normal değildir. O seçimi yapabilecek kültürel altyapıya sahip olması gerekir. Sosyalleşmeden bağımsız böyle bir seçimi ütopik buluyorum."
Ukrayna Cumhurbaşkanı Danışmanı Sergey Teleşun'dan toplantıyı değerlendirmesini istediğimizde, "Diyalog Avrasya Ukrayna'da olmasaydı bile burada olması için elimizden geleni yapmalıydık." diyor. Toplantılarda karşılıklı protokoller imzalanmıyor; ama zihinlerdeki duvarlar bir bir yıkılıyor, kuvvetli bağlar kuruluyor. Avrasya'nın en özgür platformunu izlemeye devam edeceğiz...
- tarihinde hazırlandı.