Fethullah Gülen, Rejim İçin Gerçekten Tehlikeli mi?
Her partiden siyasetçinin, her kesimden aydının, her takımdan sporcunun, her milletten, meslek ve meşrepten insanin; konumunu, yaklaşımlarını, gayretlerini, yakaladığı çizgiyi, müesseselerini, talebelerini takdir ettiği, övdüğü, şükranla yad ettiği bir ilim ve din adamı; Fethullah Gülen Hocaefendi. Yapılan hiçbir işi, elde edilen hiçbir başarıyı, kurulan hiçbir müesseseyi kendine mal etmeyen, kendini her zaman "insanlardan bir insan" olarak tarif eden ve belirli konularda "bir vatandaş olarak" zaman görüşlerini açıklayan Hocaefendi; ulusal ve uluslararası platformlarda; geniş ufuklu, aydın, mütefekkir, ülkesini ve milletini seven bir din adamı olarak saygı görürken; Türkiye'de, sayıları az olmasına rağmen, derinlikleri ve güçlerinin oldukça fazla olduğu söylenen bir kesim tarafından "tehlikeli" olarak görülmeye ve gösterilmeye çalışılıyor.
Çeşitli raporlar, iftira ve hakaret derecesine varan açıklamalar ve suçlamalarla yıpratılmaya, adeta "yok edilmeye" çalışılıyor. Kendini, mevcut rejimin sahibi ve hamisi olarak gören ve gösterenlerin yaptığı propagandalar neticesinde bir an şüpheye düşüp kendi kendimize soralım:
"Fethullah Gülen, rejim için gerçekten tehlikeli mi?" Bu soruya "Evet!" diyebilmek için ortaya somut deliller koymak gerekli değil midir? Somut deliller varsa, bunların sunulması gereken merciler mahkemeler değil midir? Ne yapmış Fethullah Gülen; rejimin zarar görmesi, yıkılması, ya da yıpratılması adına hangi icraatlarda bulunmuş?
Hangi isyanları, sokak gösterilerini; hangi kavgayı, karmaşayı desteklemiş? Acaba bütün kabahati, sevenlerini sokağa dökmemesi, provokasyonlardan uzak tutması ve ülkenin huzurunun bozulmaması için gözyaşı dökmesi midir Fethullah Gülen'in? Dövene elsiz, sövene dilsiz, belki de gönülsüz durmasının, tel'ine ve bedduaya "amin" dememesinin cezası mi çektiriliyor buğun Hocaefendi'ye? Orta Asya'da, Balkanlar'da, Pasifik ve Afrika ülkelerinde okullar açılmasını tavsiye etmesi, bu okullarda yeni kardeşlikler tesis edilmesi, okulların açıldığı ülkelerin halkının ve devlet adamlarının Hocaefendi'ye minnet ve şükran hisleri ile yaklaşması, bütün bu ülkelerde eğitilen çocukların Türkçe'yi öğrenmesi ve İstiklal Marsı'nı okuması mi suç acaba rejim acısından? Yoksa, Türkiye'de; memleketini, milletini, insanini seven, akli bilgiyle, yüreği sevgiyle dolu yeni bir nesil yetiştirilmesini istemesi mi kabahat Hocaefendi'nin? Yıllardır; partiler üstü kalabilmesi, toplum katmanları arasında hoşgörü ve diyalogu yaygınlaştırmaya çalışması; partiler, meslekler, meşrepler, mezhepler ve hatta dinlerarası diyalog adına attığı adımların rejim için "tehlikeli" kabul edilmesi hangi mantıkla izah edilebilir acaba? Türklük kavramına vurgu yapması, devlete, orduya toz kondurmaması mi rahatsız ediyor rejimi? Rejimin sembollerine, hassasiyetlerine (tabularına) küfretmemesi, küfredilmesini istememesi, kendisine küfredilmesi neticesini mi doğuruyor?
Başbakan Yardımcısı ve DSP Genel Başkanı Bülent Ecevit'in, Fethullah Gülen'i "radikalizm" tehlikesi karsısında rejimin emniyet supabı gibi görmesinin hiç mi bir anlamı yok? "Efendim buğun her ne kadar masum, iyi niyetli ve faydalı görünseler de, yarin bunların devleti yıkacakları ve bize zarar verecekleri aşikardır!" diye düşünmenin; hangi akılla, hangi insafla, hangi iz'anla, hangi vicdanla bağdaşır yani vardır?
Henüz düşünülmemiş ve gerçekleştirilmesi için eyleme geçilmemiş (hayali) icraatlar için kim, nasıl cezalandırılabilir? Okuyun kitaplarını, dinleyin sohbetlerini, değerlendirin düşünce ve etkinliklerini; varsa herhangi bir suç unsuru, verin delillerini "bağımsız Türk mahkemelerine", onlar da gereğini yapsın... Aksi halde; hukukun üstünlüğünden bahsedilen, demokrasinin var olduğu söylenen, insan haklarından dem vurulan Türkiye'de, Fethullah Gülen Hocaefendi'ye "reva görülen muameleyi" kim, nasıl izah edecektir?
- tarihinde hazırlandı.