"Gülen, İslam İle Modernitenin Bağdaşabildiğini Gösterdi"

Gülen Hareketi'nin ele alındığı Berlin'deki konferansınson gününde diyaloğun medeniyetler çatışmasıyla başa çıkıpçıkamayacağı tartışıldı. Katılımcılar, Gülen Hareketi'nin dünyanın dertlerine çözüm oluşturma potansiyelini masaya yatırarak, Gülen Hareketi'nin gelenekle modern değerleri birleştirerek Türkiye'nin gelişmesine değindi.

Fethullah Gülen Hocaefendi'nin İslam dini öğretilerinin toplumda dini değerleri canlı tutmasının modernite ve Batı değerleriyle çatışma teşkil etmediğini söyleyen gazeteci ve İslam bilimci Dr. Rainer Hermann, Gülen Hareketi'nin gelenekle modern değerleri birleştirerek Türkiye'nin gelişmesine büyük katkılar sağladığını söyledi. Potsdam Üniversitesi'nde Gülen Hareketi'nin incelendiği konferansın ikinci gününde "Fethullah Gülen ve modern Türkiye" başlığıyla bir tebliğ sunan Hermann, Gülen'in vaaz ettiği İslam'ın çatışma yerine hoşgörüyü hedeflediğini söyledi. "Gülen hareketi'nin hedefi siyasi iktidarı ele geçirme yerine, içinde ibadet/dua'nın ve yaşanılan yerde somut icraatların olduğu daha iyi bir toplum oluşturmaktır." diye konuşan Hermann, "Gülen hareketi siyasi değil, toplumsal bir harekettir." tespitinde bulundu. Hareketin Türklere modern yeni bir kimlik sunduğunu belirten Hermann, siyasi olarak demokrat, kültür olarak Müslüman ve ilerici bir anlayış sunduğunu söyledi. Gülen'in geriye dönük değil, kendini yenileyebilen ve sürekli araştırmacı Müslüman insan tipi arayışında olduğunu da vurgulayan Hermann, "Hareket, diyalog ve hoşgörü kültürünün değerlerini de oluşturuyor." dedi. Türkiye'deki demokrasi anlayışındaki değişikliğin Gülen sayesinde olduğunu da vurgulayan Hermann, "Gülen, Türkiye'yi modernleştiriyor. Gülen'in sunduğu İslam batı için bir partner olmasının yanı sıra aynı zamanda bir zenginleştirmedir." tespitinde bulundu.

Konuşmasında Kemalist seçkinlerin Gülen Hareketi'ne yönelik "gizli ajandaları var" suçlamalarını eleştiren Hermann, "mevcut kesimin halen dinin özel alandan uzaklaşması ile politize olacağını, bunun ise din ve devleti şeriat devletine dönüştüreceğine inandığını" söyledi. Fethullah Gülen'in Kemalist seçkinlerin önyargılarını yıktığını örneklerle dile getiren Rainer Hermann, "İslam'ı toplumsal bir güç haline getiren Gülen, Türkiye'nin modernleşmesi ve demokratikleşmesine çok büyük katkı sağladı." dedi. "Gülen'in fikirlerinin merkezinde insan var, siyaset değil." ifadesini kullanan Hermann, hareketteki felsefende "Allah rızasını kazanmanın yer aldığını" ifade etti. "Gülen'in insanlara değerler sistemi sunarak, kendilerini icraat yapmaya teşvik ettiğini, çalışmanın ise Allah'ın rızasını kazanma noktasında bir ibadet şekli olarak kabul edildiğine" dikkat çeken Rainer Hermann, Gülen'in "insanları sevme, kendini feda etme ve dünyevi beklenti içine girmeme" şeklindeki öğretilerinin bu öğretileri takip edenlere "iç huzuru ve topluma da değişim için bir güç verdiğini" kaydetti.

"Gülen'in ihlas konsepti" isimli bir tebliğ sunan Prof. Thomas Michel ise, "Allah rızasını kazanmanın" merkezi bir öğreti olduğunu ifade ederek, "Gülen'in öğretisinde takdir edilme, başka kişiler tarafında övülme beklentisi bulunmuyor. Hatta cenneti kazanma arzusu dahi motive kaynağı değil. Samimi olarak Allah'a yönelenin sadece Allah'a karşı sorumluk duygusu var. Gülen şöyle diyor: ‘İbadette öyle derinleş ki, cenneti bile unutasın'. Gülen, halis niyetli, dürüst, ihlaslı ve sorumlu birey olmanın gerekliliğine inanmaktadır." dedi. Gülen'in öğretilerinin sosyal ve toplumsal değişime yol açtığından bahseden Michel, din, dil, ırk ayırımı yapılmaksızın gerçekleştirilen diyalog faaliyetlerinin motive edici güce sahip olduğunu söyledi. Gülen'in öğretilerinde takkiyenin olmadığının altını çizen Michel, bu öğretide Müslüman'ın yalan söylemesinin günah olduğunu belirtti. Gülen Hocaefendi'nin İslam anlayışında dünyevi hedefler elde etmek olmadığını söyleyen Michel, mevcut ihlas konseptinin kul olarak sorumlu olmak ve Allah'a sadık olmak ile ilgili olduğunu anlattı. Michel'in "yaptıkları ile görünmek değil, övünmek ve övülmekten uzak durarak hizmet etmektir" sözü ise alkışlandı.

Konuşmasında batıdaki dini tartışmalar hususuna değinen Prof. Silvia Powell Niami, din konuşmaları geleneğinin Müslümanların 1492'de Avrupa'dan sürülmesi ile bittiği vurgusunu yaparak "Gülen hareketi bunu yeniden başlatabilir. Toplumların yeniden dinle barıştırılması ve Yaratıcıya yaklaştırılması mümkün olabilir." dedi.

Almanya'nın etkin siyasetçilerinden eski Federal Meclis Başkanı Prof. Rita Süssmuth yapığı açılış konuşmasında, hareketin para kaynağının sahip olduğu harekete destek veren "insan kaynağı" olduğu imasında bulunarak, kültürler ve dinler arasında diyaloğun modern toplumlarda da kaçınılmaz olduğunun altını çizdi. Dünyadaki sorunların artık tek başına çözülemeyeceğine değinen Süssmuth, diyalog çalışmalarında hangi inançtan olursa olsun insanların dışlanmamalarının barış adına kaçınılmaz olduğunu söyledi. Müslümanların "sosyal-kültürel" dayanışmalarından Almanlar olarak çok etkilendiklerini anlatan Süssmuth, Kuran-ı Kerim'in yeterince anlaşılamadığından yakındı. Kuran'ın bazı ayetlerinin cımbızla ayıklanarak İslam'ın bir şiddet dini olduğu imajı verilmeye çalışıldığını kaydeden Süssmuth, "Kuran'ın sevgi ve barış yönlerinin görülmesi gerekir." dedi.