Bir Mübarek Sefer Olsa da Gitsem...

Yine bir Kurban Bayramı arifesindeyiz ve yine bir hac mevsimini yaşıyor dünya. Sızıntı dergisi de aralık sayısının başyazısında bir mübarek yolculuk eşliğinde yapılan hac ibadetinden bahsediyor.

"Hepimiz hacca, biraz da ruh ve duygularımızın kirlenmiş olması mülahazasıyla gider ve o güne kadar tanımadığımız farklı bir kapıdan, ayrı bir mânâ âlemine açılıyor gibi yola revân olur ve geçeceğimiz yollara sıralanmış şeâiri bir bir görür, duyar, enginliklerine iner.. ve ulu dağların mehâbeti içinde gözümüzü, gönlümüzü dolduran bunca İslâm alâmeti karşısında, daha yolda iken Kâbe ve haccetme ruhunun perde perde sıcak ve derin esintilerini duymaya başlarız." denilen yazıda haccın Müslümanlar arasında ictimâî birliği tesis ettiren bir İslâm şiarı oluşuna da dikkat çekiliyor. 'Mevlânâ Yılı' münasebetiyle yıl boyunca bu büyük mutasavvıf hakkında çokça konuşuldu, yazıldı, çizildi. Herkes kendi zaviyesinden anlattı Mevlânâ'yı. Onun hakkında söylenenlerin ortak noktalarından biri de gönlündeki sevgi deryasıydı. Bazıları bu insan sevgisine 'hümanizm' adını verdi. Dr. Burak Bahar, 'Mevlânâ'da İnsan Sevgisi' başlıklı yazısında, ilk defa Romalı düşünür Cicero tarafından telaffuz edilen hümanizmin, bütün problemlerin insandan başka kaynağa müraacat etmeden çözülebileceğini savunan, dolayısıyla Allah inancını dışlayan bir görüş olduğunu söylüyor. Bahar, Mevlânâ'daki insan sevgisinin ise insanın Sonsuz Olan'la irtibat kurmasını sağlayan 'aşk'tan kaynaklandığını ifade ediyor. Dergide Dr. Gökalp Akyol 'DNA tasarımı'nı, Mehmet Sucu 'doğru kelime ve doğru ifade'yi, Dr. Burak Bilal Bey, 'üzerine yemin edilen at'ı, Prof. Dr. Arif Sarsılmaz 'insan denen meçhul'ü, Alaaddin Dikmen 'namazgâhlar'ı anlatıyor.