Kritik virajda yalanlar ve gerçekler!

Yine gerilimle geçen bir kampanyanın ardından vatandaş, cumhurbaşkanını seçmek için yarın sandığa gidecek. Cumhurbaşkanının ilk kez halkın oylarıyla belirlenecek olması kadar, çıkacak sonucun ülkenin gidişatına etkisi açısından da tarihî bir seçim. İnşallah ülkemiz için en hayırlısı olur.

Saygın isimlerin, toplum kesimlerinin meydan meydan aşağılanıp tehdit edildiği, her türlü hukuksuzluğun çekinmeden yapıldığı, yalan ve iftiranın acımasızca kullanıldığı, yolsuzluk belgelerinin çarşaf çarşaf yayınlandığı bir ortamda vatandaş kendi irfanına göre bir not verecek. Konunun çok yönü var ama karar verirken iki noktaya dikkat etmek lazım.

Birincisi, darbe girişimleri, gece yarısı bildirisi ve partiyi kapatma davası gibi süreçlerde AK Parti ve Erdoğan’a büyük destek veren Haşim Kılıç, Ergun Özbudun, Sami Selçuk, Taha Akyol, Hasan Cemal, Mustafa Erdoğan, Kemal Karpat gibi, demokratlıkları tescilli isimlerin, bugün ülkemizin demokrasi ve hukuk devleti olmaktan uzaklaştığına dair ciddi kaygıları.

İkincisi, 4 bakanın istifasına neden olan yolsuzlukların ortaya çıkmasından sonra gündem değiştirmek için Erdoğan, Hizmet Hareketi’ni topluma en büyük düşman gibi lanse etti. O kadar ki, birçok çevre sanki ülkemizin en büyük sorunu, AKP-Cemaat kavgasıymış gibi bir düşünceye kapıldı. Halbuki farklı ve eleştirel görüşe sahip herkes, hak ve özgürlükleri konusunda sıkıntı içinde. Nurcuların Yeni Asya gazetesi, Millî Görüş’ün sesi Millî Gazete feryat ediyor; Süleyman Efendi’yi sevenler sıkıntıda, Ülkücüler sıkıntıda. Solda herkes dertli, demokrat ve liberaller kaygılı. İş dünyası ve bağımsız medyada sıkıntı büyük.

Sahnelenen büyük illüzyon karşısında, yalanı gerçekten ayırmak zor ama topluma verilen imaj ile gerçeğin nasıl zıt olduğunu göstermek için sadece bir konuyu ele alalım. Erdoğan ve yakın medyasına bakılırsa yasa dışı dinlemeler ve özel hayat konusunda çok duyarlılar. Yolsuzluk gündemini değiştirmek ve Camia’ya karşı herkesin Erdoğan’ın yanına gelmesini sağlamak için sürekli yasa dışı dinlemelerden yakınıyorlar.

Şahsen, kim hukuksuz dinleme yapmışsa lanetliyorum. Bu suçu işleyenler varsa, somut delilleri ortaya konarak adil yargı sürecinde hesap vermeli. Ama bu konuyu dilden düşürmeyenlerin samimiyeti hakkında kuşkularım var.

Birincisi; samimi olsalar, Baykal ve MHP kasetleri çıktığında bunları ağzına almaz, siyasette kullanmaz, sorumlularını cezalandırırlardı. Peki, Erdoğan ne yaptı? Bir mitingde söyledikleri hafızalarda: “Medya ve siyasîler, “İnsanın özeline karışıyor” diyorlar. Yahu kendi eşiyle mi bir şey oluyor da özel oluyor. Bu özel değil, genel genel.” Sonra bu kasetin medyaya servis edilmesi talimatını Erdoğan’ın verdiğini iddia eden bir ses kaydı çıktı. CHP lideri Kılıçdaroğlu, “ahlaksızlığı bu boyuta getiren kişinin başbakanlıkta oturamayacağını” söyledi. Dünkü açıklamasında Baykal da zor sorular sordu: Komplo talimatını kim vermiştir? Devletin hassas kurumları talimatla bu olayda yer almış mıdır? Yayınlama talimatını kim vermiştir? Bu aşağılık tezgâhın siyasî istismarını mitinglerde kim yapmıştır? Yarın, en yukarı siyasî düzeyden, en hassas kurum yetkilisine talimat verildiğini ortaya koyan ses ve görüntüler çıkarsa ne olacaktır?”

İkincisi, ocak ayında Fethullah Gülen’in yasa dışı dinlenen telefon konuşmaları internete düştü. Samimiyet olsa bu suçu işleyenlerin üzerine gidilirdi ama suçlulara işlem yapmak bir yana, içeriğinde suç olmayan özel görüşmeleri Erdoğan, “ananas, ananas” diyerek miting malzemesi yaptı.

Üçüncüsü, Demi, Pastör gibi sahte isimlerle Yasemin Çongar, Mehmet Altan, Amberin Zaman gibi isimleri, MİT’in terör ve casusluk gerekçesiyle dinlediği ortaya çıktı. İstanbul Cumhuriyet Savcılığı’nın dinlemeyi yapan görevlilerinin yargılanması talebine Erdoğan, Mayıs 2013 tarihli cevabıyla karşı çıkınca dosya kapatıldı.

Dördüncüsü, yeni kanunla olağanüstü yetkilere kavuşan MİT’in bu dinlenme skandalı ortadayken, Erdoğan, yasal dinlemelerin denetim yeri olarak kurulan TİB’in kapatılıp yetkilerinin MİT’e devredileceğini duyurdu. Özel hayata müdahaleyi ve yasa dışı dinlemeleri dilden düşürmemek çok güzel ama sözler ile yapılanlar arasında bu kadar zıtlık olursa samimiyete kim inanır?

Kaynak: http://www.zaman.com.tr/abdulhamit-bilici/kritik-virajda-yalanlar-ve-gercekler_2236605.html