Tecelli-i Esmâ
İlâhî isimlerden bazılarının sâlikin gönlünde münkeşif olması mânâsında kullanılan bu tabir; tecelli-i ef'âli, herhangi bir yolculuk problemiyle karşılaşmadan aşan hak erinin -dahasına istidadı varsa- tecelli-i sıfât ufkuna ulaşma yolunda muvakkaten ârâm eylediği bir ara mevhibeler meclâsıdır. Sâlik, muvakkaten dahi olsa bu ârâmgâha uğrar, ilâhî lütuflarla donanımını ikmal eder ve yürür bir başka mazhariyetler ufkuna. İşte böyle gönlü, bir veya birkaç ismin tecellisiyle mamur hâle gelmiş herhangi bir müstaid, mazhar olduğu isimlerin feyzini ruhunda tam duyup hissettiği esnada, o isme bağlı olarak Cenab-ı Hak'tan ne isterse ona lutfî bir tarzda mutlaka icabet edilir. Talep ve isteme ondan, icabet ve is'af da Cenab-ı Hak'tandır.
"Hak tecelli eyleyince her işi âsân eder,
Halk eder esbabını bir lâhzada ihsan eder." Anonim
Bütün tecellilerde olduğu gibi, tecelli-i esmâ ile alâkalı arz ettiğimiz bu hususların umumu, fevka'l-esbab birer zuhur ve zuhurları da kalbin kadirşinas kriterleriyle değerlendirilecek şekilde ve ancak kalb erbabının anlayacağı mahiyettedir. Bu konudaki suali de, cevabı da ancak kalbi hüşyar olanlar tam anlayabilirler. İşte mevzu ile alâkalı meçhul bir Hak dostunun mülahazaları:
"Benim dilim bunda lâldir,
Bu ne kîldir ne de kâldir.
Veli söylediğim hâldir;
Anlar bunu erbab-ı hâl..."
- tarihinde hazırlandı.