Ortak Payda İnsanlık

Diyalog hizmetleri sadece Türkiye'yi dünyaya taşımakla kalmıyor, Anadolu insanının dünyadaki itibarına eşsiz katkılar sağlıyor. 68 ülkeden İstanbul'a gelen diyalog kurumları yöneticileri, "Ortak paydamız insanlık" fikrinde buluştu.

Dünyanın farklı coğrafyalarında diyalog ve birlikte yaşama faaliyetleri yürüten eğitim gönüllüleri, İstanbul'da buluşarak tecrübelerini paylaştı. Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı'nın ev sahipliğinde 68 ülkeden diyalog kurumları yöneticisi bir araya geldi. Farklı kültürlerin, farklı dinlerin ve farklı yaşam tarzlarının nasıl ortak paydalarda buluşabileceğinin tartışıldığı ve tecrübelerin paylaşıldığı toplantı, bu yıl ilk kez basın ve kamuoyuna da açık gerçekleştirildi. Diyalog elçilerinin buluşmasındaki temel görüş, 'birlikte yaşama için ortak paydanın insanlık' olduğu şeklindeydi.

Şu anda dünyanın hemen her coğrafyasında gerçekleştirilen diyalog faaliyetleri, hizmet hareketinin evrensel adımlarından biri aslında. Türk okulları ve Türk girişimciler, gittikleri her coğrafyada, kendi alanlarındaki hizmetlere paralel şekilde 'diyalog ve birlikte yaşama' faaliyetleri de gerçekleştiriyor. 'Öncelikli amaç, insanlara Türkiye ve Türk kültürü ile İslamiyeti en doğru hâliyle tanıtmak. Devamında, hangi ülkede bu faaliyetler sürdürülüyorsa o ülkenin dinini ve kültürünü tanımak. Karşılıklı tanımalar hem Türkiye'nin yurtdışındaki imajını güçlendiriyor hem de Türk okullarına yönelik teveccühleri artırıyor. Genel kanaat, Türkiye'nin son yıllarda dış politikada yaptığı açılımlar ve ülkenin dışarıda artan itibarında, sözü edilen diyalog hizmetleri ve eğitim faaliyetlerinin önemli payı olduğu yönünde.

Diyalog temsilcilerinin buluşmasında söz alan Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı Başkanı Mustafa Yeşil, hizmet hareketinin üç temel probleme odaklandığını vurguladı. Bunlar, fakirlikle mücadele, cehaletle mücadele, ihtilaf ve iftiraklarla mücadele. Hizmet hareketi fakirliğe karşı, iş dünyasının desteğiyle, uluslararası alanda faaliyet gösteren hayır kurumları ve her bölgede hayırhahlığı teşvik ederek mücadele ediyor. Fakirlikle mücadele noktasında, sermaye birleşimleri yoluyla yeni ve büyük yatırımların teşvik edilmesi ve böylelikle yeni iş alanlarının açılmasıyla daha fazla insanın istihdam edilmesi de ayrı bir başlık. Yani sadece sadaka dağıtmak değil, insanları iş sahibi yapmak da bu sürecin önemli bir parçası. Cehaletle mücadelede ise öncelik elbette eğitim kurumlarında. Hizmet hareketi önce yurtiçinde başladığı eğitim kurumlarını teşvik projesini hâlen dünyanın 130 ülkesinde sürdürüyor. Türk okulları hareketinden bugün 'Türkçe Olimpiyatları' gibi dev bir proje ve markanın ortaya çıkmış olması, eğitimde alınan mesafe ve bu çalışmanın ülkemize yaptığı en somut katkı olarak öne çıkıyor.

Mustafa Yeşil'in üzerinde durduğu son başlık ise ihtilaf ve iftiraklarla mücadele. Hizmet hareketi 90'lı yılların ikinci yarısından itibaren din, mezhep ve kültürel ayrılıklara karşı, diyalog ve birlikte yaşama projesini öne çıkarıyor. Bu sürecin başlamasında ve kurumsallaşmasında, 1994 yılında 16 aydın tarafından kurulan Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı'nın önemli payı var. Aralarında, dünyaya yayılan eğitim hizmetlerinin teşvikçisi Fethullah Gülen'in de bulunduğu 16 akademisyen, yazar ve gazeteci tarafından İstanbul'da kurulan vakıf, 1994 ve 95'te ülkede ezber bozan çıkışlar ve diyalog açılımlarına imza atmıştı. O dönem ülkedeki atmosferin yumuşamasına ve farklı toplumsal katmanların birbirlerini anlamasına ciddi katkılar yapan bu açılımların üzerinden, 28 Şubat gibi gerilim ve kutuplaşmalara tavan yaptıran yıkıcı bir süreç geçmesine rağmen, diyalog faaliyetleri ülke dışına taşarak devam etti. Yurtdışı açılımları ise 11 Eylül saldırıları gibi, 'küresel 28 Şubat' diye tanımlanan bir başka yıkıma maruz kaldı. Buna rağmen hizmet gönüllüleri, birlikte yaşama ve küresel barış projesinden vazgeçmedi. 11 Eylül sonrası özellikle Batı ülkelerinde büyük yara alan İslam ve Müslüman imajını tekrar yükseltmek de, gönüllülere düştü. O sebepten Mustafa Yeşil'e göre diyalog faaliyetleri önce insanımıza, daha sonra da insanlığa önemli katkılar sağlıyor. Yeşil, diyalog temsilcilerinin verdikleri mesajı şöyle özetliyor: "Farklılıklar hiçbir zaman ihtilaf vesilesi olamaz. Geçmişte yaşadığımız çatışmalar bugün bir araya gelmemize engel değildir. İnsan olma ortak paydası bize yeter."

Dışarıdan bakıldığında diyalog hizmetlerinin sadece diğer dinlerle temas anlamına geldiği düşünülebilir. Hatta Türkiye'de bazı gruplar bu temasları, 'ecnebilere taviz veriliyor' mantığı ile eleştiri konusu da yapabiliyor. Oysa diyalog hizmetleri, aynen Türk okulları ve bugün her kesimin takdir ettiği Türkçe Olimpiyatları gibi büyük bir vizyona sahip. Çünkü bu hizmetler, Amerika'dan Güney Kore'ye, Çin'den Rusya'ya, İtalya'dan Güney Afrika'ya, Brezilya'dan Almanya'ya kadar birçok büyük ülkedeki idareci, siyasetçi, bürokrat ve kanaat önderlerinin ülkemizi daha yakından tanıması ve birer Türkiye sevdalısı olmalarına zemin hazırlıyor. Kuşkusuz Türkiye ziyaretleri de önemli paya sahip. Diyalog kurumlarının öncülüğünde her yıl, özellikle de yaz aylarında onlarca ülkeden yüzlerce grup Türkiye'yi ziyaret ediyor. Çoğu Türkiye'yi ilk kez ziyaret eden bu insanların, zihinlerindeki Türkiye imajı büyük ölçüde değişiyor. Tarihî ve doğal güzellikler kadar ülkemizin gelişmişliğine ve ev ziyaretleri ile insanımızın sıcaklık ve ilgisine de şahit olan ziyaretçiler, ülkelerine çok olumlu bir Türkiye imajı taşıyor. İlişkiler dostluklara dönüşüyor. Mustafa Yeşil, kalp ve gönül etrafındaki bu buluşmaların, insanlığın temel problemlerinin çözülmesinde etkin olacağı tespitini yaparak, "Bu ziyaretler ülkemize yönelik ilgiyi ve sevgiyi beslemekte ve Türkiye'nin uluslararası barışa katkı yapmasına destek olmaktadır." diyor.

Türkiye'yi merkeze alan küresel bir vizyonla hareket eden diyalog temsilcileri, İstanbul'daki buluşmada faaliyetlerini anlatan sunumlar da gerçekleştirdi. Belçika, Afganistan, Hindistan, Romanya, Amerika ve Güney Kore gibi çok farklı coğrafyalardan katılan diyalog kurumu yöneticileri etkinliklerini paylaştı. Yapılan sunumlarda her ülkeye özgü farklılıklar elbette vardı ancak evrensel bir barış dilinin oluşturulmasında temel yaklaşımlardaki benzerlik dikkat çekiciydi. Anlatılanlara bakıldığında diyalog temsilcilerinin faaliyetlerinde Türkiye'nin kültürel desenlerinden ve İslamiyet'in güzelliklerinden fazlasıyla istifade ettikleri görülüyor. Mesela bütün diyalog hizmetlerinde muharrem ayı ve aşurenin önemli bir yeri var. Hemen her ülkeye, aşurenin kapsayıcılık ve renkliliği taşınıyor ve çok olumlu geri dönüşler alınıyor. Muharremden sonra ramazan ayının da bu süreçte ciddi katkısı var. Türkiye'de yıllardır alıştığımız renkli iftarlar artık diğer ülkelere de taşınmış durumda. Müslümanlar geniş katılımlı iftar yemekleriyle hem kendi dinlerinin güzelliklerini insanlara anlatırken, hem de onların kafasındaki İslam imajını değiştirerek diyaloğa zemin hazırlıyor.

Diyalog gönüllülerinin en önemli yardımcılarından biri ise kuşkusuz Hz. Mevlana. Onun asırlar öncesinden gelen hoşgörü mesajları günümüzde yolları aydınlatmaya devam ediyor. Bu bakımdan Rumi forumlar ve etkinlikler diyalogda son derece önemli. Türkçe derslerini de yardımcı faaliyetler listesine eklemek gerekiyor. Hemen her ülkede Türkçe dersleri var. Türkiye'nin son yıllarda dünyada artan etkisine bir de gezileri eklediğinizde, Türkçe öğrenmeye yönelik talebin ne kadar arttığını tahmin edebilirsiniz. (Zafer Özcan)