O’nun Sözüne Erişilemez
Evet, O’nun sözleri, her dalgalanışıyla sahilleri incilerle bezeyen birer deniz, gönüllere ürpertiler salarak zirvelerden dökülen birer şelâle ve derinliklerden kopup gelen fevvâreler gibiydi.. ne o deryaları zenginlik ve muhtevâsıyla tavsif etmek, ne o çağlayanlara tercüman olmak, ne de o fevvârelerin ulaştığı noktalara ulaşıp onları ihâta etmek mümkün değildir.
Şimdiye kadar yüzlerce muhakkik ve edîp O’nun söz cevheri etrafında dönüp durdu.. binlerce ve binlerce mütefekkir o pırıl pırıl âb-ı hayat kaynağına baş vurdu ve nice devâsâ kâmetler, ömürlerini O’nun derinliklerini kavramada tüketti ama, O hep ulaşılan noktaların ötesinde kaldı. Bir şâirimizin Kur’ân hakkında söylediği bir şiirde az bir tasarrufla şöyle desek yerinde olur zannederim:
"Bikri, fikri kâinâtın çâk çâk oldu fakat
Perde-i ismette kaldı beyân-ı rasûl henüz"
Evet, damla, deryâyı bütünüyle ifâde edemediği, zerre güneşe ait husûsiyetleri tamamen gösteremediği gibi, Muhammedî hakîkatın birer parçası sayılan ulemâ, evliyâ, asfiyâ da - başkalarına nispeten kâmil bile olsalar- O’nu tam temsil edemez ve O’nu aynıyla aksettiremezler.
Önümüzdeki bir başka yazıda her sözü lâ’l-ü güher O Beyân Sultanı’nın ifâde cevherlerinden bir kaçını, icmâlî manâlarıyla arz edip davâmızı ispatlamaya çalışalım.
- tarihinde hazırlandı.