Fethullah Gülen'in Gönül Penceresinden
Bütün Akşam ekibi, Fethullah Gülen'in ziyaretine gittik. Gülen ve arkadaşları çok iyi birer ev sahibi. İkram edilen yemekler de, en lüks lokantada bulamayacağımız kadar lezzetliydi. Bir yandan karnımızı doyurduk; bir yandan da güncel olayları konuştuk. Şunu belirteyim ki, Gülen hiç kimseye mülâkat vermek istemiyor; bütün talepleri de nazik bir şekilde geri çeviriyor. Ama biz, biraz emrivaki yaptık. Teybi açıp konuşmaları kaydetmeye başlayınca itiraz etmedi. Çünkü bizleri kırabileceğini düşündü.
Diyalog
Önce lâfa, dinlerarası diyalogdan girdik. Dinlerarası diyalog ve bu çerçevede Gülen'in Papa'yı ziyaret etmesi, buluttan nem kapan bazı çevreleri rahatsız etti. Oysa, Papa-Gülen buluşması, Vatikan'ın Türkiye'deki temsilcisi Morovich kanalıyla gerçekleşti. Talep Vatikan'dan geldi. Ve ülkemiz açısından da iyi oldu. Tıpkı, dünyanın dört bir yanında açılan okullar gibi. Beni üzen, Gülen gibi müstesna bir insanın, kendisini savunma durumunda kalması. Çünkü ister istemez, ona gündemdeki soruları sorduk. Siz dinlerarası diyalog diyorsunuz; ama asıl sorun dinlerle laik devlet arasında uyumu ve uzlaşmayı sağlamak. Sizin acaba, İslam Devleti kurma gibi bir niyetiniz var mı? Fethullah Gülen, İslamiyet hakkındaki yanlış düşüncelerden dolayı büyük üzüntü duyuyor. "Bir mümin, namazdan ayrılırken, selâm verir, esenlik diler. Bu esasa dayanan bir din hiç kavgayı amaçlar mı? Birtakım vehimler varsa, şüpheler mevcutsa, diyalog ile onları bertaraf edelim" şeklinde konuşuyor.
Gizli niyet
Fethullah Gülen, 17 - 18 yaşlarından itibaren hep vaaz vermiş. Kitaplarının büyük çoğunluğu, irticalen yaptığı konuşmalara dayanıyor. Buna rağmen sarfettiği sözlerden dolayı sadece iki defa Savcılık tarafından sorgulanmış. Gülen "Benim bir ard niyetim olsa; binlerce sayfa tutan konuşmalar yapmışım; vaazlarım hep videolara kaydedilmiş. Bu gizli niyetimi, irticalen yaptığım konuşmalarda, ağzımdan hiç kaçırmaz mıyım?" diye soruyor. İki defa sorgulanması da hep yanlış anlamadan kaynaklanıyor. Bir defasında, Bornova Camii'nde Şeriat-ı fıtriyyeden söz ediyor. "Vay, sen şeriatı istiyorsun" diye suçlanıyor, sorguya çekiliyor. Oysa, Hocaefendi, "Allah'ın iki dili var. Kelâm dili Kuran, kudret dili de kâinat" dedikten sonra, "Şeriat-ı fıtriyye" kelimesini "Yaradılış kanunları, kainat" anlamında kullanıyor. Kuran'ın kâinatın müfessiri olduğunu, tabiat kanunlarını anlamamızı sağladığını söylüyor. Bir başka sefer Edirne'de Ateizm'e (yani dinsizliğe) karşı çıkıyor. Atatürkçülüğü kötülediği düşünülerek sorguya çekiliyor. Tabii gene suçlu bulunmuyor. Tavuk ve darı Bu noktada ister istemez "Tavuk ve darı" hikâyesini hatırladım:
Bir adam kendisini darı sanırmış. Tedavi görmüş. Doktorlar onu, darı olmadığına ikna etmişler. Tedaviden sonra, hastaneyi terk eden adam, bir kümesin önünden geçerken paniğe kapılmış; hastaneye geri dönmüş. Doktorlar "Hani sen darı olmadığını öğrenmiştin?" diye sormuşlar. İşte adamın cevabı: "Ben biliyorum darı olmadığımı ama tavuklara bunu nasıl öğreteceğiz?" Bazı çevrelerin bu "darı sendromundan" kurtulması gerekiyor. Muhtemeller ve vehimler Fethullah Gülen "Hükümler muhtemellere bina edilemez. O zaman bir kişi "Bu necip millet" diye konuşursa, ona da Turancı deyiverirsiniz. Sosyal demokrat düşünceye sahip olanı, komünist diye damgalarsınız. Ben "Dinim" diyorum. Bundan da hicap duymuyorum. İftihar ediyorum. 40 sene konuşup durmuşum. Bir tek sözümden dolayı mahkum edilmemişim. Eğer bir insanın bir iç hesabı varsa ve bunu 40 sene belli etmemişse, dile getirmeyip zihninin bir köşesinde saklamışsa, siz o dimağdan korkun o zaman. Onunla uğraşamazsınız"
Takkıye (!)
Günün moda olan deyimiyle, hemen sorduk: "Takıyye yapıyor olmayın sakın!" İşte cevabı: "Hayatımda hiç siyaseti düşünmedim. Allah'ın rızasına talibim. Onun ötesinde zaten bir şey istiyemem. Allah'ın rızasını, kendi ülkümü, dünyanın dört bir yanında tanıtma yolunda aradım. "Ya Resulullah! Senin İsa'dan Musa'dan neyin eksik? Senin temsil ettiğin ruh ve mana, mağlup olmuş bir takımın bayrağı gibi hep aşağıda duruyor" diye kahroldum, üzülüp durdum. Sünni geleneğinde takıyye yok. Takıyyeyi, İmam Cafer Sadık Hazretleri'ne izafe ederler ki, ben böyle bir şeye ihtimal vermiyorum. Hz. Muhammed, "Aldatan bizden değildir" der. Böyle bir hadise rağmen ben nasıl insanları aldatabilirim?" Fethullah Gülen, Türk milletini seviyor; vatanını seviyor; ve tabii ki, her şeyden önce dinini seviyor. Bir kişi, bu mukaddeslerden dolayı mahkum edilebilir mi? "Milletimin hususi yaratılmış bir millet olduğunu düşünüyorum. Milletimin nam-ı celilini, dünyanın dört bir yanına götürmeyi arzu ediyorum" şeklinde konuşuyor Gülen.
Laiklik ve Demokrasi
İslamiyet'in bazı emir ve yasakları, devleti de ilgilendiriyor. Dolayısıyla, hem İslamiyet, hem laik ve demokratik düzen bir arada yürümez şeklinde bir düşünce mevcut. Oysa Fethullah Gülen, İslamiyet'in sadece yüzde 2 veya 3'ünün devleti ilgilendirdiğini söylüyor. Geri kalan bölümlerin, ferdin hayatıyla alakalı olduğunu belirttikten sonra soruyor: "Ferdi doğrudan ilgilendirmeyen yüzde 3 için, neden kavga çıkartılıyor?" Gülen bir de demokrasinin tarifini yapıyor: "İnsan ebed için yaratılmıştır. Siz onu demokrasi ırmaklarının içinde yıkasanız da, o mahşer problemini çözmeyi arzu edecektir. Demokrasi, şahısların dünyevi ve uhrevi mutluluğunu teminat almağa matuf, insan haklarına saygılı bir sistemin adıdır." Bir, dünyaya darı deliğinden bakanlar var; bir de Fethullah Gülen gibi dünyayı gönül penceresinden seyredenler ve yaradılanı Yaradan'dan ötürü sevenler. Kimin ülkemize ve insanlığa daha fazla yarar sağladığına siz karar verin.
- tarihinde hazırlandı.