Allah var gam yok!
Her sıkıntı her ızdırap bir kolaylığa gebe. Lakin sıkıntı müddetine tahammül etmek gerekiyor. Nitekim Allah (cc) her zorlukla beraber bir kolaylığın olduğunu müjdeliyor İnşirah Sûresi’nde. Biz kullarına da “Allah var, gam yok” demek düşüyor.
Hayat, iyilerle kötülerin birbirinden ayrılarak Rabb’imize kimin güzel kul olacağının belirlendiği bir sınav. Ve bu sınav, türlü zorluklar içinde gerçekleşiyor. Çekilen bu sıkıntılar arasında Allah kullarının gönüllerine ve hayatlarına ‘inşirah’ (genişlik) vererek hem onları teselli ediyor hem de onların daha iyi kul olmaları için yollarını gösteriyor. Musibetler karşısındaki dik duruşuyla insan, kabiliyetlerini daha çok artırdığı gibi on sekiz bin âleme bakan duygularını da açığa çıkarıyor. Peygamberimiz’in (sas) hayatına baktığımızda da bunu; vahiy gelmeden önce Allah’ın Peygamber’ini türlü musibetlerle, sıkıntılarla nasıl yetiştirdiğini ve onun kabiliyetlerini nasıl geliştirdiğini görmek mümkün. Mekke’de yeni bir din doğarken aynı zamanda zorluklarla mücadeleler başlıyordu. Allah musibetler, sıkıntılar içinde Habib’inin gönlüne inşirah vermek, ruhunu ferahlandırmak için binbir çeşit güzelliği de ikram ediyordu. Böylece Rabbimiz, Habibinin (sas) şahsında bizlere her zorluktan sonra bir kolaylık, her sıkıntıdan sonra bir ferahlık olacağını hatırlatıyordu. Vahyin kesildiği, ızdırabın hakim olduğu bir anda nazil olan İnşirah Sûresi de bu durumu apaçık anlatıyor. Allah (cc), İnşirah Sûresi’nde “Biz senin göğsünü açıp genişletmedik mi? Senin belini çatırdatan o ağır yükünü indirmedik mi? Hem senin şanını yüceltmedik mi? Demek ki güçlükle beraber kolaylık vardır. Evet, güçlükle beraber kolaylık vardır! O halde bir işi bitirince, hemen başka işe giriş, onunla uğraş. Hep Rabb’ine yönel, O’na yaklaş!” buyuruyor. Duha Sûresi’nden sonra nazil olan bu ayet-i kerimeler, güçlüğü kolaylığın takip ettiğini, çile ve zorluğun ardından kolaylık ve muvaffakiyetin geleceğini anlatıyor.
Zorlukla beraber kolaylık var
Mekke’de nazil olan İnşirah Sûresi, adını ilk ayette geçen ‘elem neşrah leke’ ifadesinden alıyor. Elem Neşrah, Elem Neşrah Leke ve Şerh Sûresi olarak da anılıyor. Duha gibi İnşirah Sûresi de Hz. Peygamber’in tebliğin ilk dönemlerinde maruz kaldığı sıkıntılar karşısında kendisini teselli etmek üzere indirilmiş. Sûrenin nüzul sebebi olarak fakirliklerinden dolayı putperestler tarafından aşağılanan Müslümanların teselli edilmesi de gösteriliyor. Sûrenin başında Hz. Peygamber’e, “Senin göğsünü açmadık mı?” şeklinde hitap edilerek kendisine sıkıntı veren ağır yükün üzerinden kaldırıldığı bildiriliyor. Daha sonra şanının yüceltildiği vurgulanıp her güçlükle birlikte bir kolaylığın bulunduğu iki defa zikrediliyor. Sonunda ise Resûl-i Ekrem’e boş kaldığı zamanlarda çaba sarf etmesi ve Rabb’ine yönelmesi emrediliyor.
İlk ayetin yorumuyla ilgili olarak iki farklı görüş naklediliyor. Bunlardan birine göre ayet, Hz. Peygamber’in çocukluk döneminde veya Miraç’ın meydana geldiği gece Hz. Cebrail tarafından göğsünün yarılarak kalbinin çıkarılmasına, zemzem suyuyla yıkandıktan sonra ilim ve hikmetle doldurularak tekrar yerine konulmasına işaret ediyor. Müfessirler arasında yaygın kabul gören ikinci görüş ise ayetin cismani bir müdahaleyi değil, Hz. Peygamber’in ruhunun ilim ve hikmetle zenginleştirildiğini, üzüntü ve sıkıntısı giderilerek kalbine ferahlık verildiğini ifade ediyor. İbn Abbas’ın da ayeti “Biz senin göğsünü İslâm’a açtık” şeklinde tefsir ettiği bildiriliyor. Enam Sûresi’nde, “Allah, hidayetini dilediği kimsenin göğsünü İslâm için açar” ve Zümer Sûresi’nde, “Allah’ın İslâm için göğsüne genişlik verdiği kimse Rabb’i tarafından hidayet nuru üzerinde değil midir?” buyrulması da bu yorumu destekliyor.
İnşirah Sûresi’nin, “Senin üzerinden ağır bir yükü kaldırdık” mealindeki ayetiyle, peygamberlikten önce veya peygamberliğin ilk dönemlerinde Resûlullah’ı (sas) çok üzen ve tahammülü güç olan zorlukların kaldırılması kastediliyor. Ayetteki vizr kelimesinin ‘ağır günah’ manasında olduğunu, dolayısıyla burada Hz. Peygamber’in günahlarının bağışlanmasının kastedildiğini söyleyenler bulunmakla birlikte ağırlığı özellikle vurgulanmış olan bir günahın Resul-i Ekrem’le irtibatlandırılması uzak bir ihtimal olarak görünüyor. Resulullah’ın bu ayet nazil olunca, “Bir zorluk iki kolaylığa asla üstün gelemez” dediği rivayet ediliyor. Ayette güçlükle beraber kolaylığın bulunacağına iki defa vurgu yapılması bir yandan Resul-i Ekrem’in, karşılaşacağı şiddetli engelleme ve zorlukların rahatlamayla sonuçlanacağına kesin olarak güvenmesini sağlamayı amaçlıyor. Öte yandan müminlere maruz kalacakları sıkıntı ve haksızlıklar karşısında yılgınlığa düşmemelerini, Allah’a daima güvenmelerini, iyimserliklerini koruyup güzel günler için çalışmalarını telkin ediyor. Nihayet sûrenin sonunda Hz. Peygamber’in (sas) şahsında bütün müminlerden Allah’a bağlılıklarını sürdürmeleri isteniyor.
Allah’ın yardımıyla çizgimizi koruyabiliriz
Fethullah Gülen Hocaefendi, ‘Kur’an’dan İdrake Yansıyanlar’ adlı eserinde İnşirah Sûresi’ni “(O hâlde) bir işten boşalınca hemen (başka) bir işe koyul.” (İnşirah, 7) ayeti üzerinden ele alıyor. Bu ayetin Müslüman’a önemli bir hareket felsefesi ve hayat düsturu sunduğunu dile getiriyor. Ona göre bir mümin için “Artık yapacak bir şey kalmadı; vazifem bitti.” diye rahata kapılıp, olduğu yerde kalma söz konusu olamaz. Mümine yakışan bir hayırdan boşalınca ikinci hayra koşma, yorulma içinde dinlenme, dinlenmeyi bir başka yorulmanın mukaddimesi haline getirme, hayatında boşluk olmayan bir insan gibi yaşama... İnşiraha mazhar olabileceğimizi ise şu şekilde anlatıyor: “Nebiler Serveri (sallallâhu aleyhi ve sellem) kendi ufku seviyesinden yaşadığı bir sıkıntıdan sonra inşirah-ı sadra nail olmuştu. Bizler de maruz kaldığımız değişik sıkıntı, hafakan, kırgınlık hatta köpürme ve taşkınlıklarımızda bir kopukluk yaşayabiliriz. İç âlemimiz ışıksız, karanlık bir atmosfere bürünebilir. İşte böyle bir zamanda, Allah’ın yardımıyla hâlâ çizgimizi koruyabiliyor ve dönüp tekrar Cenâb-ı Hakk’a teveccühte bulunabiliyorsak, zılliyet planında biz de inşirah-ı sadra mazhar olabiliriz. Hocaefendi’nin beyanıyla Allah bizim sadrımıza da inşirah verir, kalbimizi açar, gönlümüzü coşturur ve bizi yeniden şahlandırır. Hani, vasıta sahiplerinin kullandıkları benzini bitirip tükettikten sonra bir istasyona yanaşıp depolarını yeniden benzinle doldurdukları gibi, Cenâb-ı Hak da enerjileri bitip tükenen hakikat yolcularının vasıtalarını semavî bir enerji ile yeniden doldurur. Dolayısıyla rahatlıkla diyebiliriz ki, asliyet planında Efendiler Efendisi için söz konusu olan inşirah-ı sadr meselesi, zılliyet planında ümmet-i Muhammed için de her zaman söz konusu. Nitekim O (sallallâhu aleyhi ve sellem) hangi sofraya oturmuş, Allah’ın hangi nimetlerinden istifade etmişse, gözü o sofrada olan peyrevlerini (izinde giden) de o nimetlerden mahrum bırakmamış, onlar için de kapıyı ardına kadar açık bırakmıştır.”
Kaynak: http://www.zaman.com.tr/cuma_her-guclukle-beraber-kolaylik-vardir_2265048.html
- tarihinde hazırlandı.