Milliyetçi miyim?

Bugünlerde Hizmet Hareketi’ni konuşmak moda. Herkes bir şeyler söylüyor. Edilen hakaretleri bir kenara bırakıyorum, onları ele almaya gerek yok.

Benim son günlerde dikkatimi çeken iki görüş oldu:

Bunlardan biri Tayyip Erdoğan’a ait. Hizmet Hareketi’ne ‘ulusal güvenlik unsuru’ dedi.

Diğeri ise Almanya’da hatırı sayılır çevrelerde dile getirilen kanaat. İlk kez Dr. Günter Seufert’in raporunda okudum. Stiftung für Wissenschaft und Politik isimli düşünce kuruluşunun Türkiye uzmanı ‘Türk milliyetçisi’ diyordu raporunda bu harekete.

Dolayısıyla:

Şimdi bu iki iddiadan hangisi doğru? Hizmet Hareketi ulusal güvenlik tehdidi mi, yoksa milliyetçi mi?

* * *

Burada Hizmet Hareketi adına konuşma durumum yok. Ama kendi adıma konuşabilirim. Zaten kendi görüşlerimi yazıyorum.

Kaç yıldır Hizmet Hareketi içinde insanları tanıyorum, bugüne kadar Türkiye aleyhine konuşanına rastlamadım. Bana göre her iki değerlendirme de doğruları yansıtmıyor.

Benim milliyetçiliğe bakışım şöyle:

İnsanlar hayata ben merkezli bakar, kendi penceresinden bakar. Bu insanlarda böyle olduğu gibi halklarda da böyledir. Dolayısıyla bu durumda ilk bakışta bir problem yok. Başkasını aşağılamadıktan, düşman bellemedikten sonra, kendin ile aynı değerde gördükten sonra sorun yok. Hatta kişinin kendisi ile barışık olması istenen bir durumdur.

Zaten herkes en doğru görüşün kendi görüşü olduğunu düşünür; milletler de en doğru, en yüksek ahlak, en iyi gelenek olarak kendilerininkini görür.

Hatta tarihteki ilk tarihçilerden Herodot’un bir sözü var. Bugünkü Bodrum’da dünyaya gelmiş ve Milat’tan Önce 490-424 yıllarında yasamış bu tarihçi, “Her millet kendi yaşam tarzının en iyisi olduğu kanaatini taşıyor” diyor.

Dünyayı tanımayan, başka kültürden insanlarla karşılaşmayanlar için böyle düşünmek normal.

Eskiden ben de böyle düşünürdüm. İlkokulu Türkiye’de okudum. 23 Nisan’larda, 29 Ekim’lerde şiirler okumak beni gururlandırırdı. Gençlik yıllarımda Seyyid Ahmad Arvasi’yi, Necip Fazıl’ı ve diğerlerini okudum. Ama anlamak istiyordum ve bu istek bana başka şeyleri de okutturdu.

Ve, zaman içinde gördüklerim, yaşadıklarım ve okuduklarım bakışımı da değiştirdi, bir anlamda evrilmesine yol açtı.

Geleceğini Almanya’da gören, ama Türkiye kökenli bir insan olarak Türkiye benim için herhangi bir ülke değil. İlgim tabii ki farklı.

Ama bu ilgi, bu bağ benim için her şeyin üstünde tuttuğum bir unsur değil. Haklı da olsa haksız da olsa benim ülkem (right or wrong, my country) anlayışında değilim.

Hak, hukuk, adalet, insanlık, vicdan, bunlar benim için daha üstün değerler. Birtakım aidiyet bağları bu değerlerin üstüne çıkmaz bende, çıkmamalı.

Ben bu değerlendirmede yalnız olmadığımı da düşünüyorum. Eğer mensubiyet bağlarını belli değerlerin üstünde tutacak olursak birtakım fanatik kişilerden bir farkımızın kalmayacağını da görüyorum.