Londra'daki Gülen Konferansı ve Düşündürdükleri

Hayatım boyunca gittiğim spor kulüpleri dışında hiçbir yere üye olmadım. İzmir Gazeteciler ve Türkiye Gazeteciler Cemiyeti'nin sözde üyesiyim. Sözde diyorum çünkü sadece meslek örgütümüz diye üye olduğum bu cemiyetlere de senede bir gün bile uğramışlığım yoktur. Sanırım özgürlüğe olan bir tutkum var ve bir şeyler bu gibi kulüp ve kuruluşların içinde olmamı bir sebeple engelliyor diye düşünüyorum. Zaman zaman da gazeteci olduğum için birçok dernekten üyelik teklifi geliyor. Onlara teşekkür ediyor ve zamanım olmadığını söylüyorum.

Sakın yanlış anlaşılmasın birçok kulüp ve derneğin, kuruluş amaçları çerçevesinde sosyal etkinlik ve fayda sağladığını da görüyorum. Birlikte olmak kuşkusuz güç de kazandırıyor. Ama nedense hem her alandaki özgürlük tutkum nedeniyle hem de Türkiye gibi gelişmekte olan toplumda bir dernek ya da kulübe üye olup, "o'cu, bu'cu olmak" hiç tercihim olmadı. Buna rağmen bile çoğu kez sıkıntılar yaşadım, yaşıyorum da. Ümidim o ki, Türkiye'de de günün birinde insanlar, sadece "kendisi" olarak düşünüp, kendisi olarak mutlaka yaşayabilecek. En azından bir gazeteci olarak benim seçtiğim yol budur. Ben ona bazen "üçüncü yol" diyorum, çoğu zaman, "kendi yolum".

Gülen toplantısı

Geçen günlerde de yolum; Türkiye'de varlığı ve etkinlikleri çok tartışılan, giderek sempatizanları artan, zaman zaman bazıları tarafından "tehlikeli", bazıları tarafından da "en doğru yol" olarak görülen, Fethullah Gülen cemaatinin Londra'da gerçekleştirdiği toplantıdan geçti.

İngiltere'nin başkenti Londra'da düzenlenen "Değişen İslam Dünyası: Fethullah Gülen Hareketi'nin Katkıları" konulu konferansta, Gülen'in dinler ve kültürler arası diyalog faaliyetleri tartışıldı.

Programın başında konuklara hitap eden Lordlar Kamarası üyesi Lord Ahmet, "Bakınca herkes Gülen hareketinin eğitime ve diyaloğa ne kadar katkı yaptığını anlayabilir. Ben kendim Türkmenistan'a ve Türkiye'ye birçok kez gittim ve eğitim konusunda yaptıkları harika işleri görüyorum. Bin kadar okulla dünyada 100 kadar okulla Afrika'da ve Batı'da eğitime büyük önem veriliyor. Bu hareketin en önemli yanı, Fethullah Gülen'in İslam dünyası içinden çağdaş görüşlü ve diğerlerine karşı saygısı olan bir âlim olmasıdır" dedi.

Lord Ahmed'in konuşmasının ardından konuklara Mevlana Celaleddin Rumi ve Fethullah Gülen'in İslam dini ile ilgili görüşlerini içeren bir video sunumu yapıldı. Kısa video sunumunun ardından kürsüye Chicago Loyola Üniversitesi İslam Araştırmaları ve Teoloji Bölümü'nde profesör olan Marcia Hermansen "Fethullah Gülen Kimdir?" konulu bir konuşma yaptı. Hermansen, "Fethullah Gülen İslam dünyasının önemli bir âlimidir. Milyonlarca seveni var Türkiye'de. Mütevazı bir geçmişi vardır. Yıllarca Türkiye'de öğretmen ve hoca olarak görev yapmıştır" diye konuştu. Türkçe olarak "hizmet" kelimesini de açıklayan Hermansen, hareketin içinde hizmet olarak bilenen kavramın, insanlara hiçbir beklenti içine girmeden servis yapmak, onlara hizmet etmek anlamına geldiğini söyledi

Eleştiriler de var

Fethullah Gülen, Londra'da kendisi ve liderliğindeki hareketle ilgili düzenlenen uluslararası toplantıya yolladığı mesajda "Öteden beri binlerce kişinin karşılık beklemeden gösterdikleri gayretin bir tek şahsa hasredilmesinden rahatsız oldum ve halen de oluyorum" dedi. Cemaatinin faaliyetlerini "gönüllülerin hizmet ve barış hareketi" olarak değerlendiren Gülen sözlerini "Bu harekete ciddi bir katkıda bulunduğumu söyleyemem. Anlaşılan hareketin temsilcileri kibarlık ve iyi niyetlerinin ifadesi olarak aralarında bana da yer açmışlar" diye sürdürdü. Ancak Londra Üniversitesi Şarkiyat Araştırmaları Okulu'nda ve London School of Economist'te gerçekleştirilen konferansta sunulan 40'a yakın tebliğin ortak noktası, bu hareketin başında ve merkezinde Gülen'in bulunduğuydu.

Tebliğlerde Gülen ve cemaatinin genellikle olumlu yönleri ön plana çıkarıldı, ancak Londra Üniversitesi King's College'dan Bill Park gibi yer yer eleştiri yapanlar da vardı. Gülen hareketinin nasıl "uluslarötesi" bir hal aldığını ayrıntılarıyla anlatan Park, Türk cumhuriyetlerinde aşırı etkili olan cemaatin Türk olmayan Müslüman topluluklarla, özellikle Arap ülkeleriyle fazla ilgilenmediğinin altını çizdi. Eğitim alanındaki seçkinci yaklaşım sonucu Türkiye içinde ve dışında "belki de hizmetlerine en fazla ihtiyaç duyan birçok kesime" ulaşamadıklarını söyledi. Dinler arası diyalog fikrine sıcak bakmayan kesimlere eğilmediklerini ileri sürdü.

Tebliğlerden en ilginç olan iki tanesi bana göre, Prof. Louis Cantori (Maryland Üniversitesi-ABD) ve Dr. Ahmet Kuru'ya aitti.

Laik devletin faydası

Prof. Louis'e göre Gülen, her geçen gün daha fazla öne çıkıyor ve çağdaş reformcu Türk İslamının sözcüsü haline geliyor. Onun sayesinde Kemalizmle İslami cumhuriyetçilik arasında güçlü bir köprü inşa ediliyor. Yani Gülen'e Türk toplumunu birleştirici kişi olarak bakılabilir. Dr. Ahmet Kuru (Washington Üniversitesi-ABD) ise "AKP Milli Görüş geleneğinden gelmesine rağmen pasif bir laikliği benimsedi ve küreselleşme yanlısı oldu. Bu süreçte AKP liderleri, cemaatle yoğun alışverişte bulundu. Bu noktada Abant toplantıları önemli rol oynadı" diye konuştu.

Üç gün boyunca tüm bunları dinlerken, İzmirli olduğum için Gülen cemaatinin, "Işık Evleri" ile başladığı günler aklımdan geçti. Bu konuda elbette söylenecek çok söz var ama yukarıda iki tebliğ sahibinin söyledikleri çerçevesinde şunu söylemek istiyorum:

Gelinen noktada artık cemaatin okullarında yetişmiş, en az iki üç dil bilen ve "altın nesil" diye isimlendirilen bir gençlik ve bir gerçekle karşı karşıyayız. Her ne kadar devletin doğrudan desteği görülmese de anlaşılan o ki doğrudan engellemesi de olmadan bugünlere gelindiği bir gerçek ile karşı karşıyayız. Söylemek istediğim şu ki, bunlar da dün 84. yılını kutladığımız muhteşem cumhuriyetimiz sayesinde gerçekleşmiştir. Şimdi beklenilen; Prof. Louis'in bildirisinde söylediği Kemalizmle İslami cumhuriyetçilik arasındaki güçlü köprü inşasını, laik devlet faydasına gerçekleştirebilmektir.