Sonuç bildirisi: Medya, azınlıklara yönelik nefret söylemini artırıyor
Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı'nın öncülüğünde Medialog ve Kültürler Arası Diyalog Platformu'nun organizasyonuyla düzenlenen 'Medyamızda Gayrimüslim Algısı' Heybeliada'da tartışıldı. İki gün süren çalıştayın sonuç bildirisinde çözüm önerileri sunuldu. Bildiride basının azınlıklara yönelik nefret söylemini artırırken, mağduriyetleri ya olumsuz gördüğü yahut görmediği üzerinde duruldu.
İstanbul Heybeliada'da gerçekleştirilen 'Medyada Gayrimüslim Algısı' çalıştayı dün sona erdi. Çok sayıda gazeteci, yazar ve sivil toplum kuruluşu temsilcisinin katıldığı çalıştayın ardından 20 maddelik bir sonuç bildirisi yayımladı. Bildiride, basın yolu ile gayrimüslimlere yönelik olumsuz tutumun sonraki kuşaklara aktarıldığı belirtildi. Basının azınlıklara yönelik nefret söylemini arttırırken, mağduriyetleri ya olumsuz gördüğü yahut görmediği üzerinde duruldu. Devlete bağımlı hale getirilen basının, gayrimüslimlerin mağduriyetlerini görmediği, yahut gördüğünde ise olumsuz şekilde gördüğü kaydedildi. Türk basınının Takrir-i Sükûn ile bağımsızlığının sona ermesiyle birlikte tekrar bağımsızlığını kazanamadığı ifade edildi ve geçmişe atıfta bulunularak, "1928'de Hukuk Fakültesi talebeleri tarafından başlatılan 'vatandaş Türkçe konuş' kampanyaları basın tarafından desteklendi. İnsanlar anadilini konuşamaz hale getirildi. Türkiye'nin Osmanlı geçmişinde farklı unsurların bir arada yaşama deneyimleri, daha iyi bir gelecek için ilham kaynağı olabilir." ifadeleri kullanıldı. Ayrıca bildiride medya dilinde, gayrimüslim kavramı yerine 'farklı din ve inanç grupları' ifadesinin kullanımının daha uygun olduğu dile getirildi. Nefret söylemi bağlamında yazılı basınının yanı sıra, televizyon, sinema ve sosyal medyaya dikkat çekilirken şu ifadeler kullanıldı: "Türkiye'de farklı din ve inanç gruplarının yaşadığı ayrımcı deneyimlerin benzerini Avrupa medyası da yabancı düşmanlığı ve İslamafobi olarak yaşatmaktadır. Demokrasilerde görsel ve yazılı basının vatandaşı bilgilendirmesi ve taleplerini gündeme getirmesi gerekirken, bugüne dek ülkemizde genellikle, medya resmi ideolojiyi topluma empoze eden bir misyon üstlenmiştir."
Toplumun bütün kesimleri, geçmişiyle yüzleşmek zorunda
Heybeliada'da gerçekleştirilen 'Medyada Gayrimüslim Algısı' Çalıştayı'nın ikinci günü, Radikal Gazetesi Yazarı Orhan Kemal Cengiz'in konuşmasıyla başladı. Cengiz, Türkiye'de hoşgörü ortamının özlendiğini ve buna Fethullah Gülen camiasının imza attığını belirtti. 'Önyargıların Aşılmasında Medyanın Üstlenebileceği Roller' başlıklı bir konuşma yapan Cengiz, "Heybeliada'dayız. Ruhban Okulu'na gittik. Orada baş papaz dua etti. Ben baktım 'rahatsız olan var mı?' diye. Hiç kimse rahatsız olmadı. Muazzam bir hoşgörü. Türkiye'de özlediğimiz büyük bir hoşgörü ortamı. Buna Gülen camiası imza atıyor. Hocaefendi zaten bu konuda ezelden beri görüşlerini ifade ediyor. Kendisi diyalog işlerinin öncülüğünü yaptı." diye konuştu.
Zaman Gazetesi Yazarı Ali Bulaç, geçmişle herkesin yüzleşmesi gerektiğini anlattı. Bulaç, "Geçmişimizle yüzleşmek durumundayız. Bunu her zaman söylüyoruz ama gayrimüslim mağdur olanların da geçmişleriyle yüzleşmeleri icap eder. Mağdur gayrimüslimlerin entelektüel sözcüleri Batı eğitiminden geçmiş. Bunlar ne İncil'i ne Tevrat'ı referans almıyor. Bizden şunu istiyorlar: İtiraf et ve günah çıkar! Zaten yüzlerce defa itiraf ediyoruz. Çok üzülüyoruz ama yeter. Burası kilise değil. Papaz da yok karşımızda. Bence bundan vazgeçmek lazım." diye konuştu. Ali Bulaç, Ermeni soykırımı iddialarına ilişkin fikirlerini söylerken bu iddialarda ısrar edenlere de tepki gösterdi: "Sonuç alınmak isteniyorsa 'soykırım' kelimesinde ısrar etmekten vazgeçilmeli. 'Soykırım' sözünde ısrar ettiğiniz müddetçe inatlaşma devam edecek. Çünkü öbür taraf bunu provoke etmek için eline çok iyi bir malzeme geçirmiş oluyor."
- tarihinde hazırlandı.