Fethullah Gülen Okulları, Bülent Ecevit ve Politikanın Cilveleri

Ben ki, hayatimin hiç bir döneminde bir Ecevit düşkünü olmadım, onun 70'li yıllardaki tutumunu eleştirirdim, "su kullananın, toprak isleyenin" sloganına ciddi alerji duyardım, kop-kop ve koy-kent projelerini masaldan sayardım, ben simdi siyasi hasımlarının hücumları karsısında onu anlama gereğini duyuyorum. Bunun hakkaniyetin gereği olduğunu düşünüyorum.

Biliyorum, Türkiye zamanlaması, tarihi ve sistemi acısından basına gelebilecek en kötü seçim kararıyla dokuz ay sürecek bir psikozun içine girmiş durumda ama ben buğun laikliğin dini toplum hayatından menetmek anlamına geldiğini zanneden, kent sokaklarında bir kaç soytarıya kubbe giydirip büyük bir is yaptığı zehabına kapılan bir CHP büyüğünden söz etmek istiyorum. Dinin her turlu tezahürünü laikliğe aykırı bulan, halkın diniyle kavga etmeyi siyasi mücadelenin gereği sanan, devletin polisiyle dalasan, kapıştığı polis memurunun copunu kapıp kaçan, bu fiili de müthiş bir tefekkürün urunu sayan bir politikacımızdan söz etmek istiyorum. Resmi isi CHP'nin genel sekreteri olmak. Medya karsısındaki gösterilerine bakılacak olursa, esas işi partinin Türkiye'nin dindar insanlarıyla uğraşma masasının şefliği.

Bu zat, simdi çıkmış Bülent Ecevit'e dil uzatıyor. Uzatıyor, çünkü o, "ben, bir Türk vatandaşıyım" diyen herkesi yumuşak karnından vuran ve heyecanlandıran Orta Asya'daki Türk okullarına sahip çıkılması gerektiğini söylemiş, bu okullara feyz veren Fethullah Gülen ve cemaatini irticai örgütler kapsamında değerlendirmenin yanlış olduğunu belirtmiş. Onun da irtica yanlısı, tarikatçı, şeriat yardakçısı, ümmetçi ve daha neler neler olması için bu kadarı kafi. Sayın Keskin, rakip partinin liderini yıpratmak için mal bulmuş Mağribi gibi bu konuya sarılıyor, laikliğe samimiyetle bağlı sosyal-demokrat seçmeni DSP'den soğutacağını tahmin ediyor. Tahmin ediyor ve yanılıyor.

Çünkü laiklik, Keskin'in zannettiğinin aksine insanları dinden uzaklaştırmak için yazılmış bir hukuki reçete değil. Laiklik, inananlarla dindarları hor görmek ve kamu alanından uzak tutmak için tesis edilmiş bir sosyo-politik ve hukuki düzenin adı değil. Laiklik, inananlarla inanmayanların ve farklı inanç gruplarına mensup insanların bir arada yasamalarını sağlayan bir hukuki yöntem. Bu itibarla da toplumsal barisin vazgeçilmez ve temel faktörlerinden biri.