Türk İnsanı ve Eğitim

1996 yazında lise arkadaşlarımla beraber ilk defa İstanbul'u ziyaret ettiğimde sokakta kağıt mendil satan, dirsekleri sıyrık bir çocuğun gayet temiz bir Rusçayla bizlere "Kollegi, kak dela?" (Meslektaşlarım, nasılsınız?) diye hitap etmesine hayran kaldığımı hatırlıyorum. Bizlerden belki 3-4 yaş küçük bu çocuğun bizimle anadilimizde konuşmaya çalışması bizi çok etkiledi. Besbelli okulda Rusça görmemişti; hatta okula gidip gitmediği de şüpheliydi. Sokak alışverişine uymayan resmi "kollegi" tabirini kullanması (telaffazu ne kadar nezihti!), Rusçayı büyük ihtimal "bavul ticareti" döneminde bol bol basılan o dil kılavuzlarına bakarak (veya bakanlardan kelime kelime kaparak) öğrendiğini gösteriyordu.

Evet tablo hala gözümün önünde: St. Petersburg'daki bir Türk okulunda anadillerinin yanısıra Türkçeyi de öğrenen bir grup Rus öğrenci, Türkiye'yi görmek üzere nihayet İstanbul'a gelmiş Eminönü'nde geziyor. Türk belletmenlerinin, öğretmenlerinin yanında... Diğer tarafta eğitimden nasibini alamamış, büyüklerince sokakta mendil satmaya gönderilen bir çocuk, "mesleğinde" yararlı olan birkaç yabancı kelimeyi elinden geldiğince güzel telaffuz etmeye çalışıyor... "Türkiye ne ilginç memleket!" diye düşündüm o gün. "Sınıfta ders dinleyeceğine sokakta mendil, çorap satarak geçinimini kazanmaya çalışan çocuklar varken Türkiye, Rusya'ya öğretmen gönderiyor." Kapıldığım duyguyu "şaşkın minnettarlık" diye tarif edebilirim.

Birkaç seneden beri yaşadığım Almanya'da "Türkler ve eğitim" söz konusu olduğunda kapıldığım duygu ise üzüntü. Bugün kamuoyuna tanıtılacak bir araştırma, Almanyalı Türklerin eğitimde ne kadar geride kaldığını birkez daha ortaya koyacak, "eğitimsiz Türkler" klişesini daha da güçlendirecek. Berlin'deki Nüfus ve Geliştirme Enstitüsü (Berlin-Institut für Bevölkerung und Entwicklung) tarafından yapılan araştırma, Almanya'da Türk kökenli gençlerin yüzde 30'unun liseden dilplomasız ayrıldığını, üniversite yolunu açan Abitur diplomasına kavuşanların ise sadece yüzde 14 civarında izlediğini gösteriyor. Araştırmanın esas konusu eğitim değil "entegrasyon", yani farklı göçmen gruplarının Alman toplumuna ne kadar uyum sağladığıdır; eğitim ise entegrasyonun başlıca etkenlerinden biri olarak görülüyor. Dolayısıyla, hafta sonu araştırmanın sonuçlarına ulaşan "Der Spiegel" dergisi, internet sayfasında "Türkler en kötü uyum sağlamış göçmenler" başlığını attı.

Medyada sık sık "problem kitle" olarak gösterilen bir diğer göçmen grubu olan Aussiedler (Rus kökenli Almanlarda) ise Abitur oranı yüzde 28, diplomasızlar ise sadece yüzde 3. Vaktiyle (tüm ayrımcılıklara rağmen) sovyet eğitim sisteminden faydalanan bu insanlar, çocuklarının eğitimine Almanya'da da öncelikli önem veriyor anlaşılan. Türkler ise üçüncü kuşakta da eğitimsizlik kısır döngüsünden çıkamıyor. Problemin bir yönü ayrımcı okul sistemi ise, ötekisi bir nevi yenilgi zihniyeti olsa gerek. Mesele, Türkiye'den uzatılacak yardım elleriyle çözülebilir mi? Zor. Alman kamuoyu Türkiye'den öğretmen gönderilmesine sıcak bakmıyor; kaldı ki bu öğretmenlerin, gençleri Almanya'daki meslek hayatına hazırlaması da zor. Herhalde çözüm, Almanyalı Türklerin kendi ellerinde: Ailelere yönelik bilgilendirme kampanyaları, dershaneler, burslar, özel okullar...