Güney Afrika'da bir dünya…

Afrika yolculukları enteresan bir hazine barındırıyor hayatın içerisinde. Gideceğimiz ülke bu kez Güney Afrika. Yakın dönemde yapılan uluslar arası bir faaliyetten dolayı henüz istim üstünde.

Anlatılanların ötesinde yaşamanız gerektiği için, görüntüleri ve yazılanları kulak ardı edip havaalanına kadar neyle karşılaşacağımızı bilmeden yolculuk etmenin rahatlığı bir başka. Tabii bu rahatlık sizi karşılayanlarla mümkün olabiliyor. Yoksa son derece gergin uzun bir yolculuk yapmanız mümkün. Bu anlamda bambaşka güzelliklerle dolu bir dünya hayaliyle yola çıkan zamanın çocukları, Yeşeren Ümitlerin en büyük dayanağı.

Tedirginlik havaalanına kadar yine Son derece rahat bir şekilde pasaport işlemleri sona eriyor.

Bizler göz göze geliyor ve uzun yolculuğun sonunda rahat bir nefes alıyoruz. Vize yok, ardı arkasına sorular yöneltilmiyor ve tebessüm eden bir inci insan size buyurun geçebilirsiniz diyor. Keşke bütün geçiş noktalarından böylesine rahat bir şekilde geçebilsek. İnsanoğlu geçebilse. Belki bir gün böylesine bir güven ortamı oluşabilir diye ümit ediyoruz dünyada.

Kim bilir?

İşte kapıda bir beyefendi bizi bekliyor. El sallıyor hasretle. Anlatabilmek önemli o anı, o anla birlikte o insanı Layıkıyla anlatmak için gözlerine bakmalısınız onların. Türkiye’nin uluslar arası çaptaki nadir üniversitelerinden birisinden mezun olup dünyanın en güneyine kadar gelebilmiş bir talihli. Gülümsüyor, dua ediyor, şükrediyor ve buluşuyoruz.

Soğuk bir gecenin sabahında güneşli bir gökyüzüne merhaba

Latif bir iklim Yazın sonlarındalar. Her yer pırıl pırıl. Hoş tevafuklar beliriyor sohbet sırasında. Ekoller devreye giriyor Ankara, İstanbul, İzmir Isınıyoruz Bir taraftan odaklanmak istiyor diğer taraftan da merakla etrafımızı seyrediyoruz. Enteresan bir çeşitlilik var ırklar arasında. Not ediyoruz bir tarafa. Sorularımız arka arkaya. Sanki bir an önce bitirmek istiyormuşçasına işlerimizi. Vaktimiz var oysa. Yoğunlaştırılmış günler yeterli sanki.

Sessizliğin içine girmek ve bir süre orada kalmak istiyorum. Geride kalmalı artık bir süreliğine beynimin dolu tarafı. Sadece yaşamak Bir süre sonra fantastik bir manzara beliriyor ufukta. İnce siluetleriyle minareler...

Aslında hazırlıklı olmam gerekiyor ancak bu durum hiç de hazırlıklı olmayla izah edilemez.

Sanki Belkıs’ın tahtını taşırcasına birisi muhteşem Selimiye camiini gözümüzün önüne getirmiş. İlk andan itibaren yolculuğumuzun anlamı çıkıyor ortaya. Evet, bu ülkede insanlık adına enteresan güzellikler var.

Yaklaştıkça hayretimiz daha da artıyor. Bir tepenin üstünde beliren camii karşımızda, hem de birbirini tamamlayan yapılarla devasa bir külliye olarak. Yorgunuz, yabancıyız ancak farklı bir anı yaşıyoruz. Anlıyoruz ki bu “an”lar arttıkça Türkiye ile bağlar gittikçe güçlenecek. Birazdan “Osman” yüzlü bir çınar ile tanışacağız. Hayata farklı bir gözlükle bakabilen bir insan... Aslında son derece iyi biliyor onu tanıyanlar. Gözlerinin içinde şahane bir tebessüm Neden orada olduğunu çok iyi biliyor. Bu ülkedeki vazifesinin son demlerinde, biraz da sanki bir yerlere gecikmişçesine telaşlı

Ellerini öpesiniz geliyor içinizden, sarılıyorsunuz ancak izin vermiyor ki Kırarım nazik ruhunu belki de deyip geri çekiliyorsunuz istemeden de olsa. Bir huzur atmosferi ile çepeçevre sarılıyorsunuz.

Gözyaşları içinde başka bir çınar beliriyor düşüncelerimizde. Hacı Ata siz gittiniz ama vazife başkalarının omzunda yükselmeye devam ediyor. Ah ne olurdu sizin ikliminize de yetişebilseydik. Tacikistan’da yeşeren ümitlerin de bir yaprağı biz olabilseydik. Yakın olabilseydik sizin gibi, sizin en değer verdiğinize

Ali Katırcıoğlu beyefendi bir kervancı misafirperverliği ile ağırlıyor bizleri. Gönlünün zenginliği yeter aslında. Vazifesi Nizamiye külliyesini yapıp yenilenen dünyanın çocuklarına bırakmak, teslim etmek Niyeti kendisinden bir şey kalmasın orada. Ben sadece görevliyim diyor ve çekiliyor.

Bize de Nizamiye külliyesini anlatmak düşüyor. Aslında Amerika’da yapabilir miyim böylesine bir eseri diye yola çıkıyor Hacı Amca. Ancak nasip Fethullah Gülen Hocaefendi’nin işaretleriyle Güney Afrika oluyor. Kolay olmayan bir bekleyişten sonra tam vazgeçilecek, başka bir ülkeye rota çevrilecekken bir müjdeli haberle çalışmalar başlıyor. Çınar insan, beyefendi insan, kutsi bir vazife belleyerek en başından itibaren çalışmaların başında bekliyor.

Nizamiye’nin planı Selimiye, son derece muhteşem ayrıntıları var. Başlangıçta camii, tamamlayıcı unsur olarak okul, Osmanlı çarşısı, konferans salonları, Türk İslam sanatını yansıtacak mekânlar olarak belirlenen külliyeye, efsane lider Mandela’nın ricasıyla son derece şık bir şekilde klinik de ekleniyor.

Mandela ile görüşme son derece ilginç. Ancak hem adanmış gönülleri hem de ülke ile ilgili bilgileri, ayrıntılarını Yeşeren Ümitler’ e bırakmak üzere, genel hatlarıyla inşallah daha sonra yazmaya devam edeceğiz.

Şimdilik muhabbetle efendim