Medya Neden Uçurumun Eşiğinde

Bu ülkede bazı gazeteleri okumakla yetinen insanlar, toplumun bir kesimi ve hadiselerin bir bölümü hakkında asla bilgi sahibi olamıyor. Çünkü okudukları gazete, toplumun bir bölümünü (ötekini) yok sayıyor. Onların elde ettiği başarılar, hiç önemli değildir; çünkü tâ baştan onlar hakkında hüküm biçilmiştir.

Vakıa, "öteki" yaftası yemiş insanlar hakkında birtakım iddialar ortaya atılır ve medya tarafından bir anda hatırlanır bu kitleler. İşin doğru–yanlış olmasına bakılmaksızın bir geçiş üstünlüğü ile olumsuz haberler birinci sayfaya taşınır çabucak.

Dünyada eşi bulunamayacak zor bir gazetecilik (!) anlayışıdır bu. Marjinal bir gazeteyseniz, ideolojik bir kimliğiniz öne çıkmışsa, propaganda amaçlı yayın esaslarınız varsa bu körebe oyununa devam edebilirsiniz. Fakat, kitle gazetesi görünümünde marjinal saplantılar içine girmenin faturası ağırdır...

Aydın Doğan Bey'in ilginç bir itirafı oldu yakın zamanda. Malum, Uzan Grubu'na ait bir barajın açılışı Başbakan Yardımcısı ve MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli tarafından yapılmıştı. Bahçeli ile birlikte çok sayıda devlet adamı, basın mensubu ve davetli katılmıştı törene. Ne var ki Aydın Bey'in sahibi olduğu medya grubunda olaydan bir satır bile bahsedilmedi. Yanılmıyorsam Aydın Doğan'a ait sekiz günlük gazete var. Kanal D ve CNN Türk de aynı gruba ait. Şimdi düşünün, ticari rakibi sayılan bir medya kuruluşunun ülke çapında yankılanan bir programına bir saniye görüntü, bir satır haber ayırmayacaksınız...

Neyse ki Aydın Bey olgun bir yaklaşımla sorunu çözdü ve kendisiyle röportaj yapan bir gazeteci dostuna "Berke Barajı'nın açılışını haber yapmamamız bir yanlıştı..." deyiverdi.

Körebe oyunu sadece bir medya grubu tarafından yapılmıyor ve sadece ticari çekişme nedeniyle ortaya çıkmıyor. Herkesin "büyük görelim" dediği ya da "görmezden gelelim" diye yaklaştığı olaylar var bu ülkede. Tabii bu anlamsız karmaşada olan, okuyucuya oluyor, bilgi eksikliği gizliden gizliye yanlı verilen haberlerle kanaatler oluşturuluyor...

Körebe oyununun en çarpıcı örneklerinden biri geçen hafta yaşandı. Malum, Abant'ta "Küreselleşme" başlıklı bir toplantı yapıldı. Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı tarafından 5'incisi düzenlenen toplantı, Türkiyemiz için çok önemli. Farklı düşüncelere sahip entelektüelimizin bir araya gelerek ülke ve dünya sorunlarını bu kadar üst düzeyde tartıştığı başka bir toplantı yok. Keşke "onlarca Abant" toplantısı olsa ve "öteki" ile yüz yüze gelse herkes. Beş yıldır başarıyla yapılan toplantıya dünyanın birçok yerinde merak var; o yüzden "Abant platformu" ya da "Abant ruhu" gibi tabirlerin toplumsal bir gerçekliği var...

Birtakım ideolojik saplantılar içinde marjinal yayıncılık yapan gazetelerin Abant Toplantısı'ndan bahsetmemeleri gayet normal. Bana ilginç ve düşündürücü gelen kitle gazetesi olmayı hedefleyen ve belli bir oranda bunu başarıyla gerçekleştiren gazetelerin Abant ile ilgili bir satır haber dahi yayınlamamaları. Acaba bu toplantının haber değeri mi yok! Türkiye'nin sağcı–solcu diye bilinen aydınları Abant'ta, bir otelde, üç gün bir araya gelecek, seviyeli bir toplantı yapacak, sonra bir sonuç bildirgesi imzalayıp bunu halka arz edecek ve siz buna "haber değeri yoktur" muamelesi yapacaksınız. Olmuyor, inanın yakışmıyor, kitle gazetesi kültürüne uygun düşmüyor...

"Belki de, erken seçim havasına girmiş ülkemizde muhabir gönderememişlerdir" diye hayra yoruyorum; fakat toplantıyı üç gün boyunca başarıyla takip eden muhabirimiz Zafer Özcan, diğer gazetelerden katılımcıları sayıveriyor. Anlıyorum ki olaya haber değeri biçilmiş, muhabir gönderilmiş; ama sanki sihirli bir el "girmeyin" demiş...

"Yazı işleridir, ne dese yeridir" deyip geçemiyorum; çünkü hemen her alanda tek gözlü medya uygulaması sürüyor. Mesela üniversite sonuçları açıklanıyor, bazı dersane ve özel okulların başarısı ortaya çıkıyor. Artık bir eğitim klasiği haline gelmiş başarı öykülerini gizlemek için kitle gazetelerinde hummalı bir çalışma başlıyor.

Hemen her TV kanalı, sabah programlarında günlük gazetelerden önemli bulduğu haberleri okuyor. Dikkat ediyorum, bazı kanallara göre sanki bazı gazeteler hiç yayınlanmıyor bu ülkede. Kendi grubunun gazeteleri haricinde ideolojik ittifaklar gözleniyor sabah okumalarında...

Yanlı basın uygulaması bizi bir uçurumun kenarına taşıdı. Daha ötesi yok...