Sen Türkiye'sin; Büyük Düşün!

Yerel seçimlere iki hafta kaldı. Meydanlardan sarf edilen siyasi polemik ürünü sözlerden hangisi hafızalarda kalır; seçim sloganlarından kaç tanesi bundan sonra hatırlanır bilemiyoruz. Esasen, birçokları gibi ben de seçim sloganlarının çoğunun hoş ama boş olduğunu düşünürüm. Anlamsız bir kelime yığını halinde, sadece ve sadece kitleyi gaza getirmeye yararlar, o kadar. Pek azının anlamı ve kalıcılığı vardır. Bu seçimlerde kullanılanlar da böyle. Ancak bir tanesi var ki, hem anlamlı ve hem de kitleye hedef gösteriyor: "Sen Türkiye'sin; büyük düşün!"

Her kim keşfetmişse, gönülden tebrik ederim.

Bu slogan bende, Merhum Turgut Özal'la başlayan, Anadolu müteşebbisinin dış dünyalara açılmasını ve gittikleri ülkelerde başarılı çalışmalar ortaya koymasını çağrıştırıyor.

"Eğitim gönüllüleri" görev yaptıkları ülkelerde, aynı zamanda fahri bir Türkiye tanıtım misyoneri gibi çalıştıkları gibi, o ülkelerin ileri gelen entelektüel simalarını da Türkiye'ye davet edip, ülkemizi daha yakından tanımalarına imkan ve zemin hazırlıyorlar. Geçtiğimiz günlerde İngiltere'den gelen böylesi bir grupla görüşme imkanı buldum. Bir haftalık bir Anadolu seyahati sonrası ülkelerine dönüyorlardı. Tabir yerinde ise, gördüklerinden ve yaşadıklarından dolayı gözlerinin içi gülüyor ve bambaşka duygularla, kalplerini İstanbul'da bırakarak dönüyorlardı.

İzlenimleri gerçekten anlamlı idi. Bir kısmını sizinle paylaşmak isterim:

- John Oaks (Londra/Hurringate Belediye Meclisi Üyesi): "Geçen yüz yılda biz Batılılar Türkiye'ye 'Avrupa'nın hasta adamı' dedik. Ama şimdi görüyorum ki, bu "hasta adam" çoktan iyileşmiş, 'Avrupa'nın doktoru' olma yolunda hızla ilerliyor".

- İman Abou Atta (Filistin asıllı olup, uzun zamandır Londra'da yaşıyor): "Ben burada, tarih kitaplarında görmediğim bir Türkiye ile karşılaştım. Böylesini hayal dahi edemezdim."

- Mahroof Hüseyin (Ailesi Pakistan asıllı bir milletvekili): "Bir ülkenin geçmişinden kopmaksızın; modern dünya ile nasıl bütünleşebileceğini ve imrenilecek bir kalkınma gerçekleştirebileceğini gözlerimizle gördük."

İşte size, yazının başlığındaki sloganın ne anlama geldiğini ifade eden ve bizlere sorumluluğumuzu hatırlatan sözler.

Uluslararası Türkçe olimpiyatları ise, Türkiye'nin önüne bambaşka ufuklar açıyor ve fırsatlar sunuyor.

Ben bu sloganın ifade ettiği anlamı Güney Afrika'nın Durban şehrinde, Zulu kabilesinden kiraladığı 20 bin dönümlük arazide besicilik ve çiftçilik yapmaya hazırlanan "çilli genç" Atilla'nın gözlerinde; Bangok'ta ve Çin'de kurduğu atölyelerde mücevherat imal ederek yirmiden fazla ülkeye ihracat yapan Sivas/Suşehri'li Cengiz'in gayretlerinde; Sydney'deki Maraş dondurmacısında; "Lazico Center'de vakfıkebir ekmeği ve tereyağlı pide yapan Karadeniz uşağında ve özellikle eksi 50 derece soğuklardan, artı 50 derece sıcaklara kadar dünyanın muhtelif köşelerinde, "eğitim gönüllüsü" olarak destansı gayretler ortaya koyanlarda gördüm.

Bu slogan, bir siyasi partinin yerel seçim kampanyasına sığmayacak kadar geniş ve derin anlamlar içeriyor. Bu slogan bize, "milletler muvezanesinde" ülkemizin hak ettiği yere gelmesi konusunda her birimize düşen sorumluluğu hatırlatıyor.