Neden Diyalog-1

Diyalog bugün dünyada değişik kesimler (müslüman, gayr-i müslüm) tarafından çok farklı yorumlanıyor. Diyalog kelimesine gerçek manasının ötesinde manalar yüklenmeye çalışılıyor. Diyalog'tan herkes kendine göre birşeyler anlıyor veya anlamak istiyor. Oysa diyaloğun sözlük manasına bakınca ne anlama geldiği çok net anlaşılacaktır.

Müslümanlar, diyalogla alakalı rehberleri olan Hz. Muhammed (ASV) ve O'na gelen kitaba, Kur'an-ı Kerim'e bakacak diyalog ile alakalı, Kur'an ne diyor? Hz. Muhammed (ASV) ne demiştir ve neler yapmıştır, K.Kerim neyi öğütlüyor, işte bütün bunlara bakılacak ve günümüz müslümanına düşen diyalog vazifesi çok net bir şekilde ortaya çıkmış olacak. Şunu çok net ifade edebiliriz ki, Hz. Muhammed (SAV) döneminde yaşanan her şey günümüzde aynısıyla yaşanıyor. Dolayısıyla o dönemden bir kesit bir tablo alınca günümüzde yaşanan hadiselerin aynen üzerine oturuyor. Öyleyse o dönemde çözüm nasıl olmuşsa bugün de çözüm aynı yolla olacak demektir.

Meseleye bu zaviyeden bakınca ortaya çıkan tablo şudur. Bugün yeryüzünde müslümanlık tanınmıyor, Allah (cc) bilinmiyor, Hz. Muhammed (ASV) bilinmiyor, K.Kerim nedir kimsenin haberi yok. İslam nedir, müslüman kimdir bilinmiyor. Öyleyse müslümanların çok ciddi bir şekilde bu meseleyi ele alıp çözüm yolları üretmeleri gerekiyor. Yani meselelere müdahil olması gerekiyor. Şimdiye kadar boş bıraktığı sahnede yerini alması gerekiyor. Gerçek müslümanlığın tanımını bütün detaylarıyla korkusuzca ortaya koyması gerekiyor. Bunun en güzel örneğini 11 Eylül'de Sayın M. Fethullah Gülen Hocaefendi göstermiştir. Hiçbir müslüman liderin ortaya çıkıp gerçeği haykırma ameliyesini yapamadığı bir zamanda O kendinden çok emin bir şekilde çıkıp bütün dünyaya ilan ediyor ve diyordu ki, "Müslüman terörist, terörist de müslüman olamaz". Bunu bütün dünyaya haykırıyor ve yedi cihan duysun diyordu.

Dolayısıyla, bugün müslümanların Diyalog'tan korkacak hiçbir tarafı yoktur. Diyaloğun karşısında duran bir avuç insan ise ya cehaletinden veya maksatlı olarak diyalog sürecini kirletmek amacındadır. Diyalağun karşısında duran müslümanlar esasında K.Kerim'in de karşısında durduklarının farkındalar mı acaba. K.Kerim'e sadece göz ucuyla bile baksanız onlarca ayet göreceksiniz, sevgiden, höşgörüden, diyalogtan, barıştan, af'tan mağfiretten, bahseden. Yani işin özeti şu aslında, bugün Hıristiyan ve Yahudilerden ziyade bizim Diyaloğa ihtiyacımız var. Çünkü dünyada "dinimiz eşittir teröre" diye biliniyor, dolayısıyla bu imajı düzeltecek müslümanların bizzat kendileridir. Yoksa dışardan bir takım insanlar ithal ederek İslamın güzel çehresini temizleyemez ve imajını düzeltemeyiz.

"Hudeybiye Sulhu" bize ne anlatıyor acaba? K.Kerim'e ve Hz. Muhammed'in (SAV) hayatına bakınca, bir kısım insanlar ya dinden haberleri yok, ya Kur'an nedir bilmiyorlar. Hudeybiye, bir sulh'tur. Kimlerle, Mekke'li müşriklerle Efendimiz arasında bir anlaşmadır. 13 sene Efendimize çektirmedikleri eza ve cefa kalmamıştı. Memleketinden kovmuşlardı. Anlaşmada yazılı olan Rahman ve Rahim ifadelerine bile tahammül edememişlerdi. Müşrikler, ayrıca anlaşmayı bir Peygamber ile değil Abdullah'ın oğlu Muhammed sıfatıyla yapmayı talep etmişler ve Efendimiz de razı olmuştu. O dönemde de sahabeden meseleyi kavrayamayan, meselenin inceliğini göremeyip karşı çıkanlar olmuştu. Fakat daha sonra dikkat edin, K. Kerim "Hudeybiye Sulhune" çok açık bir şekilde açık bir zafer ve fetih adını vermişti. Evet Hudeybiye Sulhu neticesinde bir çok insan müslümanları yakından tanıma imkanına ermişti. Şimdi sorarım size günümüz müslümanlarının böyle bir barış, sevgi, hoşgörü ortamına ihtiyacı var mı yok mu? Elbette o günden ziyade muhtacız buna, aksi halde terörist olmadığımızı ispat etmemiz gün geçtikçe zorlaşacaktır.

İslam evrensel bir dindir. Peki bu dinin evrenselliğinin ispatı nasıl olmalıdır. Madem evrenseldir, kimden neden korkuyoruz, kaybedecek neyimiz var, madem islam dini evrenseldir, o halde, bütün Yahudiler, Hıristiyanlar, ateistler ve diğer din mensuplarına dinimiz anlatılmalıdır. Ama nasıl, ve hele bugünkü imaj ve anlayışla. Sonra bu meselenin bir yanıdır. Diyalog karşı tarafa kendi fikir ve görüşlerini empoze etmek demek değildir. Diyalog "sen sen olarak kal ben de ben olarak kalayım" ama beraber yaşayalım, birbirimize saygılı olalım. Birbirimizi anlamaya gayret edelimin adıdır diyalog. Dünya bugün bir kaos yaşıyorsa bunun tek sebebi diyalogsuzluktur. İslam dinler arası diyaloğu 15 asır evvel başlatmıştır. Ve diyaloğun ilk adımını Kainatın İftihar Tablosu atmıştır. Onu takip eden şanlı ecdadımızı uzun yıllar ve hatta asırlarca ayakta tutan temel dinamik de şeksiz ve şüphesiz, diyalog, hoşgörü, din hürriyeti, tolerans eksenli politikaları olmuştur.

Geçen gün New York'ta bir kilisede program organize edildi. Programın içeriği şöyle, Açılış Konuşması, Ezan, K. Kerim, Müslüman konuşmacı, Hıristiyan Konuşmacı, Soru cevaplar ve ardından yemek, ikram, tanışma, kaynaşma. İşte böyle bir programı bizzat izledim, böyle bir programda Müslümanlar ne kaybediyor acaba, elbette ki hiçbir şey. Hatta o kadar ki, bölgede yaşayan bizim insanımız müslüman halkımız, artık bu türden programlara normal bir program nazarıyla bakıyor ve iştirak ediyor. Çünkü gurbetellerde bu ve benzeri programlara bir hizmet, bir kaynaşma, tanışma, bunun yanında kendi kültürünü, ülkesini, dinini, dilini tanıtma imkanı buluyor ve bunu yaparken de son derece mutlu oluyorlar. Haliyle de Amerikalı veya başka milletler de Türklerin veya müslümanların terörist olmadığını çok net bir şekilde görmüş oluyorlar. "Neden Diyalog" 2'de buluşmak ümidiyle...