Hayırdan doğan hayırlar

1984 yılında Konya’da idim. O zaman Büyük Koyuncu Vakfı’nda idareciydim. Vakfa bir araba lâzımdı ama imkânlar yoktu. Öğrenciler kendi aralarında bir miktar para toplayıp Konya’nın hatırı sayılır işadamlarından Süleyman Karaman’a gidiyorlar. Vakfa, Anadol, Fiat gibi bir araba almak istediklerini, ellerinde bu kadar paraları olduğunu ifade ediyorlar. Gençlerin bu fedakârlıklarını takdir edip, “Tamam, bu üçte bir… Üçte ikisi de benden… Madem bu kadar fedakârlık yapmışsınız.” diyor. Baktık vakfın önüne ayakları yerden kesecek mütevazı ve güzel bir araba çekmişler!...

Evvelki sene New Jersey’de bir grup Bangladeşli öğrenciyle tanıştık. Bunlar bizim gençlerimizin gelip gittiği Kültür Merkezlerini tanımışlar… Ailelerinden aynı şekilde Kültür Merkezi açmak için destek istemişler. Anneler öncülük yapmış ve 120 bin dolar toplamışlar. Güzel bir bina bulmuşlar ama 450 bin dolar lâzım… Çare düşünürken, bir toplantıda bunu dile getirmişler. O sırada oralara geziye gelen hayırsever bir işadamımız, onların bu heyecanına şahit olunca, “Tamam, üstünü ben tamamlayayım; yeter ki siz heyecanınızı kaybetmeyin!...” demiş… Meseleyi bizzat olayın kahramanlarından dinledim…

Son anlatacağımı da bizzat olayın iki şahidinden duydum:

Arkadaşımız Dr. Kudret Bey’in İzmir’de bizim de bildiğimiz ve bindiğimiz bir Nova marka arabası vardı. Araba yaşlanıp tamir işi de çoğalınca satıp yeni bir araba almak istiyor. İşi icabı, iyi bir arabaya ihtiyacı var. Ama Nova’nın çok hatıraları var. Kimler binmemiş ki!.. Onun için değerini bilmeyecek bir yabancıya gitmesini istemiyor. Arkadaşımız Hüseyin Kaptan Bey’le karşılaşınca ona teklif ediyor. O da kabul edince enteresan bir pazarlığa başlıyorlar. Kudret Bey “40 bin lira.” diyor. Kaptan “Hiç olur mu? 600 bin lira vereceğim!..” diyor. Tabii arada büyük uçurum var. “Sen in, ben çıkayım.” derken, 300’de buluşuyor ve anlaşıyorlar… Taksitlere bölüyorlar.

O zaman Hüseyin Kaptan Bey, Ülker’de merhum Sabri Bey’in yanında çalışıyor. Ankara’ya gelince, bir münasebetle böyle bir araba aldığını Hilmi Bey’e aktarıyor. O da orijinal bir pazarlık olduğu için Sabri Bey’e anlatıyor. Kadirşinas bir mümin olan Sabri Bey, “Şimdi bu eski araba Hüseyin Bey’i tamir işleriyle çok meşgul eder, siz arabayı oradan geleceklerle beraber buraya tamirhaneye getirin ve yepyeni olmuş gibi kendisine teslim edin… Dr. Kudret Bey’in parasının tamamını da peşin ödeyin!...” diyor. Öyle de yapılıyor…

Hayırdan hayır doğuyor. Güzel düşünce ve niyetlerden güzel neticeler ortaya çıkıyor. Bizler de olayın kahramanlarını hayırla yâd ediyoruz.

Cenab-ı Hak hiçbir iyi niyeti zâyi etmez… Öğrencilik yıllarımdan beri dikkat etmişimdir; imtihanlardan önce ders çalışma konusunda eğer arkadaşlarıma yardımcı olmuş ve destek vermişsem, mutlaka o imtihanlar çok kolay ve çok başarılı geçmiştir… Aynı şekilde başka ülkelere gidip gelmelerde yolculuk esnasında bilhassa bazı gümrüklerde olmadık sebeple büyük sıkıntı çıkaran memurlarla karşılaşabiliyoruz. Ama dikkat ediyorum. Eğer o gidişler ve geçişler sırasında birinin bir ilacını veya emanet yükünü götürüyorsam, Cenab-ı Hak hiç beklenmedik kolaylık hatta sürprizlerle karşılaştırıyor!.. Bir-iki değil, bu kadar çok tevafukun, tesadüf olması asla mümkün değildir…