"Kitabı, Kendinle Karşılaşmak İçin Oku"

Sosyolog Ümit Meriç, kitap okumanın kutsanacak bir eylem olmasından ziyade, insanı insanla karıştırmasının daha anlamlı olacağını görüşünde. Meriç, "Dönerek okuduğum başucu kitabım Kur'an'ı Kerim. Başlayıp, bitirdiğim ve yeniden başladığım tek kitap o." diyor.. Hayatının neredeyse tamamını okumakla geçirmiş, münevver, müşfik, mütevazı birinin evine konuk olduk.

Ümit Meriç'le, 'kitap ve okumak' eksenli yaptığımız sohbet insanların da eşine rastlanılmayan birer kitap olduğu noktasında şekillendi.

Yüsra Mesude: Kitap okumakla hayatı okumak birbiriyle kesişiyor mu, yoksa teğet mi geçiyor?

Ümit Meriç: Kur'an-ı Kerim'in ilk emri malumunuz, "İkra: Oku" olmuştu. Biz de Cenab-ı Hakk'a soralım: 'Neyi okuyalım, Ya Rab?' "Tekrar ikra ve tekrar ikra!" Biz okuma-yazma biliyoruz; ama inşallah ümmi olan bir Peygamberin ümmeti olma şerefine de nail oluruz. Okuyarak cahil kalma ihtimali de var. Dolayısıyla neyi okuyacağımızı çok iyi belirlememiz ve sayılı nefeslerimizi hiç israf etmeden Allah'ın rızasına uygun harcayarak okumamız lazım. Babamın bir sözü var: "Ben kitaba tapmıyorum, kitabın içindeki insanı arıyorum. Kitabın içindeki ışık, kitabın içindeki inanç, kitabın içindeki nur beni çekiyor." Aslında kitaba tapmamak lâzım. Çünkü okumak, bizatihi kutsanacak bir eylem değil. Okuduklarımız düşünmemizi ve anlamamızı sağlamıyorsa okumanın televizyondaki dizileri seyretmekten çok da bir farkı yok demektir. Abur cubur yemek yemek nasıl sıhhatimiz için tehlikeliyse, faydasız kitaplar okumak da öyledir. Bu durumda insanın sayfalarca gereksiz kitap okuyacağına kendi kendiyle tanışması, kendi kendisiyle buluşması için yapabileceği daha anlamlı şeyler var. Bir çiçeği seyretmek, gece yıldızlara bakmak ya da en güzeli namaz kılmak bence bizi kendimize, kainata ve Rabb'imize ulaştırabilecek çok daha sağlam köprüler.

YM: "Bütün kitaplar tek bir Kitap'ı daha iyi anlamak için okunur." Size o Kitap'ı okuma yolculuğunuzda ışık tutan eserler hangileriydi?

ÜM: Batılı bir kütüphanenin ortasında büyüdüm. Babamın kütüphanesinde resimli kitap azdı. Kitapla ilk temasım çocuk kitabıyla değildi. Shakespeare'in Fransızca üç ciltlik 19. yy baskısı kitabına bakarak kitapların büyülü dünyasına girdim. O kitabın içinde çok hoş gravürler vardı. Othello, Hamlet ve Ofelia ile tanıştım ilk. Okumaya başladıktan sonra La Fontaine'in fabllarının Orhan Veli tercümesini çok sevmiştim. Önce La Fontaine'i, yıllar geçtikten sonra ise Yunus'u tanıdım... Yunus bana, "Sen kendini bilmezsin, ya nice okumaktır?" diye soruyordu. Gerçi genç kızlık kimliğimi ararken Refik Halit'in Nilgün'ü bana çok iyi gelmişti. Sonra Peyami Safa'lar, Yakup Kadri'ler de hayatıma girdi. Ardından Rus klasiklerini, Doğu ve Batı klasiklerini okudum. Hayatıma ışık tutan kitaplar, babamın da hayatına ışık tutan kitaplar oldu. Kur'an-ı Kerim'e gelirken arayış içindeydim. Önce namaz kıldım, sonra Kur'an-ı Kerim okudum. Namaz öncesinde Amiel adlı İsviçreli bir yazarın günce kitabı kendi kendimle tanışmamda ruhuma merhem sürdü. Dostum kabul ettiğim Tanpınar da beni çok etkiledi. Kendisiyle tanışmasam da kitapları sayesinde ruhuyla ruhum arasında namütenahi köprüler kuruldu. Kendi kendimle sıfır noktam, secdeye başımı koyduğum sabahtır. Ama bütün bu yazarlar çevreden başlayıp ortada derinleşen bir girdap gibi beni secde öncesine getirdi.

YM: Yayın dünyasına dair beklentileriniz neler?

ÜM: Küçülen bir dünyada yaşıyoruz. Bu dünyaya bizim vereceğimiz çok şey var. Yabancı dillerden yapılan tercümelere çok önem veriyorum; ama Türk irfanından da yabancı kültürlere tercüme edebiyatın kurulması lazım. Çin 2600 yıldır Konfüçyanizmi uyguluyor. Beşeriyetin dörtte biri olan Çin'e bizim irfanımız neden hâlâ taşınmadı? Mesela Hz. Mevlâna'nın eserlerinin bütünü neden hâlâ Çince de yok?

YM: Bu anlamda dünyaya açılan Türk okulları da 'barış köprüleri' olarak değerlendirilebilir mi?

ÜM: Zaten bu okullar o irfanın ilk köprüleri. Allah, Fethullah Gülen Hocaefendi'den ve bu okullarda hizmet veren, verilmesini sağlayanlardan razı olsun. Bu köprüler, irfanımızı kültürlere bağlayan ilk köprülerdir ve büyük otoyollara dönüşecektir inşallah. Dünya bize geldiği gibi biz de dünyaya giderek onlara hiç bilmedikleri güzellik ve hakikatleri de göstereceğiz.

YM: Kitaplarla nefes alan Cemil Meriç'in sayfalar arasına bu kadar sığınmasının sebebi neydi?

ÜM: Kitaplar Cemil Meriç'in nârını nura tebdil eylediler. Başka bir şey olamazdı, Cemil Meriç'in olmazsa olmazıydı kitaplar. Mecburdu okumaya. Kendisini aydınlattı, sonra başkalarını aydınlattı. Odun yanar, ıstırap çeker, suyu çıkar, dumanı çıkar, alevi çıkar, ondan sonra nâr-ı beyza haline gelir. Cemil Meriç bir mustaripti; ama bu ıstırabını, kor ateşini nura tebdil etmeyi Allah ona nasip etti. Ve sonunda bu nurla başka insanları aydınlatmaya devam ediyor. Gerçek aydın da zaten budur.

YM: İbn-i Sina, "Uzun ve dar yaşamaktansa kısa ve geniş yaşamayı tercih ederim." diyor. Siz bir sosyolog olarak bize 'geniş ve enine' yaşamanın ipuçlarını verebilir misiniz?

ÜM: İbn-i Sina gibi düşünmüyorum. İnşallah uzun ve geniş yaşamak isterim. Hayatı, nefes alıp vermeyi seviyorum. Yaşamanın güzelliğinden hakkınca istifade etmeye çalışıyorum. Hayat bir kum saatine benziyor. Ancak kum saatini tekrar tekrar ters çevirme imkanınız varken insana verilen ömürde nefesler sayılı. O nefeslerin kıymetini bilmek ve hakkını vermek gerekiyor. Hayatı bütün hücrelerimizle görerek, duyarak, severek, anlayarak ve her nefeste Hakk'a daha çok yaklaşarak yaşamalı. Bu da tefekkür etmekle mümkün. Mutfağımızdaki robotla muzlu süt yapabiliyoruz diye, alete ne kadar minnettar kalıyoruz. Ama ya şu sol göğsümüzün altında atıp duran et parçasına bu kadar minnettar kalıyor muyuz acaba? Elimizi göğsümüzün üstüne koyup "Ey kalbim, sana çok teşekkür ederim. Sen Allah'ın emriyle çarptıkça benim bedenim yaşamaya devam ediyor. " diyor muyuz? 'Bir günü bir gününe eşit olan ziyandadır.' buyuruyor Peygamber Efendimiz. Kulluk da böyle değil mi? Bir namazı bir namazı ile aynı olan, bir önceki secdesi bir sonraki secdesiyle aynı kalan namazı geçiştiriyor demektir.

YM: En son okuduğunuz kitap nedir?

ÜM: Tek bir kitabı okumaktan çok, o sıralar yoğunlaştığım konu üzerine birden fazla kitabı takip eder tarzda okuyorum. Bugünlerde Büyükşehir Belediyesi için 'Seyahatnamelerde ve Sefaretnamelerde İstanbul' başlıklı bir kitap hazırlıyorum.

YM: Başucu kitabınızı da öğrenmek istesek...

ÜM: Dönerek okuduğum başucu kitabım Kur'an'ı Kerim. Başlayıp, bitirdiğim ve yeniden başladığım tek kitap o.