Kahire'deki Gülen Konferansından Almanya'ya Yansıyanlar

Geçtiğimiz günlerde Gülen hareketi ile alakalı yapılan konferanslara bir tanesi daha eklendi. En sonuncusu Potsdam/Berlin'de gerçekleşen konferanslar bugüne kadar hep Batı Dünyası diye adlandırılan coğrafyada yapıldı.

ABD, Hollanda, İngiltere, Rusya, Avustralya ve son olarak Almanya. Kahire Üniversitesi'nin himayesinde Arap Birliği'nde gerçekleştirilen "İslam Dünyası'nda ıslahın geleceği: Fethullah Gülen Hareketi ile karşılaştırmalı tecrübeler" başlıklı konferansı Kahire Üniversitesi Ekonomik ve Siyasal Bilimler Fakültesi, Akademi Araştırmalar ve İnternet Vakfı ile birlikte Hira Dergisi organize etti. Konferansı yüzlerce akademisyen, diplomat ve dünyanın her bir yanından gelen izleyiciler 3 gün boyunca takip etti. Konferansın organizatörlerinden Kahire Üniversitesi, Mısır'ın dünyaca ünlü akademisyenleri ve diplomatlarının yanında eski Irak lideri Saddam Hüseyin ve Filistin'in eski lideri Yaser Arafat'ın okuduğu üniversite olarak biliniyor. Üniversite en son olarak ABD Başkanı Barack Obama'nın İslam dünyasına hitap ettiği konuşmasına ev sahipliği yapmıştı.

Konferans hem Mısır'da hem de Arap dünyasında büyük bir yankı meydana getirdi. Aralarında Cezayir, Tanzanya, Kenya, Tunus, Fas, Umman ve Etiyopya’nın da bulunduğu İslam dünyasını oluşturan 16 farklı ülkeden gelen katılımcılar Gülen Hareketini tanıma fırsatı buldu.

Mısır'ın önde gelen isimleri Ezher Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Ahmet Tayyib, Ahram Politik ve Stratejik Araştırmalar Merkezi'nden Hasan Ebu Talip ve Hani Raslan, Kahire Üniversitesi'nden Prof, Alia el Mehdi, Prof. Kemal Munufi, Prof. İbrahim Bayyumi, Uluslararası Müslüman Alimler Birliği Genel Sekreteri Muhammed Selim el Awa, Mısırlı ünlü düşünürler Muhammed Imara, Tarık el Bişri, Zağlul Naccar, Tunus'tan Prof. Ebu Yarib el Marzuki, Fas'tan Prof. Semir Budinar, Ürdün'den Fethi Malkavi, Cezayir'den Ömer Cidal, Türkiye'den Mustafa Özcan gibi isimlerin yanında dikkat çeken konuşmacılar Almanya'dan gelen Potsdam Üniversitesi Din Bilimleri Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Hans Hafner, ABD'den Jill Carroll ve Rusya'dan Prof. Dr. Leonid Sykiainen oldu.

Jill Carroll İslam dünyasının problemlerinin çözümü konusunda Gülen Hareketinin sunduğu çözümlerle çok güçlü bir model ortaya koyduğuna işaret etti. Gülen hareketinin en önemli özelliğinin İslam'ı referans olarak kabul etmesi olduğunu belirten Carroll, İslam dünyasının bu hareketi çok yakından takip etmesi gerektiğinin altını çizdi. Prof. Dr. Leonid Sykiainen de dünyanın dört bir yanından konferansa katılan akademisyen ve uzmanların Gülen Hareketi ve İslam dünyasındaki ıslah hareketlerini masaya yatırmalarının öneminden bahsetti ve bu konferansla geleceğe büyük bir ışık tutacaklarını ifade etti.

Sunumunda İslam dünyasında pek çok ıslahçı bulunduğuna vurgu yapan Sykiainen, Gülen'in bunlar arasında en başta gelen kişilerden olduğunu ve Arab dünyasının Batı ile alakalı sıkıntılarının bu hareketle aşabileceklerini söyledi. Prof. Dr. Hans Hafner ise Gülen hareketini Almanya ve Türkiye'den tanıdığını ifade ederek, Gülen hareketini hem Arap dünyası için hem Batı dünyası için en önemli partnerlerden biri olduğunu vurgulayıp Gülen hareketi ile nasıl tanıştığını anlattı. Bir kaç ay önce Potsdam'da yine Gülen Hareketiyle alakalı yaptıkları Konferanstan bahseden Hafner, Dinlerarası diyaloğun günümüzde çok önemli olduğunun altını çizdi.

Diğer konuşmalarda ise Fethullah Gülen Hareketi'nin yanı sıra 20. yüzyılın ikinci yarısından itibaren etkin olan hareketlerdeki ıslah ve yenilenme faaliyetleri tartışıldı.

Bana göre Kahire Konferansının en önemli mesajı evrensel boyutlara ulaşmış bir hareketin evrensel değerlerinin olduğunu ifade etmesi oldu. Gülen Hareketi ister Amerika’da, ister Avrupa'da, ister Arap ve İslam Dünyasında aynı mesajları veren bir hareket. Diyalog, hoşgörü ve eğitim ile manevi kriz yaşayan dünyaya Gülen hareketi ve gönüllüleri çok önemli olan bu ilaçları sunuyor.

Gülen Hareketi yeniden düşünmeyi, öğrenmeyi, yeni yollar aramayı tavsiye ediyor. Bunu yaparken asla sorunlara teslim olmamayı öneriyor. Düşünürken büyük düşünüp, buna rağmen yerel ile evrenseli birlikte görmeyi sunuyor. Sadece düşünmenin cazibesine kapılmadan, projeleri aksiyona dönüştürmeyi vurguluyor.

Bütün bunları vesile olan Fethullah Gülen Hocaefendi ise dünyadaki barış öncülerinden hepsinden farklıdır. Mahatma Gandi dahil bunların hepsi kan dökerek veya dökmeyerek devrim ve ihtilal yaparak bir şeyler değiştirmişler. Grevler, sokak gösterileri, mitingler, çatışma vs yollarla yapmışlar. Gülen Hareketi ise çok farklı bir yolla değişimi hedefliyor. Toplumsal tabanı başlangıç noktası kabul ederek, yavaşça ve sabırla tüm insanlara hizmet veriyor.

Hareket sunduğu çözümleri tüm insanlığa sunuyor. Örneğinde Gandi yerel bir barış öncüsü olmasına rağmen onu bütün dünya tanıyor. Gülen Hareketini ise dünya daha yeni tanımaya başlıyor. Oysaki Hocaefendi’nin sunduğu tavsiyeler, bütün dünya olarak bakıldığında çok daha önemli. Çünkü o bütün insanlara yeni bir hoşgörü, sevgi ve diyalog kültürü öneriyor.

Gülen Hareketi şiddete ve radikalleşmeye karşı durarak bütün insanlığın beraberce yükselmesini istiyor. Günümüzde bu düşüncelere sahip başka bir entelektüel bulmak oldukça zor. Hareketin en önemli boyutu ise bütün dünyanın bu düşünceleri sahiplenebilir olması. Hoşgörü ve sevgi, huzur içinde birlikte yaşamak için çok önemli, ancak bu yolla insanlar huzur içinde var olmaya devam edebilirler.

İnsanlık bütün olarak ancak diyalogla var olabilir. Gülen Hareketi diyalog yaparak dünyayı daha güvenli hale getirmeye çalışıyor. Bunu yaparken beklentisiz bir şekilde çalışıyor. Evrensel problemlerin çözülmesi için, evrensel çözümlere ihtiyaç vardır. Bunları sunacak olan yine evrensel değerlere vurgu yapan bir hareket olması gerekiyor. Gülen Hareketinin bu kriterlere uyduğunu Kahire Konferansı bir kez daha dünyaya göstermiş oldu.