Hocaefendi MİT Raporunda

Öfkesinde ne yapacağını şaşırdı siyaset şeyhi. Hemen çığırtkanlar çıkardı ekranlara... 'Mazeretleri dolayısıyla gelmediler; ama nezaket ve bağlılıklarını mektupla bildirdiler efendim...' diye açıklamalar yaptırdı.

Bu noktada, Mahmut Efendi'yle baş edemeyeceklerini hesapladılar. Kendilerine siyaseten açıkça cephe almış da olsa son zamanlardaki sessizliğine hürmeten Esat Efendi'yi de kenara ayırdılar. Ama Fethullah Hoca çökertilmeliydi. Tehlike ondan geliyordu. Zaten, Nizan partisi döneminden beri Nur cemaatiyle yıldızlarının barışmadığını, Ahmet Tevfik Paksu, Gündüz Sevilgen gibi isimlerin başlarına açtığı dertleri hatırladılar. Ve ecinniler el çabukluğuyla, Susurluk vesilesiyle Çankaya Köşkü'nde yapılan liderler zirvesine sunulan MİT notuna eklediler Hocaefendi'nin adını. Gerisini 'ikiz kardeş' getirdi.

Görünürde birbirinin tam zıddıydı bu kardeşler. (Aktörlerin canlandırdığı karakterleri kastediyorum.) En çarpıcısı, muhalif olanın tutumuydu elbette. Yasal konumunu bile zorlayarak gözaltında tutuyordu berikini. Aleyhine raporlar hazırlattırıyor, kamuoyuna açıklamalar yapıyor, düpedüz sıkıştırıyordu... Sınırsınız ki, eline geçirse paralayacak. Oysa aralarında, tahterevalli oyununu andırır, zıtlığa dayalı sessiz bir uyum ve anlayış beraberliği hep vardı. Fark edemedik... Biri ne yapsa ötekine yarıyor, güç verip haklılık kazandırarak palazlandırıyordu karındaşını.

Bu arada bizlerin her defasında oyuna, onu hayatın kendisi sunacak kadar kendimizi kaptırdığımız da inkar edilemez. Onlar birbirilerinin değirmenine su taşırken, biz kıyasıya mücadeleye tanık olduğumuzu zannedip heyecandan nefeslerimizi dahi tuttuk.

Ne oyunmuş!